Letting traduction Anglais
13,520 traduction parallèle
İnsanlar beni tanıdığında gücümü kucakladım. Sonunda olmam gereken kişi olmama müsaade ettim.
You know, when I came out, embraced my powers, finally letting myself be who I'm meant to be,
Hayatına girmesine izin vermek kolay olmayacak ama ona bir şans daha vermelisin.
I know letting her in is not gonna be easy... But you have to give her another chance.
Ona belli etmeden, çocuğun yüzünü görüntülesene. Olur da ben oraya yaklaşınca kalkıp giderse ya da kaçarsa diye.
Without letting him know, video the kid's face in case he walks away or takes off when I walk over there.
- Çünkü Rachel'ın her gece evine aldığı kişinin haricinde birini arayıp duruyordu... - Koruması, kocan.
Because he kept looking for someone other than the person she was letting into her apartment every night... her bodyguard, your husband.
- Evet, dostum, kesinlikle, dostum. Misafir odasında Liz ve Rodrigo'nun çarpmasına izin verdikler için teşekkürler.
Thanks for letting me and Liz and Rodrigo crash in the guest room.
Her an tekrar gelebilir. Birimizi yine almasına izin veremeyiz.
He's gonna come in here again, any second, and we're not letting him take one of us out again.
Jesu'un birden sırayı atlaması hakkında ne hissetmeliyim bilmiyorum.
So, I just... I don't know how I feel about letting Jesus jump the line.
Kaderini beyazların çizmesine izin vermiyorsun.
It's about not letting the white folks define your story.
Hep sana sataşmalarına müsaade ediyorsun.
You always letting them pick on you.
İnsanların orada kafayı bulmasına izin mi veriyorsun?
Yo, nigga, you letting people light up at the spot, now?
O sabah herkese onları öldüreceğini haykırarak etrafta dolaşmaya başladı.
So he walked around that morning pretty much letting everybody know that he was going to kill them.
Hâlâ beni kulübüne almaya karar vermeye çalışmıyorsun değil mi?
You're not still debating letting me into your club, are you? Hey, I invited you.
Ama ona izin vererek başlamak zorundasın, sert çocuk.
But you gotta start by letting go, tough guy.
Bunu tatlı harikalar diyarına sokmanın tek yolu okuldaki tüm koruyucu büyüleri azaltmak. Bu şekilde içeri girmesini sağlıyorlar.
About the only way one of those can get into this sugary wonderland is to lower all the protective wards and shields in the school, letting any old anyone waltz right in.
Hayır, çünkü zırt pırt kapağı açıp ısıyı dışarı çıkarıyorsun.
No, because you keep opening the oven and letting the heat out.
Köpeğin çıkmasına izin vermemekle falan.
You know, from not letting the dog out and stuff.
Neden bunu yapmalarına izin veriyorsun?
Why are you letting them do this?
Sağ ol ama içine düştüğüm durumdan kurtulmak benim tarzım değil.
Thank you, but letting myself off the hook is not exactly my style.
Babamın öldüğünü kabulleniyorsun.
Well, you're letting in that Dad is gone. He's gone.
Ama onu ülkeden kaçırarak yine kurtulmasını sağlayacaktın.
But you were taking him out of the country, letting him get away with it again.
Neredeyse o adam tarafından öldürülecekti.
Letting him nearly get killed by that man.
Angela'ya götürmem için çocukları almama müsaade ettiğin için sağ ol.
Thanks for letting me take the kids to Angela's.
Bu yüzden de okulu bırakmana izin vermemiz saçma olur.
Which is why the idea of us letting you leave school is absurd.
Okulu bırakmana izin vermek bir nevi seni hapse göndermek olur.
And letting you leave school early would be sending you to jail, in a way.
- Onun yüzünden emeklerimiz boşa gidiyor.
- He's letting all our work go to waste.
Gitmene izin vermiyorum.
I ain't letting you go.
Yarın çıkartıyorlar seni. İstediğin yerden istediğin pizzayı alacağım sana.
Well, they're letting you out tomorrow, so I can get you any kind you want from anywhere you want.
Seni bırakmıyorum.
I'm not letting you go.
Kitabı ödünç verdiğin için teşekkürler.
Thank you for... for letting me borrow this.
Başkan Peng tedaviyi topladı ve Çinliler için sakladı. Şimdi de virüsün mutasyon geçirmesine ve Japonya ile birlikte tüm Asya'yı kasıp kavurmasına izin veriyor.
President Peng hoarded the cure, kept it for the Chinese, and is now letting the virus mutate and burn itself across Japan and probably the rest of Asia.
- Eğer sizi ve haydutlarınızı bu gemiye...
If you think I'm letting you - or any of your thugs on board this...
Hayatım, şunu dışarı salar mısın?
Oh, honey, would you mind letting him out?
Bize patronun kim olduğunu göstermek istemiştir.
Oh, he's just letting us all know who's boss.
- Gözlerimin içine bakmasını sağlıyorum.
Letting him see me eye-to-eye.
Bunlara tek başına katlanmana izin veremem.
I'm not letting you go through this alone.
Bu yüzden insanları hayatıma sokarken çok zorlanırım.
So I've always had a hard time letting people in.
Hayatta bırakmam.
There's no way I'm letting go.
Aslında... siz neden... bir çocuğa kriminal haberleri izlettiriyorsunuz?
Why are you letting a kid watch criminal reports, anyway?
Ben şimdi geldim ama henüz kimseyi içeri almıyorlar.
I just got here but they are not letting anyone in yet.
Neyse, içeri almaya başladılar, görüşürüz!
They are letting people in, bye.
Yukarıya tek başına çıkmana izin vermem.
I'm not letting you go up there by yourself.
Çok hoş olmuşsunuz ama onun demek istediği Dwight'ı yanınıza almanızın harika bir şey olduğu.
Yeah, you look really nice, but what she means is it's great that you're letting Dwight live with you.
Birkaç ay önce John'a evi gösterdiğini hatırlıyor.
He remembers letting John in a few months ago.
- Yol verdiğim falan yok.
I'm not letting him go.
Bunları tek başına geçirmene izin veremem.
I'm not letting you go through this alone.
Beni Kraliçenin özel odasına aldığınız için teşekkürler.
SUZY : Thanks for letting me into the queen's private quarters.
Bizi yukarı aldığınız için teşekkürler.
Thanks for letting us up.
Eğer birileri Thomas'ı dışarı çıkarttığımızı öğrenirse, bu kaosa neden olur.
If anyone realizes we're letting Thomas out, there could be chaos.
Eğer buradan birini çıkarmaya çalıştığımızı anlarlarsa ne yapacaklarını düşünüyorsun?
What you think they'd do if they knew we were letting just one person out?
İnsanları dışarı çıkarıyorlar!
They're letting people out!
Bugün, Kraliçe Madalena'yı pişiriyoruz.
Thank you for letting us use your club.