Lır traduction Anglais
98,128 traduction parallèle
Sanırım bu da sayılır.
Well, I guess that's one way of doing it.
Belki ben de bahse katılırım.
Maybe I'll get in on this.
- Çok anlaşılır.
Of course.
- Böyle korkunç bir şeyin yaşanmış olması. - İnanılır gibi değil.
- One can't believe it.
O bunlara bayılır.
He loves these.
Ailemden herhangi biri tekrar ısırılırsa fazlasına ihtiyacımız olacak.
If any of my family are ever bitten again, we'll need more.
Ve o neredeyse kardeşin sayılır.
And she's practically your sister.
Sadece bir aptal Mikaelson partisine koruma büyüsü olmadan katılır.
Only a fool would attend a Mikaelson party without a protection spell.
İkinizin atışmalarına bayılırım.
Well, I love it when you two bicker.
En fazla bu kadar onarılır ilişkimiz.
That's about as mended as that's gonna get.
- Sayılır.
Kind of.
Yaptım sayılır.
Kind of did it.
Belki sandığından erken yazılır. İşler yolunda gitmezse...
May be engraved sooner than you think, if things don't go our way.
Tüm sahipsiz cesetler yakılır.
All unclaimed bodies are cremated.
Çalışmaya devam edersen kapılar önünde açılır Janae.
Doors are gonna open if you keep working hard, Janae.
Kendi rızasıyla ölmüşse soruşturma açılır.
If it's an individual by himself, any death, it's gonna be investigated.
Sana katılırım.
I'll join you.
Evet, otobüslerde, tişörtlerde ve o rahatsız edici açılır pencerelerde olacak.
Yup, yup, and buses and t-shirts and those annoying, like, pop-up ads.
Kışa erzak stoklamalıyız yoksa açlıktan kırılırız.
_
Burda olanlar hiç sayılır.
What's going on here is a drop in the goddamn bucket.
Bunu yaparsak savaşa katılırız.
If we do this, we're joining a war.
Hatrı sayılır yeteneğin göz önüne alınınca eşit şans tanımış olmamam çok adil.
Well, I thought that given your considerable talent, it's only fair that I even out the odds.
Nasıl hayır diyebilirim ki?
Well, how can I say no?
Başırılı olursak gideceğin aklımdan çıkıp duruyor.
I keep forgetting that success means that you're leaving.
Sam, Pasifik'in ve diğer şirketin... başkanı olduğu sürece,... her yıl para yatırılacak.
The money will be refreshed annually, so long as Sam is still chairman of Pacific Pictures and its parent company.
O çocuğu buraya çağırıp bu yazılımı bilgisayarımdan sildir.
Have the kid get in here and get this fucking software off my computer.
Beklemek asıl olaydır.
It's-it's waiting.
Demek istediğim kimse dolandırıcılıkta çalışmak için kendini yetiştirmez.
I mean no one grows up hoping to investigate real estate fraud.
Yaptığımız her şey tüm günahlarımız yazılıdır.
Everything we've done... all our sins... they're written.
- Asıl meseleyi kaçırıyorsun.
Then you're missing the point.
Kampanya finansman dolandırıcılığına karışacak biri midir?
And is he the kind of man who would knowingly participate in campaign finance fraud?
Henüz doğrulanamayan bilgilere göre, aksaklıkların nedeni ICO bağlantılı bir siber saldırı olabilir.
Unconfirmed reports speculate the disruptions may be connected to a cyber-attack with possible ties to ICO.
Suçlular hükümeti hedef almıştır ve asıl amaçları, tüm orta Atlantik ulaşım ağlarını altüst etmektir.
The perpetrators were targeting the government and their ultimate purpose, though foiled, was to disrupt all mid-Atlantic transportation networks.
Birdenbire, ön kapının kilidi kırılıyor.
All of a sudden, lock is busted off the front gate.
Soyu ve birkaç yıl önce şaibeli şekilde ölen son modern aileyi araştırıyordum.
I've been tracking the lineage and the last of the modern family died a couple years ago, under dubious circumstances.
Kalbim azami derecede kırıldı zaten bu yıl.
I have reached my quota of heartbreak for the year.
Aşkın nasıl olması gerektiğine asla tanık olamadım sanırım. Verha hel igjen.
I guess I never really... saw what love was supposed to look like.
Onu nasıl kurtaracağımızı biliyorum sanırım.
I think I know a way to save her.
Manzara izlemeye bayılırım.
You know, I love a view.
Asıl rencide edici olan, başörtülü iki salağın fotoğrafına doğrudan terörizm yaftası yapıştırılması.
- Fuckin'media. What's offensive is that a photograph of two idiots wearing hijabs automatically gets labelled as terrorism.
Fabrika tavuğu gibi bir bölmeye dördümüz tıkıştırılıyoruz.
We stuffed four in a bunk like we factory chickens.
Parasız çalıştırılıyoruz.
We don't get paid for our labor.
Hayır, yıl içinde bizde kalıyorlar, sonra geri veriyoruz, yazın güncelliyorlar ya da yenisini alıyorlar.
No, we keep them during the year and then we return them so that they can update or replace them over the summer.
Melek yatırımcılık.
I am an angel investor.
Birçok klişede haklılık payı vardır, kanımca bunlardan biri de "Para parayı çeker."
Well, a lot of clichés are clichés for good reason, and one of them is, "You need money to make money,"
... zahmet ve hayal kırıklığımızın karşılığı.
For our trouble and dashed expectations.
Her şeyin içinden şakayla sıyrılınır mı sizce acıdan, yürek sızısından hayattan?
You think you can joke your way out of everything, pain, heartache, life!
Bir aydır Los Angeles'dayım ve acaba bademciklerimi aldırsam mı diyordum performansı düşürüyordu.
And then I'm in L. A. for one month, and I'm really thinking about getting my tonsils taken out for performance purposes.
Buna bayılır.
She'd love that.
Ortakçılık sabit olmasının yanı sıra her rulet tekerleği gibi şaibeli ve aldatıcıdır.
Sharecroppin'is a fixed game, as rigged and treacherous as any roulette wheel.
Belki de önderimizin yaşlılığındandır.
_