Lecture traduction Anglais
3,083 traduction parallèle
Orada bir ders verilecek.
They're having a lecture.
Her neyse, bana daha önce yaptığı uyarıyı yine yapacak ve nefret etsem de o haklı.
Anyway, she's just gonna give you the same lecture she used to give me, and I hate to admit it, but she's right.
Debie'den de daha fazla ders falan almak istemiyorum.
I don't need another lecture on how much I could learn from Debbie.
Bana ders vermeye kalkma, Greg!
Don't lecture me, Greg.
Onu biraz uyarman lazım.
You should lecture her.
Sakın bana ders vermeye kalkma!
Don't you dare lecture me!
Alt tarafı sıkıcı bir ders yani.
It's just a boring lecture.
Derslerim kötü müydü?
Was my lecture that bad?
- Bunu bire bir mi söyledin? Yoksa alıştıra alıştıra mı?
- Well, did you say it conversationally, or lecture-y?
Peki böyle bir konferans işi için ne kadar aldın?
So, how much you get paid for a lecture gig like this?
Seni Saul Perlmutter'ın Nobel ödülü kazandığı kozmoloji konusunda vereceği derse götüreceğim.
I'm taking you to see Saul Perlmutter give a lecture about his Nobel Prize-winning work in cosmology.
Perlmutter'ın dersine bayılacaksın.
Now, you're going to love the Perlmutter lecture.
Shelly, sen büyürken zaten o tozlu sınıflarda yeterince vakit geçirdim.
Shelly, I hung out with you in enough dusty lecture halls while you were growing up. I want to go sightseeing.
Ders büyük vakit kaybıymış.
That lecture was a waste of time.
Ah, bir konferansta kullanabilirsin.
Uh, you could use a lecture.
Ders vermeyi kesin.
Stop with the lecture.
Lütfen! Oksijeni bitene kadar azarla beni!
Oh, please, lecture me until his oxygen runs out.
Beni azarlamayı kes. Artık çok geç.
Don't lecture me, it's too late.
Sadece Tim, sadece Tim verdiğim bilgilerde tarih hatası yaptığımı fark etti.
Only Tim, only Tim noticed that I have in fact sprinkled some tiny factual anachronism into my lecture.
- Şimdi de bana bilinçlenme konuşması mı yapacaksın?
Oh, now you're gonna lecture me on situational awareness?
Sadece derse odaklan ve eğlenmene bak.
Just pay attention to the lecture and enjoy.
Konuşmayacaksın, vaaz vereceksin ama harbiden hiç havamda değilim.
You don't want to talk. You want to lecture, and honestly, I'm not in the mood.
Ve okulumuzda, gerçek yerli bir Amerikalıyla bir ders için anlaştı.
And so the school has arranged for a lecture from a real live native American.
Annie ve Martin'in kaçırıldığı saatlerde Bichri Delaware Üniversitesinde konferans veriyormuş.
And at the time of Annie and Martin's abduction, Bichri was giving a lecture at the University of Delaware.
Reith Lecture'da konuşuyordu, Birmanya'dan kaçmak zorunda kaldı.
She was doing the Reith Lecture, it had to be smuggled out of Burma.
"Raporu uçağımda okudum" gibi bir cümle kurabilen birinden lüks konusuyla ilgili bir ders alabilmek ne kadar da zor.
Kind of hard to get a, you know, a lecture on luxury from somebody who just used the words, "I read it on my plane," you know.
Dönemin son dersini dinleyecek yüz tane öğrencim var.
I got a hundred students here waiting for their last lecture of the semester.
Son dersi var sanıyordum.
Thought he had a last lecture to get to.
Dersine ne oldu?
What happened to your lecture?
Ders bitmemiş Mustafa'm.
- The lecture isn't over yet, my Mustafa.
Ne yaptığımızı biliyor ve bizi yakalarsa ders vermekle kalmaz.
He knows what we're doing. If he catches us for real, it won't be a lecture. You saw him.
Bir şey istediğimde onu bana ver, vaaz verceksen hiç verme.
If I ask you something to give it to me, give it without a lecture or don't give it at all.
Herkesin ortasında azar işiteceğiz yine demek.
So they can lecture us again. The know-it-alls.
- Dersini sevdim.
Enjoyed your lecture.
Ders için sağ olun.
Thank you for the lecture.
Acele et h adi
Hurry. I have a lecture at. eight.
- Senden öğrenecek değilim.
I don't need your lecture!
İşte ders geliyor.
Here comes the lecture.
Çünkü sana ders vermek istemiyorum.
Because I don't want to lecture you.
Kitap yasaklıyorsunuz ve kalkmış bir de bana ahlak dersi veriyorsun!
You ban books, and lecture me about decency!
Ama bizim aile serefimizi ve sosyal statumuzu bana hatirlatmadan once...
And before you lecture me about our family honour and social status...
"Emeklilik Ders Planı"
"Retirement Plan Lecture"
Pal, ders ne zaman?
Pal, what time is the lecture?
Emeklilik dersi nasıldı?
How was the retirement lecture?
Ders epey harikaydı.
So, that lecture was pretty brilliant.
Size ebeveynlik hakkında öğüt verecek değilim.
I'm not gonna lecture you on parenting.
Ondan önceki de Yunan ve Romalı din adamlarının bir dinletisini içeriyordu.
The one before that was for a lecture on the union of the Greek and Roman Churches.
Buraya bana nutuk atmaya mı geldin?
You come up here to lecture me?
Konferansını gerçekten beğendim. Görüntüler harikaydı.
Your lecture, I really liked it.
Ders daha bitmedi.
The lecture isn't over yet.
Konferansta...
In the lecture...