Manalı traduction Anglais
88 traduction parallèle
O manalı bakışların...
That look between the lines
"Bir söylesek, bir bilseler." Ya da bunlara benzer manalı sözlerle bir şeyler biliyor görünmeyin.
never shall, by the pronouncing of some doubtful phrase as, "Well, we know" or "We could, an if we would" or such ambiguous giving out, do note that you know aught of me.
Bu benim için çok manalı.
This meant a lot to me.
Her kelimesi manalıydı.
I meant every word of it.
Çok manalı bir kitap.
It's very deep. I don't know whether you...
Ama sen bunu manalı buluyorsun, güya bu kitap, sırf sen göresin diye bir şekilde planlanarak bundan 40 yıl önce yazılmış gibi.
But to you it was significant, as if that book had been written 40 years ago... so that you would see it, as if it was planned for you, in a way.
Biri çıkıp daha manalı birşey söyleyene kadar bunu yapmayı sürdüreceğim.
Until someone comes up with a better phrase, I still do.
Onun Moby Dick'inin kopyasındaki manalı bölümün altını çizmeye çoktan başladım, tabi demek istediğimi anladın mı bilmem.
I've already started underlining meaningful passages in her copy of Moby Dick, if you know what I mean.
Ölü bir kadınla manalı bir arkadaşlık kurmak oldukça zor olsa gerek.
Kind of hard to have a meaningful relationship with a dead woman.
Onlardan birkaç tane daha kazan, o zaman bu kadar manalı gelmeyecek.
Win a few of these, you find out they don't mean much.
Çok kişisel bir hareketti. Bana da oldukça manalı baktı.
It was a very personal gesture and he gave me a remarkable look.
Yüzünde manalı bir bakış var.
'Cause some do. You have a funny look on your face.
Benim için geri geliyorsun sana yaptığımdan sonra benim için çok manalı.
You coming back for me really meant a lot after what I did to you.
Kuşku uyandıracak laflar da etmeyin "Ha, anlıyorum" gibi, "Biz istersek" "Bir söylesek yok mu", "Bir bilseler" gibi. Ya da bunlara benzer manalı sözlerle bir şeyler biliyor görünmeyin.
- that you at times seeing me never shall with arms encumbered thus or with this headshake, or by pronouncing some doubtful phrase as "We know," or "We could an'if we would" or "If we list to speak," or "There be, if they might" or such ambiguous giving out, to note that you know aught of me.
Çok manalı konuştuğunuzu söyleyebilirim.
Let's just say you were very revealing.
Saçma hijyen kazalarının manalı, uzun soluklu bir ilişkiyi engellemesine asla izin vermeyeceğim.
I am never going to let some silly hygienic mishap get in the way of what could be a meaningful, long-lasting relationship.
Manalı bir şekilde baş salla.
Nod suggestively.
Öyle manalı bakma bana.
Don't look at me like that.
Geriye kalanlar hatalı ilan ettiler ve yayınladığım makalelerin alternatif fikirler sunmasını manalı bulmakla birlikte konferanslarda yerden yere vurdular.
Others declared it was false, and published papers showing alternatives, and gave lectures decrying the idea.
Onun sağlam, manalı bir ismi olmasını istedim bir şeyler ifade eden bir isim
I wanted her to have a strong name, a name that stood for somethin'.
"İblis Veritabanına" ne dersin? Kötülüklerle dolu tek manalı bir isim.
I don't know, how about "Demon Database"?
Hayır, Terapiden kar etmek için "tek manalı" yolu tercih ederim.
- Do you need a counselor? No, I'm way too "single entendre" to benefit from therapy.
... ama her sahnede filmciliği ince manalı ve neredeyse nazik.
... but in every sequence the filmmaking is subtle and gentle almost.
Manalı bir iş yapmış gibi, haz duyuyor musun?
Do you feel like you're doing something meaningful?
Sakatlığının üstesinden gelip... manalı bir şekilde, ayakkabı satıcısı mı oldu?
He overcame his handicap... and, ironically, became a shoe salesman?
Büyük, manalı gözler.
These enormous, expressive eyes.
Manalı manalı bakma.
Don't give me that look.
Daha fazla manalı konuşmak yok!
No more mean talking!
Hocam böyle manalı laflarla ayıp olmuyor mu biraz?
What's with these word play?
Anlamı belirsiz maddeler ve değişik manalı cümlelerle dolu olabilir bu anlaşmalar.
Uh, they can be riddled with obscure clauses and double-talk.
Um- - biliyorsun, eğer çizgilerin içlerini boyarsanız resimler daha manalı olurlar.
Um- - you know, pictures are prettier if you color inside the lines.
Eğer bu, dilinizde çift manalı bir söz ise beni bağışlayın *.
I apologize if that is a double-entendre in your language.
- Molly, o yaştaki çocuklar tek bir şey isterler. - Ve bu da manalı sohbetler değildir.
Molly, boys that age only want one thing... and it ain't meaningful conversation.
Cevapları çok kısa, ama manalı.
Her answers are really short, but it's got some meaning.
- Manalı baktın.
You had a look.
Bunu takdir ediyorum ama bilirsin, Ellen sürekli bana manalı sorular soruyor.
Well, i, uh, I appreciate that, But, uh, you see, Ellen - She keeps asking all sorts of questions,
Eğer manalı bakışları değiştirtsek anlamın da değişeceğini düşünüyorduk.
We think if we exchange the meaningful stare, the meaning will kick in later.
Bu yeni çalışmalara baktığında ; bu manalı, öznel, düzensiz işler onun düşünce tarzına göre saçma bir yeni tasarım anlayışı gibi görünüyordu. Barbarlar kapıya dayanmakla kalmamış, içeri girmiş ve şehri ele geçirmişlerdi.
When he looked at this new work, this expressive, subjective, wayward, to his way of thinking irrational new way of designing, lt seemed like the barbarians were not only at the gate, but they'd stormed through and they'd taken over.
Hiç manalı değil.
It makes no sense.
Bana manalı geliyor.
Makes sense to me.
o sana öyle manalı baktı, ve sen hiçbir şey yapmadın mı?
she gave you the look, and you did nothing?
- Çok manalı oldu.
- Wow, that's deep.
ya da bunlara benzer manalı sözlerle bir şeyler biliyor gibi görünmeyin halimden. Ant için böyle bir şey yapmayacağınıza, Tanrının rahmetinin hep üstünüzde olması için, Yemin edin!
This not to do, so grace and mercy at your most need help you - swear!
Yani, baştan savma mıydı manalı mıydı?
I mean, was it perfunctory or was there subtext?
Sonra kavalyesi, kızın kendine güvenen gülümseyişine karşılık manalı bir hayranlıkla gülümsüyor.
And then her date gives her a knowing smile of admiration on her confident smile. " Aqua Net.
Çok manalı.
It's so expressive.
- Bence biraz manalı olmuş.
I think that's a little suggestive.
İşte bu manalıydı...
Now, that was mean.
Sade ve manalı mucizeler.
A planned, significant miracle.
Bu Manal.
this is manon.
Manalı bakış.
Hey... Meaningful glance.