Legitimate traduction Anglais
2,126 traduction parallèle
Bu bildiğin gerçek dört gigabaytlık hafız aygıtı.
This was a legitimate four gigabyte flash drive.
Ama öldürememiş, çünkü avukat ona karşı, yerinde bir dava hazırlamış.
But he couldn't, because the lawyer had prepared a legitimate case against him.
Peki ya meşru bir araştırma yapıyorsam?
[Ian] What if I'm trying to do legitimate research?
Dostum, bu meşru bir araştırma değil.
Bro, that's not legitimate research.
Yasal bir iş adamı, elektrik süpürgesinde neden 100 bin dolar saklar ki?
Why would a legitimate businessman have $ 100,000 stashed in a vacuum cleaner?
Kardeşin yasal mı?
Is your brother legitimate?
Tamamen yasal.
Totally legitimate.
Azakstan Özgürlük Cephesi'ne göre, bu sizi meşru bir hedef yapıyor.
As far as the AFF is concerned, that makes you a legitimate target.
Yegane meşru oğlu, dokuz yaşındayken, Kral Altıncı Edward oldu.
His sole legitimate son became King Edward VI at the age of nine.
Ayrıca yasal bir iş yapmayı deneyebilirsin.
Besides, you could use a legitimate business.
İki tane Screwdriver ve bir tane Mojito'ya ve düzgün bir modellik ajansının bana iş vermesine ihtiyacım var.
I'm gonna need two screwdrivers, a mojito And a legitimate modeling agent to get me some modeling gigs,
En azından Kateb'in öldürülmeyi hak eden birisi olduğunu kabul edebilir miyiz?
Can we at least agree Kateb is a legitimate target for lethal action?
Tekrar beni acımasız bir vampire çevirmek...
Trying to mold me back into a legitimate vampire?
Güzel bir soru aslında.
That's actually a legitimate question.
Güzel bir soru, evet.
That is legitimate, I know it's a good question.
- Bir kaçakken, göz önüne çıkmak gibi mi?
Like legitimate, on the grid?
Korku testi yasaldır.
Scare test is legitimate.
Ama ben şiddeti mazur göstermeye çalışmıyorum.
But I am not trying to legitimate the violance.
O tanınmış bir iş kadını.
She's a legitimate businesswoman.
Yine yasal bir tiyatroda sahne aldığım için çok heyecanlıyım.
- Well, I'm just so excited to be back In the legitimate theater again.
Yani senin suçun yok
You make it sound almost legitimate. Dude, I just sell weed, all right?
Bu sadece benim görüşüm gerçi ama yine de... Annenizi, vajinasından tekmelemeniz için birkaç tane geçerli neden olabilir.
Just my opinion, but you should not... there are very few legitimate reasons to kick your mother in the vagina.
Eminim, siz ve Ticaret Federasyonu işiniz resmi olsun veya olmasın kar elde edersiniz.
I'm sure you and the trade Federation make a profit whether our business is legitimate or not.
Yeni ticaret yolları hayati öneme sahip, Fakat karaborsa, resmi ve yasal ticaretin yerini alamaz.
New trade routes are essential to survival, but the black market is no substitute for legitimate and legal trade.
Mantıklı davrandığını söylüyordum. - Tüm kalbimle.
I'm just saying, that was legitimate, from the heart.
Gerçek ödeme, büyük para, meşru müzayede evlerine girince yapılır.
The real payoff, the big money, is when you move it through legitimate auction houses.
Sizi bilmem ama ben Nascar'ın nihayet ciddiye alınıp saygı duyulan yasal bir spor olmasından çok memnunum!
I am thrilled to watch NASCAR finally becoming recognized as a respected, legitimate sport.
Bu meşru bir insan hakkı değil mi?
Is that not a legitimate human right?
Oo, kesinlikle meşru.
Oh, it's certainly legitimate.
- Oo, kesinlikle meşru.
Oh, it's certainly legitimate.
Söylediğin şey mükemmelen meşru bir bakış, ancak diğer insanlara da aynı saygıyı göstermen gerek.
What you said is a perfectly legitimate view, but you should afford other people the same respect.
"Bir prens, sözünden dönmek için her zaman geçerli bir mazeret bulur." Machiavelli
"A prince never lacks legitimate reason to break his promise"
Sebebini sormadan onların savaşlarında savaştık.
We take part in their wars without demanding a legitimate reason.
Hatta uygun bir mazeret sunsan bile kullanılmıyor.
Doesn't even give him legitimate excuses to travel.
Bunun Bölüm'ün bir işi için gerekli bir durum olduğunu söyleyebilirim.
I can make the case that it was legitimate division business.
Geçerli bir nedenden dolayı...
A legitimate...
Gerçekten sağlam bir davam var galiba.
You might actually have a legitimate case here.
Buradaki oynayışını iyice bir araştırdım ki Kenny yarısını oynasan bu şansı iyi kullanacaksın.
I've been paying attention to what you've been doing and if you play half as well as you have been I think you've got a legitimate shot.
- Sonra da malı yasal olarak teslim alması için Profesör Morneau gibilerle anlaşırlar.
And then they hire someone legitimate like Professor Mornoe to take the delivery.
Ben yasal çalışan bir film yapımcısıyım.
I'm a legitimate filmmaker.
İlk bakışta kanuni olmayan ve kâr amacı gütmeyen bir grup.
On the surface, they're a legitimate non-profit group.
Bu yasal bir site, adamım.
- That's a legitimate site, man.
Aslında daha faydalı bir şey alacaklarına paralarını bu kitabı almaya harcayan Amerikan insanlarının bu, açık bir istismarıdır aslında ihtiyacları olan. bu yasal sağlık harcamaları gibi
I think what this is is simple exploitation of the American people who could be using the money that they spend to buy this book to actually buy something useful like legitimate healthcare that they actually need.
Çok mantıklı bir soru.
That's a legitimate question.
Onu resmi çocuğum olarak getirmek istedim.
I wanted to bring him up wholly as my legitimate son.
Yasalara uyan bir vatandaşım ben. Burası da yasal bir şirket.
I'm a legal citizen, this is a legitimate company.
Sonunda Kraliyet soyundan birine saygılarımızı sunduk.
At last, we can finally serve the legitimate successor of our royal bloodline.
Yasal bir operasyonda olduğumuzu sanıyorduk.
We thought we were on a legitimate op.
Menajerinden bahsediyoruz.
- He's a legitimate businessman!
Bu kabul görmüş bir tıbbi durum.
It's a legitimate medical condition.
O benim!
- Legitimate businessman?