Lifestyle traduction Anglais
1,675 traduction parallèle
Yani yaşam merkezi hakkında mı?
I mean, lifestyle center?
Bütün mahalleye yeniden canlılık kazandıracak bir yaşam merkezi burada inşa edilecek.
A lifestyle center to revitalize the life of this neighborhood.
- Yaşam ve rekreasyon alanları bu tarafta olacak.
Lifestyle and recreation center.
Çok hızlı ve yorucu bir hayat yaşıyoruz.
We lead a very rock-and-roll lifestyle.
Ben bu yaşam tarzını kaldıramam.
I CANNOT LIVE THIS LIFESTYLE ANYMORE.
Yakıştı, hem işine ve yaşam tarzına da uydu.
It looks good. It suits your job and your lifestyle.
Birilerinin, senin şu sağlıksız yaşam tarzını denetlemesi gerekiyor.
Someone has to keep your unhealthy lifestyle in check. What?
Bunun sebebi ise değişimin sadece büyük toplulukların varlığının tehlikeye düşürecek olması değil, aynı zamanda bolluk ve güç ile ilişkilendirilmiş imrenilerek bakılan materyalist yaşam tarzını da tehdit etmesidir.
This makes it inherently difficult for profit-based institutions to change, for it puts in jeopardy not only the survival of large groups of people, but also the coveted materialistic lifestyle associated with affluence and power.
Bir de yetmezmiş gibi bu seçici kuşların fazlasıyla özel yaşam koşulları var.
To make matters worse, these picky parrots have very particular lifestyle requirements.
Ben her zaman... özgür bir tip olmuşumdur ama sıkı bir çalışma tarzı..... hiçte kötü değil.
I've always been... the type to be free, but trying out a regular ( work ) lifestyle isn't bad either.
- Zak. - Seçtiğin yaşam tarzı nedeniyle yalnız - Ve mutsuz ölmekten korkuyor musun?
Lifestyle you chose could lead to dying sad and alone?
Allahtan ki sadece kızını bu hayat şekline karıştıran sensin.
God forbid you're only daughter should interfere with this wonderful lifestyle of yours.
Bak, sana Colton'un sağladığı yaşam tarzını sağlamaya söz veremem.
Look, I can't promise you the kind of lifestyle that Colton could.
Çocukken, olan yaşantımızı devam ettirmekten başka seçeneğimiz yoktu.
Since we were kids, you didn't have any choice but to fall into the lifestyle you fell into.
Daha sonra, Maria Elena'yla da yatacak ve sanki olağanüstü bir yaşam tarzıymış gibi bununla övünecek.
Next thing, she'll be going to bed with Maria Elena and glorifying it as some kind of superior alternative lifestyle.
Hayır... biraz daha vücut ruhuyla ilgili... bir çeşit hayat tarzı.
No, it's a mind, body, spirit sort of lifestyle.
Daha çok egzersiz ve diyetler üzerinde uzman.
He's more of a lifestyle coach. Right, Nate? - Yeah.
Sonuç ne çıktı? - Bu teste göre bu tarz bir kitabı yazabilecek veya satın alabilecek kadar manyak olan biriyle hayat tarzlarımız kesinlikle...
- According to this my lifestyle is wholly unsuitable to any freak who would buy or write a book.
Senin yaşam tarzına uyan objeler değil bunlar.
They're not objects that correspond to your lifestyle.
Hangi yaşam tarzı?
What lifestyle?
Bu yaşam tarzının bizim seçimimiz olduğunu anlamıyorlar.
They don't get that this lifestyle is a choice.
Çünkü bu sıradan bir basket takımı değil, bir yaşam tarzı.
'Cause this isn't just a basketball team... this is a lifestyle.
Bak Kate, senin alternatif yaşam tarzına herkes bizim kadar müsamaha göstermez.
You know, Kate, not everyone is as tolerant of your alternative lifestyle as we are.
Bekarlık alternatif yaşam tarzı değil ki.
Being single is not an alternative lifestyle.
Sen belli bir hayat standardında yaşamaya alışıksın. Bu işin karşılığında bir süre sıkıntı çekmek istiyorsan onu da anlarım, tamam mı?
You've grown accustomed to a certain lifestyle, and if you want to rough it for a while with this job, then I understand that, OK?
Eğer bunu yapacaksak, pahalı alışverişler yapamayız hayat tarzımızı değiştiremeyiz.
I mean, ίf we're gonna do thίs'no bίg-ticket ρurchases, no lifestyle changes.
- Ama sizi temin ederim Helena'nın karakterinin gelecekte rehabilite edilmesi Los Angeles lezbiyen hayatının kaldırabileceğinden çok daha şiddetli bir program olur.
- What does she mean by that? any future rehabilitation of Helena's character will be imposed under a more rigorous program than the Los Angeles lesbian lifestyle can provide.
Bugün diğer NBA oyuncusu Daryl Brewer Amaechi'nin homoseksüel yaşamını onaylamadığını söyledi.
today, another nba player, daryl brewer, has voiced his disapproval of amaechi's homosexual lifestyle.
Hayır, sadece başka bir Luce Can'e ihtiyacımız yok. Hayat tarzın, senin tarzın o kadar.
No, no, we just don't need another Luce Can and now your lifestyle, it's your lifestyle, and that's all.
Dedikodu, gey hayatı. Bilirsin eğlence işte!
Yeah, gossip, gay lifestyle, you know, fun!
Yaşam biçiminle neyi önerebilirsin?
With your Lifestyle, what else can you offer?
Woods takımı LA'in yaşam tarzına hemencecik alışacak.
The Woods team will fit in the LA lifestyle like fish fit with chips.
O tip bir yaşam tarzıyla ilgili duyduğum hikayeler o kadar...
I mean, the stories that I have heard about this kind of lifestyle is just so...
Bobby, eşcinsel hayat tarzının sonuçlarını biliyordu. Bobby, iyiydi.
Bobby knew the repercussions about homosexual lifestyle.
Sağlıklı bir yaşam biçimidir.
It's a healthier lifestyle.
Özellikle de Bayan Blount'un yaşam tarzını ve son bir kaç yılda hayatına giren erkekleri ele alacak olursak!
Uh, particularly when you take into account Miss Blount's lifestyle, and the number of men she's been with in the last few years alone!
Otlakçılık, saygıdeğer bir kullanıcının isteyeceği türden bir hayat tarzı değil.
Scrounging is no kind of lifestyle for a respectable user.
Yine de ben Slippy olmayı epey özlüyorum.
Although I do quite miss the Slippy lifestyle.
Benim oğlum bir eşcinsel, ve ben normal karşılıyorum.
My son is a gay man, and I embrace his lifestyle.
Hayat tarzıma uygun.
Suits my lifestyle, you know.
Ve bu yaşam biçiminizi oldukça olumlu etkiliyor dostum.
Definite plus in a lifestyle, man.
Galiba senin yeni yaşam tarzından dolayı anlayabileceğini sanmadı.
I guess he didn't feel you'd be very empathetic, what with your new lifestyle.
- Hangi yaşam tarzı?
- What lifestyle?
Online nadir kitap satarak yaşamımızı zenginleştirmek gibi bir fantezisi varda.
You see, he has this fantasy of starting an online rare book business to enrich our lifestyle.
Sonra böyle bir hayat tarzına uymayacak bir şey oldu.
Then something happened that doesn't go along with this kind of lifestyle.
Evet hayatımı evde geçiriyorum. Başka yaptığım bir şey yok.
Yeah, it's a sedentary lifestyle, my man.
O hayat tarzı seni aşar.
That lifestyle is over for you.
Bir diğer deyişle onun yaşam biçimine!
Or in other words - to her lifestyle!
"Yaşam biçimi" terimini nasıl kullandığınızın farkında olmalısınız bu terim daha çok, sadomazoşizm ve eş paylaşımı ile beraber anılıyor.
Are you aware that the term'lifestyle is often used to describe... sadomasochism and swinging.
Yaşam biçiminde çok ciddi değişiklikler yapmadığın sürece, şeker hastası olma tehlikesi altındasın.
Unless you make some serious lifestyle changes you're in danger of becoming diabetic.
Partilerimiz, hayat tarzlarımız.
Our parties, our lifestyle.