Matters traduction Anglais
12,267 traduction parallèle
Bu işleri karıştırıyor, değil mi?
That does complicate matters, doesn't it?
Burada önemli olan tek şey işlerin nasıl göründüğü.
What matters here is only how things appear.
Daha önemli meseleler var şu anda.
More important matters at hand.
Han'ın piç oğlu önünde meseleyi konuşurken rahatım desem yalan olur.
I'd be lying if I said I was comfortable discussing matters in front of the Khan's bastard son.
Şimdi, önemli olan şey üzerinde duralım.
Now let's focus on what matters.
Diğer konuların yanında Kutsal Topraklar'ın kurtarılması için bir sefer istediğinizden de bahsettim.
Amongst other matters, your desire to secure a new crusade for recovery of the Holy Land.
Şimdi bir uğurda güreş.
So wrestle where it matters.
Gibi, ama birşeyler yapmaya çalışan kişilerin deposunda değerli şeyleri taşıyacaksın.
Sorta, but in a warehouse that's trying to do something that's worth a shit... something that matters.
- Neyin önemi var artık?
W-What else matters?
- Bundan sonra yapacaklarının.
What you do next matters.
Hiçbir şeyin önemi yok.
Nothing else matters.
Barut izinin silaha kıyasla ne kadar önemli delil olduğunu sen de bilirsin.
You understand the gunpowder residue matters so much more than what was clearly in his hand.
Yani bütün mesele bu.
That's all that matters.
Mesele bu.
That's what matters.
İlgilenmem gereken başka bir mesele var.
I have some other matters to attend to.
Şu anda önemli olan tek şey baban.
All that matters right now is your dad.
Ama bunun önemli olduğunu sanmıyorum.
But I don't think it matters.
Mason ve ikimiz için bir önemi var.
It matters to Mason. And he matters to both of us.
Sadece aklına girip bir soruyu cevaplamaya yetecek olan bilgiyi alacak.
Think of it as a crash course into your mind, garnering just enough information to answer the only question that matters.
En azından birimiz anlamlı bir bölüm bitirecek.
At least one of us will have a degree that matters.
Darhk'ı halledersem bunların hiçbir önemi kalmayacak.
None of it matters once Darhk is off the board.
- Önemli olan tek oy.
Only one that matters.
Neyse, başka konulara geçelim artık.
Never mind. On to other matters.
Ahem.
Ahem. I'm good at solving binary problems, but matters of the heart- -
Bak, her zaman üstüne vardığımı biliyorum. Ama evimizde görüşünü önemsediğim tek kişi sen olduğun için.
Look, I know I'm always busting your balls, but it's just because you're the only person in this house whose judgment actually matters to me.
O zaman önemini hissettirin.
Then show him that matters.
İlgilenecek daha önemli işlerimiz var.
We have more urgent matters to attend to.
Ama zamanlamayı ayarlayamazsak, durum daha kötüleşebilir.
But at the wrong moment, it could only make matters worse.
Senin de bildiğin gibi, aşkım, bunlar sonsuza kadar bir kenara bırakılamaz.
But as you know very well, my love, such matters cannot be set aside forever.
Bana güvenip güvenmemenizin bir önemi yok.
It matters very little if you trust me or not.
Tartışmamız gereken bazı şeyler var.
There are matters we need to discuss.
Şu an önemli olan Herot'u kurtarmak.
All that matters now is that we save Herot.
Filipinli olmasının bir önemi olduğunu sanmıyorum Irma teyze.
Well, uh, I don't think it matters how Filipino she is, Aunt Irma.
Tatlım, neden buraya gelip fikrimizin bir önemi varmış gibi davranıyoruz?
- Mm-hmm. Honey, why are we sitting here, pretending that what we think matters?
Gelip bana asıl neyin önemli olduğunu hatırlattınız.
You showed up and reminded me of what really matters.
Benji için önemli olan bu işi bir aksilik çıkmadan halletmek.
For Benji, what really matters is that it all goes off without a hitch.
"Bu konuyu kendim çözeceğim."
"Taking matters into my own hands."
İsim hakkı için bir milyon dolar, nereye gerekiyorsa isminizi koymak hakkı için.
A million dollars for naming rights, for the right to put your name where it matters.
- Şu anda önemli olan tek şey Clary.
Right now, Clary is the only thing that matters.
Artık önemli olan tek şey hikâye.
All that matters now is the story.
Biliyorsun, hayatımızı yaşıyoruz İyi olmaya çalışmak, doğru şeyleri yapmak ve günün sonunda hiçbirinin önemi kalmıyor.
You know, we live our lives... Try to be good, do the right thing, and, at the end of the day, none of it matters.
Önemli olan tek şey bizim burada yaşıyacak olmamız.
The only thing that matters is what we put into this place.
Ben dünyevi konulara, gezilere kitleleri pohpohlamaya, kutlamalara bakacağım.
I will take care of worldly matters, travel, adulation of the masses, celebrations.
Önemli olan sorununu konuşman.
What matters is that you talk about your problem.
Öfkesi meselelere tarafsız bakmasına engel oluyor.
His anger keeps Him from viewing matters objectively.
Önemli olan bir sonraki seçimin Mick.
What matters, Mick, is your next move.
.. Sevgidir...
What matters is love.
Önemli olan eskiden olduğum kişi olmadığım.
What matters is I'm not the same person I used to be.
Benim için her şeyden daha değerli.
She matters more to me than anything.
Önemli olan tek şey bu.
Then that's all that matters.
- Önemi yok.
None of that matters.