Makul traduction Anglais
4,023 traduction parallèle
Makul ücretli istediniz.
You said you wanted a good price.
Şimdiye kadar sizinle makul olmaya çalıştım ama sanırım bir hataydı.
Now, I tried to be reasonable with you people, But I guess that was a mistake.
Muhtemelen senin düşündüğünün tersini düşünüyorumdur. Makul.
I probably think the opposite of whatever you think.
Kanada sınırına az bir şey kalmışken pastırma ve makul fiyatlı ilaç kokusunu alabiliyorum.
Just when I'm so close to the Canadian border... I can smell the bacon and the reasonably priced medications.
- Gayet makul.
She nailed it.
Sanırım oldukça makul görünüyor.
Erm... I guess on, um... balance, they, er... they look pretty reasonable.
Bunu daha makul bir şekilde halledemez miyiz?
Ow, ow! Surely we can settle this in a reasonable manner?
- Pat, makul ol biraz.
- Pat, be reasonable.
Biz makul şüpheleri açığa çıkarıyoruz.
We are entitled to raise reasonable doubt.
MAKUL, RASYONEL, HAYALPEREST OLMAYAN SEKLiNDE TANIMLANIR.
Described as sober, efficient, not terribly imaginative.
Yeterince makul mu?
Sound fair enough?
Hayatına devam eder sanmıştım ama en azından şimdi makul bir şüphelimiz var.
I thought he'd move on, but at least we have a reasonable suspicion now.
Şey, aslında Nizamımızın sınırları ve uygulamaları dahilinde, oldukça makul davranıyor.
Well, actually, within the confines of the organization, he's extremely reasonable. Oh!
Oldukça makul.
Extremely reasonable.
Riski göz önüne alırsak, % 15 daha makul gözüküyor.
Considering the risk, 15 % seem more reasonable.
Dinle beni Sinbad, Makul bir adamım.
Listen to me, Sinbad, I am a fair man.
Makul bir adam.
Reasonable man.
Mekanik ve tali haklar için de makul bir anlaşma yaparız.
And we can work out a favored nations on any mechanical and ancillary rights.
Bildiğimizi sandığımız Dünya'da makul olmayan şeyler.
Things that don't always add up to the world we think we know.
Eminim makul bir sebepleri vardır.
I'm sure they have a good reason.
Makul bir sebepten dolayı bıraktın.
You got out for a good reason.
Davayi makul süphe durumuna soktum.
I've sprayed reasonable doubt all over this case.
Gayet makul.
Sounds fair.
Makul bir soru sordun.
Fair question.
Çok makul bir soru sordu.
That's a fair question.
Makul olun ve işbirliğini imzalayın.
Be reasonable and sign the cooperation.
Sence hangisi daha makul görünüyor?
What do you think's more plausible?
Ben makul bir adamım.
I'm a reasonable man.
Muhteşem Amy ve Makul Koca.
Amazing Amy and the humbled husband.
Masumiyetinin açığa çıkmasına katkısı olur ya da suçluluğun hakkında makul bir şüphe olur.
Go a long way towards shedding light on your innocence or even throw a reasonable doubt on your guilt.
Görünüşe göre az önce makul şüphenin içine ettin Mitch.
Well, it looks like you just fucked up our reasonable doubt here, Mitch.
Sayın Yargıç, müvekkilim makul bir kefaleti hak ediyor.
Your Honor, my client deserves a reasonable bail.
Şekere göre daha ucuz bir alternatif olan mısır şurubunun üretilmesiyle büyük yemek şirketleri daha büyük porsiyonlara daha makul fiyatlar ödeyerek daha çok para kazandı böylece reklam kampanyaları için kurumsal bağlantılar kurmaya ve ünlülerle anlaşmaya başladılar.
And with the advent of corn syrup, a cheaper alternative to sugar, the big food makers had more money to spend on bigger sizes with better prices and on ad campaigns with corporate tie-ins and high-priced celebrity endorsements.
Ama akıI hastalığın olduğunu varsaymak makul.
But it's safe to assume you've had some sanity issues.
Senin delirdiğin zaman ile başına gerçekten delice bir şey geldiği zamanı nasıI ayırt ediyorsun? Çok makul, evet.
Very safe, yes.
Kulübede, eyaletten gelen ıvır zıvırlar var. Bırak, o açıklasın neden bu kadar makul biri olduğunu.
There's some crap in that shed from the state, let it explain why you're so well adjusted.
Gayet makul.
Fair enough.
Gayet makul.
That's fair.
Makul bir ücret karşılığında seni sınırdan geçirebilirim.
I can get you across for a throwaway price.
Bakın, sizleri makul bir şekilde ağırlamaya çalışıyorum.
Look, I can find ways of keeping you girls reasonably... - entertained. - Ugh!
Yeterince makul.
Close enough.
Aslına bakarsanız, oldukça makul fiyatları var.
No, they're actually quite reasonably priced.
Yani Bay De Groot'un endişeleri çok makul ama bedeli büyük.
Now, Mr. De Groot's concerns are valid... but they come at a price.
Ben daha çok bilişim teknolojisi kısmında çalışıyorum ama açıkçası onun yanında büro müdürüyüm, makul şekilde örtüşüyor.
I'm more on the IT side, but obviously with him being the Office Manager, there is a fair amount of overlap.
10 yıl sarhoş gezmek onu daha makul mü yaptı?
Do you think 10 years on the sauce has made him more reasonable?
Gayet makul fiyat.
That's a fair price.
Bana göre yolcuların karşılanacağı en makul yer, bir tavernadır.
Seems to me the smart place to meet travelers is in a tavern.
Evet, anlaşmayı yaptığımızdan bu yana, işin kaymağını ne kadar yediğinize dair üstünkörü bir hesaplama yaptım ve hesabını da ilerideki kazançlarınızı haczederek almak makul geldi.
Yes, I did some rough calculations to figure the amount you've been skimming from the take since we first began this arrangement. It only seems fair to garnish your proceeds to account for it.
Urca'nın su alması için makul olacak yerleri gösteren buradan bir günlük mesafedeki koy ve körfezler yazıyor.
There are a dozen bays and inlets within a day's journey from here that will make reasonable locations for the Urca to take on water.
Makul güvenlik endişelerimiz var.
We have legitimate security concerns.
Şimdi, ben makul bir adamım. Sus kahrolası çingene.
Don't speak fuckin'gypsy to me.