Laughter traduction Anglais
3,195 traduction parallèle
Dur!
- Wait! - ( LAUGHTER )
( kahkahalar )
( laughter )
Ne için?
( laughter ) For what?
# Beni güldüren şey #
My laughter
Aman Tanrım.
[laughter] - Oh, my God.
- Kickballda devreleri yakamazsın.
LAUGHTER You can't get the yips in kickball.
Ohh.
Ohh. [laughter]
Tanıştıktan bir yıl sonra evlendik.
[Laughter] We got married within a year of meeting each other.
Ne dedin?
( Laughter echoing ) What did you say?
Adımı hatırlıyor olsaydın iyi olurdu.
( Laughter echoing ) Woman : Might be nice if you remembered my name.
Ben, sakın onu üzeyim deme.
Ben, don't you dare hurt her. [Laughter]
Buradan devam edelim.
Right this way. [Laughter]
Keşke kadınlar para harcamada oldukları kadar kazanmada da iyi olsalar.
I do wish women were as good at making money as they are at spending it. LAUGHTER
- Tina?
[Laughter]
Kahkaha bizim apartmanın ana sesi olacak.
Laughter is gonna be the main sound in our apartment.
Ve Rumple, sen beni seçeceksin.
"We're so glad you didn't kill Mrs. Nolan." ( Laughter ) - It's from your whole class.
Bay ve Bayan Eriksen bilgiyle, neşeyle ve sevgiyle harmanlanmış güvenli ve anaç bir ortam sağlayacağıma söz veriyorum.
Mr. and Mrs. Eriksen, I promise to create a safe, nurturing environment full of learning, laughter and love.
Tamam, sen bu gece kaç tane sattın?
[Laughter] Okay, how many did you sell tonight?
Bence çekimi burada sevimli, dağınık, az gelirle düzenlenmiş mutfağımızda yapmalıyız.
[Laughter] So, I thought we'd shoot it over here in our adorable, scrappy, low-income kitchen.
Sahte gülüşüm bitti.
I ran out of fake laughter.
Ekmek nasıl pişirilirin videosunu izleyebilirsin ama hamuru parmaklarında hissedemezsin ya da onu pişerken koklayamazsın, ya da o kahkahaları ve yakınlığı paylaşa...
I mean, you can watch a video on how to bake bread, but you can't feel the dough between your fingers or smell it baking or share the laughter and closeness that we...
Sen patronuna bir iyilik yaptın ve en nihayetinde annenin, kendisinden daha erkeksi olan olan biriyle bir arkadaşlığı olabilir.
You've done a favor for your boss and your mom might finally have some male companionship that's more masculine than her. ( gasping laughter )
Dekorasyon, hoş şeyler, ve paylaşılan insanlık.
Decoration, nice things, a shared humanity. LAUGHTER
Kahkahaya ne dersin?
How about laughter?
Google'da "Jack Donaghy ve zenci kahkahasını" araştır.
Gabe, Google "Jack Donaghy" and "black laughter".
Genel itibariyle polisten korkarım çünkü arkadaşlarınla yolda yürürken, siyahlarla senin gibilerle. Biraz daha sokak tarzı konuşursun.
I-I mean, I'm generally afraid of cops because when I walk around with, like, a black friend, like you... ( laughter )
Sorduğu soru, "Eğer ismimiz osuruk olsaydı?"
- Mm-hmm. - And it asked the question, "What if names were farts?" ( laughter )
Asla inanmazsın...
( laughter ) You can never trust ( farts ).
Lütfen öyle deme...
( laughter ) And please, please, don't call me ( farts ).
Robert.
( laughter ) Robert!
Ne yaptın bütün gün?
[Nervous laughter] What did you do all day?
- Gülmek en iyi ilaçtır derler.
Well, they say laughter is the best medicine.
Şey, kahkaha en kötü ilaçtır.
Well, once again, laughter is the worst medicine.
Kahkaha insanları ayrıca muhtaç ve savunmasız yapabilir.
Laughter can also be made to make people helpless and vulnerable.
Hayali gitar aerobik, konsantrasyonu arttırıcı, ve çalıyormuş gibi yapmak ikimizi de iyi güldürüyor. bu bildiğimiz gibi kalbe yararlı.
Air guitar is aerobic, encourages coordination, and coaxes a pretty good amount of laughter out of the two of us which we all know is good for the ticker.
Telefondaki gülüşün.
Your laughter over the phone
Ne şüpheli bir gülüş öyle!
What suspicious laughter!
Çocukların gülüşmeleri halen kulaklarımda sanki ve yüzme ve tenis.
Why it's almost like I can still hear the sweet childhood sounds of laughter and swimming and tennis.
Sikerim seni!
- THOMAS-JOHN : Fuck you! - ( LAUGHTER )
Değil.
[laughter]
Bu ne kadar tehlikeli?
( Ezra's laughter echoing ) How dangerous is this?
Göz yaşları kahkaha, korkunç bir vahşet.
Tears, laughter, horribly graphic violence.
- Kahkaha.
- Laughter.
Harika.
[Laughter] Great, great.
Bizim ailede, buydu.
In our family, it was him. ( Laughter ) ( Both sighing )
Var mı?
( scattered laughter ) Nobody?
Sanki...
( laughter ) like a bottle.
Tadını çıkartın.
( laughter ) Please, enjoy.
- Ben anlamadım.
( laughter ) CARTER :
Alarmı kapatıp uyumaya devam mı ettin bu sabah?
( Laughter ) You sleep through your alarm this morning?
Ama çok beğendim.
[Laughter] But I love it.