Lâyık traduction Anglais
237 traduction parallèle
Bu doğru değil, çocuk bir şey söylememişti ama kız ona uygun değil oğlum daha iyilerine lâyık.
It's not true He said nothing... but she's no good for him... as he's nearly better
Beni oğlunuza lâyık bulmuyorsunuz.
You don't think me worthy of your son.
Kendisi yüzünden bir erkeğin hayatını mahvetmesine izin veriyorsa, kadın ona lâyık değildir. Sizin gibi.
No woman is worthy of a man's love who's willing to let him ruin himself for her, as you're doing.
- Kendinize lâyık görmüyorsunuz.
You think you're too good for me.
- Evet, bacım kendime lâyık görmüyorum.
Well, sister, it so happens I think I'm too good for you.
Senin gibi güzel bir kız en iyisine lâyıktır.
Jewels, furs, a fine apartment.
Sana lâyık değilim, Brita.
Here. I don't deserve you, Brita.
İmparatorun gözlerine lâyık bir tören olacak.
It will be a spectacle worthy of the emperor.
- Ağızlara lâyık bir martini olmuş.
Thank you.
Ben hiçbir şeye lâyık değilim.
I'm not worth anything.
Düşes hazretlerinin güvenine lâyık olduğumu kanıtlayacağım.
Concerning to the mutual confidence... I'll report myself the best way is possible.
"Krallara lâyık bir yemek yedirdik" ve kendisine Amerikan " hükümetince bastırılan paralardan $ 100 verdik.
"We fed him a supper fit for a king... " and we gave him 100 honest notes... " in the fair government of these United States of America.
Düşes hazretlerinin güvenine lâyık olduğumu kanıtlayacağım. Neler oldu?
I'm sure I will prove myself worthy of Your Imperial Highness's trust.
Oğlum bu unvanı alacak, taşıyacak... ve lâyık olacaktır.
My son will take it, and he will carry it, and he will deserve it.
Artık bir kahraman değil aynı zamanda da yoksul sefilin teki, ve bizim ona acımamıza lâyık.
He's not all hero. He's also a poor son of a gun, and he deserves our pity.
- Mizzie akraban olmaya lâyık değil.
Mizzie isn't worthy of being your relation.
Kadın ona lâyık değildi.
He was too good for her.
Bu gece onu lâyıkıyla denemeye tabii tutacağım.
I'll test him thoroughly tonight
Hachiro benim yerime görevini lâyıkıyla yaptı.
Hachiro behaved well, to my relief
Büyük şair Gabriel Lidman ülkesine dönüyor ve lâyıkıyla karşılanacak.
Gabriel Lidman the great poet, has returned home and will be honored tomorrow.
# Ona vereceğim seve seve, seve seve # # Hizmetçi kız artık ne kadar lâyık görürse #
To him I'll give gladly, gladly, what a maid prizes most highly.
Aklımız senin davranışın üzerine kilitlendi, Marco ve güvenimize lâyık olduğunu kanıtlaman gerektiğine karar verdik.
Our mind dwells upon your conduct, Marco, and we've decided that you have to prove yourself worthy of our trust.
Hünerli ellerine lâyık şöyle asil bir tema.
Some noble subject worthy of your hand.
Lâyık değil misiniz?
Unworthy?
Böyle bir onura lâyık değiliz.
We are not worthy of such an honor.
Sadece, böyle bir onura lâyık değiliz.
It's just that we're unworthy of the honor.
Bu onura lâyık değiliz. Ne?
We are unworthy of the honor.
Umalım ki tavsiyelerim bu kadar çok güvene lâyık olur.
Let's hope that my advice is worthy of so much trust.
Bu nazik, onurlu adamın botlarını öpmeye bile lâyık değilsiniz.
This fine, honorable man whose boots you are not worthy to kiss.
- Bence hiç buna lâyık biri değil.
- If you ask me, he doesn't deserve it.
Ağzına lâyık.
It's good for you.
Övgüye lâyık bir şekilde hazırlanmışsın.
You are prepared most commendably.
Hayatta olmaya bile lâyık değilsiniz. Lânet domuzlar.
You don't deserve to be alive, you fucking pig!
Tanrım, seni karşılamaya lâyık değilim,... ama bir şey söyleme, ıslah edileceğim.
"Lord, I am not worthy to receive You, " but only say the word and I shall be healed. "
Çok derin ve ızdırap verici uzun saatler boyunca düşündüm ve sana lâyık olmadığıma karar verdim.
- That I have... after many hours of the deepest and the most painful consideration... come to the conclusion that I am not worthy of you.
- Bana lâyık olmamak mı?
- Not worthy of me? - I'm totally unworthy.
Ben sana lâyık değilim.
I am not worthy of you.
Babası buna lâyık olmayabilir ama çocuk bunları hak etmiyor.
Look, the old man may not be a prize, but the kid doesn't deserve to have this done to him.
100,000 kişilik Haganah'tan bahsediyoruz peki bunların kaçı lâyıkıyla eğitildi?
We say the Haganah has 100,000 But how many are adequately trained?
Bunu işittin mi Holmes, övgüye lâyık bir tabiatı olan bu genç bayanla ilgili daha fazla şey görüp işittikçe onu daha da fazla takdir ediyorum.
Did you hear that, Holmes, the more I see and hear of that young lady, the more my admiration increases, young woman of commendable spirit.
Teşekkür ederiz, işini lâyıkıyla yaptın!
Thank you, you did well.
Bir babanın vereceği tipik tepkileri göstermiş olabilirim. Kimse benim kızıma lâyık değildir.
I may have had the typical father's reaction... no man was good enough for my daughter.
Senin gibi büyük kumarbazlara lâyık bir oda.
It's a high roller's suite. This is for you.
Yuan Usta, Dieyi'miz bu iyiliğinize nasıl lâyık olabilir?
Master Yuan, how can our Dieyi be worthy of your favor?
Peki canım, eğer durum böyleyse sana lâyık biri demektir.
Well, my dear, if this be the case, he deserves you.
Ben yokken, kraliçelere lâyık bir şekilde hazırlanmanızı bekliyorum.
In my absence, I expect you to make it fit for the queens we are.
Daphne bir doktora ya da bir avukata lâyık biri. İç çamaşırı olarak tişört giyen birine değil.
She deserves a doctor, or a lawyer someone for whom a T-shirt is an undergarment.
Şunu söylemeliyim ki bunun tam sana lâyık olduğunu düşündüm.
I was hoping I wouldn't have to say it was just for being you.
Size lâyık değilim.
I'm not worthy of you.
Ben buna lâyık değilim.
I am not worthy of it.
Siz buna lâyık değilsiniz!
You're unworthy!