English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Anglais / [ L ] / Laundry

Laundry traduction Anglais

4,804 traduction parallèle
Yıllar beni bir çamaşır uzmanı yaptı.
I've kind of become a... a laundry expert over the years.
en azından ben kendi çamaşırlarımı yıkıyabiliyorum.
At least I can do my own laundry.
Michael, sen hala annenin evine gidiyormusun sana yemek hazırlaması, çamaşırlarını yıkaması, ve boyun arkasını traş etmesi için?
Michael, do you still go to your mama's house expecting her to fix you dinner, do your laundry, and shave the back of your neck?
ben biliyorum çünkü el ve ayak işlerini yapacak yemeğini pişirecek, çamaşırlarını yıkayacak başka kimse yok
'Cause you ain't got nobody waiting on you hand and foot... cooking your meals, doing your laundry.
Bu pazar buraya gelsen... kirli çamaşırlarınıda getirip sana güzel bir akşam yemeği nasıl olur?
How about this Sunday you come over, bring your laundry and I'll make you a nice dinner?
Kendi çamaşırları hala yıkanmadı.
His own clothes are still in the laundry.
Gözlemlerine ve bir kuru temizleme faturasına dayanarak mı?
Based on your observations and a laundry bill?
Çamaşırlıkta küçük bir merdiven...
The little step-stool in the laundry...
Sabun parçalarıyla çamaşır yıkayacağım.
- I'm gonna do the laundry with pieces of soaps.
- Çamaşır mı?
- Laundry?
İçerde ağzına kadar dolu bir çamaşır sepeti var. Lavaboda da tıraş bıçağı.
There's a hamper full of laundry and a razor in the sink.
Yeni dolaplar, yeni cihazlar... Çamaşırlık da buraya konulacak.
New cabinets, new appliances, laundry hookups are right over there.
Bu yeşil üniformaları çamaşır arabasından aldım.
I lifted these off the green peeps laundry truck.
Önce çamaşırları mı yıkayayım?
- You want me to do laundry first?
Sanki eşyalarını burada bırakıp istediğin zaman çatkapı gelebileceğini çamaşırlarımı yıkayabileceğini, karım gibi davranabileceğini düşünüyorsun ama böyle bir karara vardığımızı hiç hatırlamıyorum.
That I said that it was okay for you to leave your stuff here and show up uninvited, do my laundry, and act like my wife.
Üstünü başını yıkıyorum adına üniversitelere başvuru yapıyorum, peki Karen ne yapıyor?
I do his laundry, I apply to colleges for him, and what the hell does Karen do?
Yemek pişir, temizle, çamaşır yıka, çöplüğün içinde yaşa!
Cooking, cleaning, laundry. Living in a goddamn slum.
Tek istediğim ise evi temizleyip, bir sefer çamaşırı yapmasıydı.
All I asked was that he clean the apartment and do one load of laundry.
Ben çamaşırı hallederim.
I'll do that laundry.
Ben zengin dul Kontes'im seni çamaşırcı çocuğu ezik!
How dare you! I'm the dowager countess, you lowly son of a laundry maid!
- 6 haftadan sonra artık çamaşır zamanı geldi.
Really needed to do laundry for, like, six weeks now.
Temizlik onun işiymiş.
The laundry was her front.
Jason'ın kirli çamaşırı var mıymış bir bakar mısın?
Would you mind seeing if Jason has any laundry to do?
Çamaşıra olan yatkınlığım açıklanmış oldu böylece.
This explains my aptitude with laundry, doesn't it?
Onlar çocuk oyuncaklarından çamaşır deterjanına kadar her şeyi yapıyor.
They make everything from laundry detergent to children's toys.
Çamaşırlarınızı hangi gün yıkatıyorsunuz, Bay Foyle?
What day do you take your laundry to be service washed, Mr. Foyle?
- Çamaşırlarımızı bir gün erken getirdik çünkü giyecek kıyafetimiz kalmamıştı. - Aynen.
We took our laundry to be washed a day early because we'd run out of clothing.
Çamaşırlarını da mı ben yıkayacağım lan?
I'm supposed to do your fucking laundry? !
Çamaşır gününde görüşürüz.
Hey, see you on laundry day. Ahh.
Doğruca duşa girip gömleğini de kirli sepetinin dibine sokmuşsun.
You had a shower and you your shirt at the bottom of the laundry basket
Haley, sen çamaşırları yıkayacaksın.
Haley, I'm putting you on laundry.
Çamaşır odasının nerede olduğunu söyleyebilir misin?
Could you tell me where the laundry room is?
Çamaşırları, kurutucu makinesi öttüğü an alan kişi benim.
I am the person that has been taking people's laundry out of the dryer the second it beeps.
Ve bir şey daha var, bu... Bu benim çamaşır sepetim.
And another thing, this... this is my laundry basket.
Katlamam gereken çamaşırlar var.
I've got some laundry to go fold.
Çamaşır.
Laundry.
Gecenin bir yarısı çamaşır mı yıkıyorsun?
Oh. You're doing laundry in the middle of the night?
Çamaşır odasına bak.
Try the laundry room.
Çünkü çamaşır yıkadım.
- It's'cause I did laundry.
Hâlâ çözme aşamasındayım ama bu çamaşır konusunda çok hevesliyim.
Uh-huh. I'm still figuring it out, but I'm really excited about laundry.
İroniye yatkın biri olsam çamaşır sepeti müzesinde büyük bir soygun gerçekleştirdim derdim.
If I was prone to sarcasm, I'd say I was pulling off a major heist at the museum of laundry baskets.
Dikiş odası da çamaşır bölümünde olduğundan...
And, as the sewing room is in the laundry wing,
- Çamaşır odasında yapabilir.
She could take it to the laundry.
- Çamaşır odasında kıyafetleri topluyor.
Collecting some clothes from laundry.
Ne sorunlarınla ne sevginle ne ihtiyaçlarınla ne derdinle ne de kızgınlığınla.
Not with your problems. Not with your love. Not with your need or sadness or anger, or even your laundry when it's not specifically your laundry day.
Aklı başında olan hangi insan başkalarının eğlencesi için kirli çamaşırlarını bir radyo programında ortaya sermek ister ki?
I mean, who in their right mind wants to air their dirty laundry on the radio for other people's entertainment?
Hâlâ çözme aşamasındayım ama bu çamaşır konusunda çok hevesliyim.
- Uh-huh. I'm still figuring it out, but I'm really excited about laundry.
- Kirli çamaşırlarımızı herkesin içinde konuşmayı sevmediğimi söylemiştim.
I told you, I don't believe in airing our dirty laundry.
Benim kirli çamaşırlarım otelin çamaşırhanesinde.
My dirty laundry is at the hotel laundromat.
Erkeklerin adam gibi adam, kadınların çamaşır yıkayan seks aşçıları olduğu zamanların hatırlatıcısı.
A reminder of a bygone era when men were men, and women were sex cooks who did laundry.
Bittiği gibi masama bırak ve çamaşırhaneye inip Dr. Depaul ismine bırakılmış önlüğü al mümkünse yemekten önce.
Place them on my desk as soon as they're done, and I'll need you to run down to the laundry and pick up a lab coat for a "Dr. DePaul"... before lunch, preferably.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]