Leak traduction Anglais
4,195 traduction parallèle
Hepimizi dolaşıp bu sızıntıdan sorumlu olmadığımıza emin oldu.
He went down the line and made each of us say that we were not responsible for the leak.
Su döküyordum ve sanırım buldum.
I was taking a leak and I think I found it.
Yatarken sobayı kapatmayı unutma, yoksa gaz kaçırabilir.
"Don't forget to seal the stove at night, " or gas will leak out.
İşemem gerek.
I gotta take a leak.
Tanrı yardımcım olsun, bilgiyi sızdıranı bulunca o adiyi gömeceğim.
God help me, when I find the leak, I'm going to bury the bastard.
Gazeteye adımın verilmesi, saldırı şimdi de kanıtların gizliliği. Gardiyanların konuya dahil olması bile mantıklı geliyor artık.
The newspaper leak about me, the attack, and now the non-disclosure of evidence - it all makes sense, even the screws are involved.
Kaçak, patlamadan birkaç dakika önce tespit edilmiş ve tüm personel güvenli biçimde tahliye edilmişti.
The leak was detected minutes before the explosion and all personnel were safely evacuated.
Eğer üssümüze Suriyeliler'in haklı olduğunu, tutsakların ajan olduğunu söylersersek, 24 saat içinde sızdırılır.
If we told 1600 that the Syrians are right, that the prisoners are spooks, it would leak inside of 24 hours.
Tuvalete gitmeyi düşünüyorum o yüzden çekil.
I'm thinking I'd like to take a leak, so move.
Bilgiler gazetelere ya da internete falan mı sızmış?
This leak to the papers or online?
Ben Cesar olsaydım ve ilk etapta Sarah'yı taşıyabilecek mesafede yer seçerdim. Sonrasında, çocuğun altını ıslattığını anlayacak kadar zeki olduğumu düşünürdüm.
Well, if I was Cesar and I knew enough to move Sarah in the first place, then I think I'd be smart enough to figure out the boy was the leak.
Olabilir. Yine de rahatsız, hapı yutmuş fahişelere ve seks bebeklerine düşkün bir yapımcıyla ilgili bir hikaye sızdırabilirim.
Maybe, but I could still leak a story about a freaky, washed-up producer who's into prostitutes and sex dolls.
- Bir sızıntı var..
- You have a leak.
Biraz çıkmam gerek. Siz devam edin.
I got to take a leak.
Bölümünde bir sızıntı olduğunu mu düşünüyorsun?
There's a leak in the department?
- Bir açığı kapatmaya çalışıyordu.
Trying to plug a leak.
Tüm gücünüzle bu açığı bulup kapatmanızı istiyorum.
I want you to find the leak and plug it with everything you've got.
- Beni mi? Bunu herhangi biride sızdırabilir.
A leak can come from anywhere.
Gerçekten bir kaçak yapsaydı sonucu ölümcül olabilirdi.
Now, if it did leak, it could be deadly.
Bu sürede, bu iki dahi saat 19.00'da gazı açacak ve sızmasına izin verecekler.
Meanwhile, these two geniuses at 7 : 00 will turn on the gas, let it leak.
Sanırım kapaktan sızıyor.
I think there's a leak coming from the hatch.
Kendi çocuğunu öldürmek için epey kalpsiz olman gerek, gizli bilgileri sızdıracak olsa bile.
Pretty cold to kill your kid, even if she was about to leak top-secret intel.
İstihbarat sızdırmak üzereyse gayet mantıklı.
Makes sense if she was about to leak intelligence.
- olabileceğini düşünüyoruz.
- about to leak some intelligence.
Ya da biriyle karşılaştı, istihbaratı satmaya veya sızdırmaya karar verdi.
Or maybe she met someone and decided to leak or sell intelligence.
Evet ama tamamen alakasız başka bir olayda Boston polisi kimin bilgi sızdırdığını öğrenmek için birçok dedektife kasten yanlış bilgi verdi.
Yeah, but I just thought you should know in an entirely unrelated incident, the Boston PD was disseminating disinformation to a handful of detectives to try to find a leak.
Dedektif kocası soruşturmada bilgi sızdırdığı için açığa alındı.
Her detective husband had just been suspended pending an investigation into a leak.
Kazları bağla. İşeyeceğim.
Tie up the geese, I need to take a leak.
"Küçük bir delik koca bir gemiyi batırabilir."
"A small leak can sink a great ship."
Ben bir çişimi yapayım.
I gotta take a leak.
Tamam, sadece sesli düşünüyordum. Belki George ile gizlice tekrar birlikte olduğunuza dair bir dedikodu çıkartabiliriz.
Okay, just spitballing, but maybe we could leak a story that you and George Tucker secretly got together.
Manning, sızıntının kaynağı olduğu kesinleşmediği halde tutuklanmıştı.
Manning had been under arrest at the time, it was unknown whether he was the source of the leak.
- Hemen ameliyata alıp kaçağı bulmalıyız.
We need to go back in and find the leak right away.
İki parça ıslak bağırsak, birbirine kusursuz şekilde dikilmiş iki parça yeter yoksa karın boşluğuna septik sıvılar boşalarak hastayı zehirleyecek.
Two slippery pieces of bowel, wet noodles somehow sutured perfectly together while septic fluids leak all over the cavity, poisoning the patient.
İşeyecek bir yer bulurum.
I'll find somewhere to take a leak.
Köstebek bulunana kadar Postahane'deki herkes zorunlu gözetim altında.
Everyone at the post office is under mandatory surveillance till they identify the leak.
Uzun lafın kısası, açığın kimliğini tespit etti.
Long story long, he identified the leak.
Güvenliği arttırma bahanesiyle gizli bilgileri sızdırdın.
You leak classified data in the name of improving security. No.
Gaz sızıntısı mı?
Gas leak?
Gaz sızıntısı var beyler.
We got a gas leak, guys.
Mahallede bir gaz sızıntısı var.
We're here for a gas leak.
- Gaz sızıntısını arıyoruz.
- Tracking down a gas leak.
- Duyduğuma göre bir gaz sızıntısı varmış?
- So, it looks like we have a gas leak, huh?
Gaz sızıntısının olduğu yıldı ama bunu bahane etmeyeceğim.
The year of the gas leak, but I won't use that as an excuse.
"Bir ufak su dökmeliyim."
"I got to take a leak."
Los Angeles şehri eski haline döndü San Jacomo'daki hat kaçağının zararsızca tamir edildiğini öğrenmesiyle ve elektrik dalgalarının sebep olduğu kesintilerin düzelmesiyle.
The city of Los Angeles is back to status quo. Far as anyone is concerned, the pipe leak at San Jacomo has been repaired with no lasting damage, and the power surge that caused the blackouts has been restored.
İslamabad'dan buraya kadar bir istihbarat sızıntısını bildirmeye geldim sonrasında bildiğim tek şey, işimin bittiği oldu.
I flew all the way back here from Islamabad to report an intelligence leak, next thing I know, I'm finished.
- Sızıntıdan bahset.
Tell me about the leak.
- Aptal.
- Maybe there's a leak!
Bana gaz sızıntısı var dedi.
He said there was a gas leak.
Gaz sızıntısı.
It took me all night to evacuate a 10-mile civilian radius around the town square. Gas leak.