English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Anglais / [ M ] / Magical

Magical traduction Anglais

3,633 traduction parallèle
Bu büyülü kalite 350 yıldır dünyayı şaşırtmaktadır.
That magical quality has mystified the world for 350 years.
İşte bu, Burası Vermeer'in büyülü ışıklı resimlerini yaptığı yer.
So this is it, this is where Vermeer painted those magical light pictures.
Avlanmanın daha büyülü olmasını isterdim.
But I kind of wish hunting was more... magical, you know?
Büyülü bir şeyden güç alıyor gibi.
It seems to be powered by something magical.
Charlie avlanmak büyülü değil derken ne demek istedin?
So, Charlie, what was all that about how hunting isn't magical?
Oz'a girmenin birkaç büyülü yolu vardır. Hortum, fırtınanın merkezi, girdap ama bu anahtar her kapıyı Oz'a açılan bir geçit yapabilir.
There are magical ways into Oz - - tornado, eye of a hurricane, whirlpool - - but this key will turn any locked door into a portal to Oz.
Daha doğrusu, beni büyülü bir diyara götüren bir yapım.
MORE LIKE A MOVIE THAT TRANSPORTED ME TO A MAGICAL WONDERLAND.
Bu ağaç, efendim, büyüleyici.
This tree, Sir, is magical.
En büyülü yaratığı bile felç edebilir.
It can immobilize the most magical of creatures.
Yani buraya uğrayan büyülü insanların yaşadığı başka bir dünya olduğuna inanıyorsun.
So you believe there's this other world of magical people who can find their way here.
Umarım seni efsanevi şehirler, büyülü portallar ve cadılardan bahsederek korkutmadım.
Hey, I hope I didn't freak you out with all that talk of mythical cities, and magical portals and witches.
Sıradaki haberimiz... Bugün öğle vakitlerinde kimliği belirlenemeyen bir yaratık Pata Şehri'nde yedi kişiyi öldürdü. Yaratık ayrıca, olay yerine ulaşan polis memurlarını yaralayarak Miera Dağları'na kaçtı.
On to the next story. an unidentified creature killed seven people in Pata City. before escaping into the Miera Mountains. the creature moved at speeds exceeding two hundred kilometers per hour. which means it could be a new species of Magical Beast.
Bana bir efsaneden, krallığını geri almanı sağlayacak sihirli bir silahtan bahsetti.
He told me of a legend... A magical weapon, One that can help you reclaim your kingdom.
- Sapladım. - Sonra da beni sihirli bir kılıcı bulabilmek için bir maceraya sürükledin çünkü...
So you took me on an adventure to find a magical sword because...
Dükkanına gitmemiz ve sihirli nesneyi almamız lazım. Ardından bütün problemlerimiz çözülecek.
We need to get back to your shop, pick up this magical item, and then all of our problems are solved.
- Mucizevi bir yer.
It's a magical place.
Yani bu senin sihirli bir kitapla doğaüstü bir yaratığı ilk öldürüşün mü?
So is this your first time destroying a supernatural monster with a magical book?
Kolyem güçlerimi artıran sihirli bir tılsım.
My pendant is in one of these displays. It's a magical talisman that enhances my powers.
o da harika büyülü kanatlarını açmış ve dalışa geçip canavarı kulaklarından yakalamış. ve onu karadan çok çok uzak bir yere uçurmuş.
And she grew beautiful, magical wings, and she swooped down, and she picked up the monster by his ears, and she flew him to a far, far away land.
Tiki Gecesi, büyülüdür.
Tiki Night is magical.
- Mükemmel olacak.
- I JUST KNOW IT'S GONNA BE MAGICAL.
Ve büyülü bir şey olacak.
And something magical is going to happen.
Elbette Toy Story 3'ü severim, kesinlikle büyüleyici ama bununla alakası yok, Des.
Of course I like Toy Story 3, it's absolutely magical but that's irrelevant, Des.
Ve büyülü bir bayan Jesse'yi götürdü.
And a magical woman took Jesse away.
Kadınları uzak tutmak için sihirli bir tılsım mı?
A magical talisman to keep women away? No.
Büyüsel özünü çalan bir iksir içtin.
It's a potion to steal your magical essence.
Aşağı bölgeleri nasıl?
Are his man parts magical?
Bu şeyler gölge vampirleriydi, ölü asalaklar,... büyülü yaratıklar, tamamen ölüler.
With whatever we happen to have in our pockets? Those things were shadow vampires, undead drones, Magical manifestations- - never alive.
Kaynaklarımız sihirli olduğunu söylüyor.
Our sources say it's magical.
Büyüleyiciydi.
It was magical.
Birdenbire bu sıkıcı şehrinizde büyülü bir film ortaya çıkar.
Suddenly, there in your humdrum town is a magical movie.
İkinizi birlikte çalışırken görmek, büyülü bir şey.
You know, to see the two of you work together, it's magical.
Bu para Vegas'ta büyülü bir gecede geldi ve bu parayı kaybedemezdim.
That money comes from a magical night in Vegas where I just couldn't lose.
Bak hele şunlara, birlikte büyülü gece geçiriyorsunuz demek.
Look at you two, having a magical night together.
Büyülü bir şey bu...
It's magical, and there's...
Belki de bir anlığına bir büyüye kaptırdım kendimi.
Maybe it was just a momentary lapse of... Magical juju.
Büyülü bir diyar olduğunu söylerler.
It is said to be a magical realm.
Maenadların büyülü güçleriyle ilgili hikâyeler duymuştum.
I've heard stories of the maenads'magical powers.
Şu Misty Day'le ve sihirli çamuruyla ilgili her şeyi öğrenmeliyiz.
We-we've got to hear all about this Misty Day and her magical mud.
- Büyülü... bir yer.
- It's a magical... place.
Gerçekten büyülü güçlere sahip olsaydı senin o küçük Jeremy tuvaletten su içti diye okuldan atılmazdı.
If you really had magical powers, your little Jeremy wouldn't have been kicked out for drinking out of the toilet.
9 ve 12 yaşları arasında, çocuğun ruh hali daha yontulabilir olduğunda sihirli yaş olarak bilinen bir şey var.
There's something known as the magical age, between 9 and 12, when a child's psyche is more malleable.
"Büyülü güvenli bir yerde zorla tutuluyordum da ondan."
"Oh, because I was being detained at a... magical secured location."
"Kuantum Fiziğinin Sihirsel Matematiği."
"The Magical Mathematics of Quantum Physics."
O Augustine ile hastalıklarla savaşmak, kanseri tedavi etmek dünyayı kurtarmak için sihirli bir genel tedavi üzerinde çalışıyordu.
He was working with Augustine to turn vampire blood into a magical cure-all to fight disease, cure cancer, save the world.
İlk çağlarda insanlar, cennetlerin tanrılarla, canavarlarla ve büyülü dünyalarla dolu olduğuna inanıyorlardı.
In ancient times, people believed the heavens were filled with gods and monsters and magical worlds.
Burası mucizevi bir yer.
It's a magical place.
Tüm bu türler, güçlü, büyülü, üstün öğelerle bezenmiş ve daima yukarıdan geliyorlar.
They're sort of all-powerful, magical, superior entities, and they come from above.
Vitrinin ortasına koymak için ondan daha etkili bir şey aklıma gelmedi.
I can't shake off the idea that it would make the most magical centrepiece for a display...
Sihirli bir şey istemiştim efendim ama sırf bakmak için bile millet sıraya girer.
I know I asked for something magical, sir, but... that'll have them queuing up just to take a look at it.
Evimiz büyülü bir Noel diyarı olacak.
Our house is gonna be like a magical Christmas wonderland.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]