English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Anglais / [ M ] / Massive

Massive traduction Anglais

5,484 traduction parallèle
Dün gece Wall Street'te devasa bir tele-iz tespit ettik.
Massive tele-signature spiked on Wall Street last night.
Bu ilkbahar, Pawnee ve Eagleton'un birleşimi anısına büyük bir birlik konseri düzenliyoruz.
This spring we will be holding a massive unity concert to commemorate the merger between Pawnee and Eagleton.
Ve yakın zamanda kapanan yerler yüzünden, kaliteli ama ekonomik restoranlara aşırı derecede talep var.
And with the recent closures, there's massive demand for affordable dining that feels high-end.
Wow.Çok büyük.
Wow. That's massive.
Hatırlıyor musun, okulda sana hayvan gibi aşıktım.
You know, I used to have this massive crush on you at school.
Leviathan tarafından düzenlenen kitlesel bir açık artırma var gibi.
There is going to be a massive auction held by Leviathan.
Birisi bunu devasa bir savaş ganimeti olarak kullanacak.
Someone's using it to build a massive political war chest.
- Plasental ablasyon ve kanama riski- -
Yeah, the risk of placental ablation, massive bleeding...
Bu da geniş çaplı felce, organ yetmezliğine ve ölüme neden olur.
The tumor spills adrenaline into the bloodstream, causing massive stroke, organ failure, death.
Hepsini birden vermenin işe yaramayacağını biliyorsun.
You know one massive injection won't work.
Büyük miktarda teçhizat ve insan gücü, Maryland kırsalındaki küçük bir alana yönlendirilmiş durumda.
Massive amount of manpower and material flowing into the small area in the Maryland countryside.
Çünkü bu iş başından beri bir kumpas.
Because the whole thing was a massive frame-up from the get-go.
Diğer her şeyi yapınca sandım ki, devasa bir yer söz konusu.
Oh, I just figured since you were doing everything else... it's... it's a massive amount of space.
ATF in Bu sabah erken saatlerde, Yakaladığı bir konuşmada Los Angeles a gelen bir silahlar olduğu söylendi.
Early this morning, ATF intercepted chatter about a massive arms shipment that's heading to Los Angeles.
Felaket bir iç kanaması vardı.
He-he had massive internal bleeding.
Çok büyük bir iç travmaya benziyor.
Looks like massive internal trauma.
Evet, başıma felaket bir ağrı girdi de.
Yeah... Um... I've just got a massive headache.
Birleşmeyi kutlamak için büyük bir müzik ve sanat festivali.
It's a massive music and arts festival to celebrate the merger.
Son günlerinde de büyük bir tartışma yaşadılar.
The last day of it, they had this massive fight.
Geniş bir radyo ve sosyal medya desteği sözü aldım.
And I was promised massive radio and social media support.
Babası Patrick 6 yıl önce ağır kal krizi geçirip ölmüş.
His father Patrick died 6 years ago of a massive heart attack.
Bu ölmüş ruhlardan büyük bir bedene şekil verdik.
Out of these succumbed souls, we molded the massive frame for...
Bu büyük bir insan hakları ihlalidir.
This is a massive violation of my civil liberties.
Patlama büyük olacak.
Explosion will be massive.
Kişisel bilgisayar bölümü zaten devasa bir hesap açığı üzerinde çalışıyor.
Personal Computer Division is already operating at a massive deficit.
Devasa işlevsellik, karşılıklı bağlantı ve basitlik Hooli ailesinden beklenen şeyler.
Massive functionality, inter-connectivity, and the simplicity one has come to expect from the Hooli family.
- Bu büyük bir sorumluluk.
That is a massive undertaking.
Eğer üstesinden gelebilirsen, ödülü çok büyük olur.
If you come through, the rewards will be massive.
Yani bunu yapmak, büyük bir boku alıp tekrardan kıçıma sokmak olurdu.
I MEAN, IT WOULD BE LIKE TAKING A MASSIVE SHIT AND THEN SHOVING IT RIGHT BACK UP MY BUTT.
"Emniyetlerin kesilmesi madenlerin göçmesine sebep olacak ve şok dalgaları şok büyük bir..."
"Cutting through the hard deposits " will cause the mines to cave in, and shockwaves will trigger a massive... "
Bir büyük Kraang işgal ordusu durdurmaya garantili, ya da paranızı geri.
Guaranteed to stop a massive kraang invasion army or your money back.
Büyük bir kütle ama- -
I-it's a massive mass, but...
Bunun, oğlunun düğününde bile bulunamayan bir kaynananın başkalarının işine burnunu sokması olduğunu düşünebilirsiniz. Kan ter içinde çalışarak kurduğum bu kuruluş size miras kalacak.
We'd all like to think that the problem at the table is the meddling mother-in-law who didn't get to walk her son down the aisle, but I have built a massive institution with my blood and my sweat, and you will inherit it.
Kan nakli prosedürünü başlat.
Activate the massive-transfusion protocol.
Millet, vaktimi alanımda uzman olmak için harcadığımdan endişeliyim çünkü bu biyoyakıt işinde acayip para var.
Guys, I'm a little worried I wasted my time being an expert in my field, because this biofuel thing has a massive payout.
Yarım düzine adamı öldürüp, sırra kadem bastı o günden beri FBI onun peşinde.
He eluded a massive manhunt by killing half a dozen people, and the FBI's been looking for him ever since.
Harikaydın. Teşekkür ederim.
I thought your massive schnozz was damaging his campaign.
Oldukça büyük bir tane belli ki.
Quite a massive one, apparently.
Aşırı doz eroinden, oldukça aşırı doz hem de.
Because of a heroin overdose, a massive heroin overdose. I know that he was found with a needle in his arm. I know it all.
Biliyor musun, tüm bu sohbet benim özelimin hunharca delinmesinden kaynaklanıyor.
You know what, this whole conversation stems from a massive violation of my privacy. The violation is incidental.
Evergreen Terrace dev bir depo üzerine inşa edilmiş.
Evergreen Terrace is built atop a massive shale deposit.
Yedi mi? ... silahı stoklarının tamamı geniş çaplı bir örtbasla gizlendi.
-... all concealed by a massive cover-up.
New York'ta inanılmaz derecede bulaşıcı bir hastalık kol geziyor.
That there is a massive contagious event rolling through New York City.
- Böyle devasa bir gözetim sistemi gerçekten var mı, Senatör?
Senator! Does this massive surveillance system exist, Senator?
Dün, ciddi bir kalp krizi geçiren bir adam elimizde öldü.
- Look. - [Grunts] Yesterday, we had a guy drop dead on us, massive heart attack.
Büyük bir polis soruşturmasının parçasıymış ve 6 yaşındayken kurtarılmış.
He was part of a massive police search and rescue when he was 6 years old.
Bir sürü ceset var.
It's a massive body count.
Kitaptan devam etme yok, nafaka yok,... çocuk desteğinde büyük indirim var aksi halde buradan çıkıp gidebilirsiniz.
No proceeds for the book, no alimony, massive reduction in child support, or you can get the hell out of here.
Fiziksel efor ve adrenalin nedeniyle kalbin hızlanması çok büyük bir iç kanamaya neden olmuş.
The elevated heart rate from adrenaline and physical exertion resulted in massive internal bleeding.
Etrafa bakındım ve kocaman lanet bir kuduz üzerime geliyordu.
I look round and there's this massive big bloody rabid just coming right at me.
Ve gerçekten de büyük bir sıkıntıdan kurtuldum.
And honestly, it's a massive, massive relief.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]