English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Anglais / [ L ] / Leave

Leave traduction Anglais

178,764 traduction parallèle
Gitmen gerek.
You need to leave.
Son arzum ve vasiyetim olarak, üçünüzü Kaytan Üçkağıt'a teslim ediyorum.
As my last will and testament, I leave you three in the care of Captain Sham, a kind and honorable men.
" Son arzum ve vasiyetim olarak, üçünüzü Kaytan Üçkağıt'a teslim ediyorum.
" As my last will and testament, I leave you three in the care of Captain Sham, a kind and honorable men.
Olaf, Josephine ile yeni tanıştı yoksa lokantadan gitmek zorunda kalırsınız.
Count Olaf would have just met Josephine... that would force them to leave the restaurant.
Bizi niye yapayalnız bir başımıza bıraktınız?
Why did you leave us all alone by ourselves?
- Violet "yapayalnız bir başımıza" anlatım bozukluğudur.
Oh, Violet... it is not grammatically correct to say "leave us all alone by ourselves."
"Yapayalnız" diyebilirsin, "bir başımıza" diyebilirsin ama ikisini birden diyemezsin.
You can say "leave us all alone," or "leave us by ourselves," but not both. Do you understand?
Ben hallederim.
Leave it to me, Artie.
- Gitmemiz lazım.
- We have to leave.
Hepimizin dolabında iskeletler vardır, çok acı verici ya da suç unsuru veya gereksiz yük oldukları için ortalıkta tutmadığımız, geçmişe dair utanç verici sırlar.
We all have skeletons in our closet, metaphorically, meaning things from our past we'd prefer not leave lying around because they are painful or incriminating or would create unnecessary clutter.
Benim dolabımdaysa sevdiğim kadının 200 sayfalık kitabı var, benimle neden evlenemediğini uzun uzun açıkladığı bir kitap. Onu ortada bırakırsam tekrar tekrar okurum.
In my closet, I keep a 200-page book written by the woman I loved, explaining at great length and in specific detail the reason she could not marry me, which, if I were to leave out in the open, I would find myself reading over and over.
Demek bu yüzden asla istifa etmiyorlar, kupon ve sakıza çalışmaktan memnunlar ve yangını bizimkilerin çıkardığını sanıyorlar.
That's why they never leave and why they're happy to work for coupons and gum. It's probably why they think our parents started that fire.
Ama Sunny'yi rahat bırakın!
Just leave Sunny alone!
Madem bu kadar kötü niye gitmiyorsunuz?
If this place is so miserable, why don't you leave?
Gitmeye sebep bulmaya çalışıyorsun.
Find a reason to leave.
Gitmek istedi ama ben onu kalmaya zorladım.
He wanted to leave and I made him stay.
Dur da gidelim.
Stop it and we can leave.
Titan'dan ayrılma fırsatın için vakit yaklaşıyor.
A time approaches... a chance for you to leave Titan.
Paris'ten ayrıl.
Leave Paris.
Paris'i hemen terk ediyoruz.
We leave Paris immediately.
Sanırım bu kararı sana bırakacağım.
I think I'll leave that one up to you.
Evet gemi limandan ne zaman ayrılır Tanrı bilir. Bu yüzden hemen gitmeliyiz.
- Yep, but the ship is about to leave this port to God knows when, and we've got to get off now.
12 Maymun Ordusu Almanya'ya kaçtığında bildirilerini geride bırakamadılar. Resmi kanallar aracılığıyla taşımaya korkuyorlardı.
When the Army of the 12 Monkeys fled Germany, they couldn't leave their manifesto behind, but were afraid to move it through official channels.
Bu herifler hiç ayrılmaz mı?
Don't these assholes ever leave?
İnsanlara ayrılmaları için fırsat vermeliyiz.
We should give people a chance. Allow them to leave.
- Bekçiler bizi görürse...
- If the guardians see us... - We can't just leave him.
İzinliydim.
I was on leave.
Korkarım ki seni burada tek başına bırakamam.
I'm afraid I can't leave you here unattended.
Korkarım seni burada tek başına bırakamam.
I'm afraid I can't leave you here unattended.
Şimdi seni terk etmek zorunda kalacağım.
I'm going to have to leave you now.
- Hemen gidelim.
- Let's leave right now. - No.
Her yıl 68 milyon Amerikalı güvenli sınırlarımızın ötesine geçiyor.
Over 68 million Americans leave the safety of our borders every year.
Gitmeye hazırlandığını sanıyordum.
I thought you were ready to leave.
Ama Mary eve gidip çocukları yatırmaktan bahsetmiş ve o andan sonra kabalaşmış.
Yeah, but once Mary mentioned having to leave to go home and tuck her kids in bed, he basically became a jerk from that point on.
Çünkü içki içen her ergen bana asılıyor ve kolumda birini gören beni rahat bırakıyor.
Because every frat boy with his liquid courage has a tendency to hit on me, and if I've got some arm candy, they tend to leave me alone.
- Niye onu yalnız bıraktın?
Why did you leave him?
Söylemeye gerek yok ama şehri terk etmeyin.
This should go without saying, but don't leave town.
Eksi iyi Major'ın hatırlanması için bir şeyler bırakmalı.
Leave something behind to remember Good Old Major.
Liv'e ulaştınız, mesaj bırakın.
This is Liv, leave me a message.
Blaine'nin sorunlarını geride bırakmak için hafıza kaybı numarası yaptığını.
That Blaine is faking his memory loss as a way to leave his problems behind.
- Diğer ailesini terk edemiyordu.
He wouldn't leave his other family.
Bazen gecenin bir yarısı tüm eşyalarımı toplamak, telefonumu atıp gitmek istiyorum.
I mean, sometimes I just want to pack up all my stuff in the middle of the night, throw away my phone and just leave.
Bazen gecenin bir yarısı tüm eşyalarımı toplamak, telefonumu atıp gitmek istiyorum.
Sometimes I just want to pack up all my stuff in the middle of the night, throw away my phone and just leave.
Gün ortasında ekinlerini bırakıp gitmesine ne sebep olabilir dedim.
I couldn't imagine what might cause him to leave his crop in the middle of the afternoon.
Neden beni orada bırakmadınız?
Why didn't you just leave me there?
- Beni bırakmayın.
Please don't leave me here.
Bu gece odandan çıkmayacaksın.
You're not to leave this room tonight.
King ile ne durumdayız?
Where did you leave it with king?
Onu rahat bırak Rick.
Leave him alone, Rick.
Beni yalnız bırak!
- Just leave me alone!
Belki de gitmeliyiz.
Maybe we should leave.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]