English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Anglais / [ L ] / Lt

Lt traduction Anglais

24,078 traduction parallèle
- Bilimsel bir proje gibi.
- lt's like a science project.
Onlara burada olduğunu söylediğimde, gözleri, nasıl desem, parıltıyla, çocuksu bir merakla doldu, ve sonra beraber dans etmeye başladılar.
When I told them that you were here, their eyes filled with this, like, sparkle, you know, with, like, childlike wonder, and then they just started dancing together.
Kalp hırıltısı da var.
I also hear a heart murmur.
Bayıltıcı tüfek!
Sedation rifle!
Korkacak bir şey yok, altı üstü bir bayıltıcı tüfek.
No worries. It's only a sedation rifle.
Zırıltın sikimi daha da sertleştiriyor.
Your whining makes my dick even harder.
İnsansa onu bayıltır.
- If he's human, it knocks him right out.
Belki bir cüce Senin çürüyen et heykelin mide içine gizlenmiş Ro- - bir buket ile pop hazır ( SİLİK hırıltı )
Perhaps a midget hidden inside your rotting meat sculpture's stomach ready to pop out with a bouquet of ro... ( FAINT WHEEZING )
( Soluk soluğa ) ( hırıltı )
( GASPS ) ( GROWLING )
( Hırıltılı )
( SNARLING )
Burası vızıltı yuvası.
This place is a buzz kill.
Göklerde fişeklerin kızıl parıltısı kahramanların yurdu memleketimin üzerinde.
And the rocket's red glare ... and the home of the brave
cunku ben sampiyonum, Tegmen Uzun Bacak.
Because I'm the champ, Lt.. Long legs.
Eddie Plant Ludlow Lamonsoff Sam Brenner ve Yarbay Violet Van Patten Amerikan kahramanlarıdır.
Eddie Plant Ludlow Lamonsoff Sam Brenner And Lt. Col. Violet Van Patten are American heroes.
Bilsem güzel olurdu.
Lt would be nice to know.
O orada dışarıda yaşıyor, fırsatını buldukça içeri tırmanıyor.
Lt lives outside and climbs in sometimes.
Bütün bunlar kadınlar tuvaleti dolabında yakalanmasıyla başladı.
Lt all began in the ladies'toilets.
Bir kadının başını görüyorsun.
Lt shows a woman's head.
Ama çevirince bir aslanı görüyorsun.
But if I turn it... Lt shows a lion.
Veri tabanında kontrol edilmesi gerek.
Lt needs to be checked in the database.
Pırıltılı bir hamleydi, ve bunu yaptı.
It's a flashier move, and he did have a point to make.
Ne bir fısıltı, ne bir gölge ne de karanlık.
No whispers. No shadows. No darkness.
Yorganın altında ışıklı ve fısıltılı dakikalar için sizi çağırıyor. Gerçekte kim olduğumuzu yansıtıyor. Nelerden kaçtığımızı..
He pulls you beneath the covers for a flash-lit whisper session, shining onto who we are, what we run form, and who we open our hearts to become.
Adeta bir fısıltı gibiydi ama, daha derindi. Cam bir kadehin üzerinde gezinen meltemin çıkarttığı sesler gibiydi.
It was like a whispering, but deeper, like the sound of a breeze playing over the open end of a glass bottle.
Gözlerim bazen bulanıklaşıyor, sonra herşey yeniden parlaklaşıyor ve mutluluk ışıltılarına dönüşüyordu.
My eyes, once opaque, were suddenly colored bright, in a hue of beaming happiness.
Gözlerim bazen bulanıklaşıyor, sonra herşey yeniden parlaklaşıyor ve mutluluk ışıltılarına dönüşüyordu.
My eyes, once opaque, were suddenly colored bright in a hue of beaming happiness.
Ofisime gelirsiniz ışıltı dolu bir şekilde. Büyük masada oturan adamlarla kapışmaktan mutlu olursunuz.
You arrive one day in my office, full of sparkle...... happy to fight it out with the boys for a seat at the big table.
Daha fazla ışıltı yoktur.
No more sparkle.
Gözlerinde öyle bir ışıltı var.
You got that twinkle in your eye.
- Yapmasam da olur.
It's okay. - No. — lt's okay.
Hayır, sorun yok.
No, it's fine. It's good. lt's..
- Sadece sıvı, Henry.
It's just a liquid, Henry. lt's just a liquid.
Fakat zaman çok kıstıltı.
But time is of the essence.
86'da Let's Get lt Started'ı yazdığımdan beri şansım hep yaver gitti.
Ever since I wrote Let's Get It Started backing'86, I've been on a roll.
Bu geceki konuğumuz Sayın Jennifer Lawrence, Meryl Streep'in hayatını konu alan filmi Streepin'lt Real'ı tanıtacak.
Tonight's guest, Dame Jennifer Lawrence promoting her Meryl Streep biopic, Streepin'It Real.
Sen itaatsiz bir düşük seviyeli hırıltısın.
You are an insubordinate low level grunt.
Diğeri karanlık bir nehirdi, sazlıklarla kaplı bana sazlıkların mırıltısını ve sıkılmış dişlerin arasından şarkı getiren.
that brought me the murmur of it's reeds and song between clenched teeth.
Bu eller. Bu eller senin. Fakat damarlarındaki mavi çağıltıların dinmesini dilediğini gördüğümdendi.
These hands, these hands that are yours, but that upon seeing you wish to break the murmur and blue branches of your veins.
Şu pullarla ışıltılara bak.
Look at these sequins and sparkles.
Sanıyorum ki şarkılarında kendini ortaya koyan kadınlar çok da zarar görmüyorlar.
( FEMALE Interviewer ) lt seems to me, though, ..that every woman who writes about, you know,
Yazmak kolay değil çünkü günde milyonlarca şey yazabilirsiniz ama gurur duyacağınız şeyi yazmak zor.
- Yeah, man. lt's hard to write ..because you can write a million things a day ..but it's hard to write something that you're proud of.
'Önemli bir şey değil'dedi.
She'd just say, " lt's nothing.
İşler çirkinleşiyordu.
( nick ) lt got messy.
Defalarca seni düzeltmeye çalıştım. Ama çok zordu. Hiçbir zaman erkeğim olmanı istemedim.
# Many times when I tried to set you right # lt's just too hard # l never wanted you # to be my man but I really... #
Kabullenmemin dönüm noktası ise albümü yazmaya başlamamla oldu.
( AMY ) lt took me a while to get my head round a lot of things. The actual turning point when I was alright with it was ..when
Bu o şans eseri keşfedilen şeylerden biriydi.
( MARK ) lt was just one of those serendipitous things.
Çok eğlenceli gerçekten.
- lt's quite fun really.
- Daha çok...
- lt's a lot more...
JAY LENO İLE THE TONIGHT SHOW
# Have everyone think I'm # on the mend # lt's not just my pride
Çok tehlikeli olabiliyor.
Lt would be dangerous.
- Önemli değil.
— lt's okay.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]