English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Anglais / [ M ] / Meet

Meet traduction Anglais

98,945 traduction parallèle
Onunla bir tanis.
Just meet with him.
Tek istedigim bu.
That's all I'm asking you to do. Just meet with him.
Sandy'ye her rastladigimda soyle derdi, " su Beavis denen cocukla tanismaliyim.
Yeah, every time I ran into Sandy, he used to say, " I got to meet this Beavis kid.
Hastalık izni alıp yanına gelirim.
I'm just gonna call in sick, and I'll come meet you.
Onlarla tanışacağım ve turlarına katılacağım.
I'm gonna meet them, and I'm gonna join them on tour.
Bana Shane'i arayıp hâlâ hayatta olduğumu, ama onlarla turneye katılamayacağımı söylememi hatırlat,
Just remind me to call Shane and tell him that I'm alive, and I'm not gonna be able to meet up with them on tour,
Memnun oldum ve o, benim arkadaşım değil.
It's nice to meet you, and she's not my friend.
Seninle tanışmak bir onur.
It's an honor to meet you.
Kızları kadına dönüştüren birçok ölçüt vardır ve ben hepsine uyuyorum dostum.
There are many metrics by which girls become women, and I meet all them, dude.
Bir kere, gördüğüm bir adamla tanışmak için.
Once, to meet a guy I saw through the window.
Tanışmak isterdim.
Love to meet him.
Dur. Yani Tinseltown'da olduğum süre boyunca sadece Britney'ye yardım edememekle kalmayacak, Katie Holmes'la tanışma ve yandan gülümsemesinin sırrını öğrenme şansım da mı olmayacak?
So, you're telling me that the entire time I'm in Tinseltown, not only am I not helping Britney, but there's a chance I won't even get to meet Katie Holmes and learn the secrets of her side smile?
Sokaklarda dolaşırken Katie ve Britney'yle mi taşınacağını sanıyorsun?
You really think you're gonna meet Katie and Britney wandering the streets?
Seninle tanıştığıma çok sevindim.
I'm so happy to meet you.
O zaman bir saate ofisinde görüşürüz.
Then I have to meet you at your office in an hour.
Velocity dosyalarını toparla da aşağıda buluşalım.
Box up the Velocity files and meet me downstairs.
Tanıştığımıza memnun oldum Oliver.
Nice to meet you, Oliver.
Bir saat sonra burada buluşalım.
So I'll meet you both back here in an hour.
Mülakatta ilk kez karşılaşana kadar bir daha seni görmek istemiyorum.
Now I don't wanna see you again until I meet you for the first time at that hearing.
Onunla tanışana kadar bekle.
Wait'til you meet him.
Belki de ortak noktaların olanlarla tanışıp...
Maybe you just need to meet people with similar interests and...
Bir uzay gemisine güç verebilen dünyalı görmüş müydün?
Ever meet a Grounder who could power up a spaceship?
Ve çok tatlı bir hayranından e-posta aldı. Onunla tanışmak isteyen şuradaki çocuktan.
And he received the sweetest fan mail letter from a little boy here who really wants to meet him.
Ben de Bay Burt Reynolds'la tanışabileceğim sanmıştım.
I thought I was gonna be able to meet Mr. Burt Reynolds!
- Tanıştığımıza memnun oldum Jemma.
- It's nice to meet you, Jemma.
Amir ile görüşmek zorundasın.
You'll have to meet the superior.
- Amir ile görüşmek zorundasın.
- You'll have to meet the Superior.
Buluşalım dedim, çünkü bitirmek istedim. Ama benimle yüzleşecek cesaretin yoksa benden bu kadar.
I asked you to meet me because I wanted closure, but if you don't have the guts to face me...
Bir hayranla tanışmak her zaman çok güzel.
Always nice to meet an admirer.
Siz üçünüz bizden daha iyi yürüyebilirsiniz. Baygın ajanları alevler yayılmadan önce bu bölümden çıkarın. Sonra hangar kapılarını açıp bizimle Zephyr'de buluşun.
You three can walk better than we can, so drag any unconscious bodies out of this sector before the fire spreads, then open the hangar doors and meet us on the Zephyr.
Bir an önce randevu noktasında buluşalım.
Meet at the rendezvous right away.
Bir an önce randevu noktasına gel.
Meet at the rendezvous right away.
Ward, direnişle tanışmamız için bir yer ve zaman ayarladı.
Ward set up a time and place for us to meet the Resistance.
Bu fotoğraf çekildiğinden beri onu gören olmamış.
Nobody's seen him since this photo was taken. You guys meet up with Ward's contact.
- Onunla hiç tanışmamıştım.
- I never did meet him.
Ben burayı hallederim ve orada buluşuruz.
I'll deal with this and meet you there. Stop.
Tanıştığımıza memnun oldum.
It's good to meet you.
Tanıştığımıza sevindim Hope.
It's lovely to meet you, hope.
Ben de öyle İngiliz hanımefendi.
Nice to meet you, British lady.
Sizinle tanıştığıma sevindim.
It's good to meet you.
Phil Coulson, Antoine Triplett ile tanış. - İyi bir arkadaşım ve içerideki adamım.
Phil coulson, meet Antoine triplett, my good friend and inside man.
Seninle görüşmek istememin nedeni şu.
Here is the reason I wanted to meet with you.
Mr. Philpott'u bekletmeyelim sizinle tanışmak bir şeref.
Mr. Philpott can't wait to meet you. Such an honor.
Sadece Albay'la tanışmak istedim.
I just wanted to meet the Colonel.
Şimdi kaışılaştığın zaman, öyle bir soramğın...
So when you meet them... You may have questions but...
- Seninle tanışmak için can atıyordu.
- He's been dying to meet you.
Neden benimle tanışmaya can atıyordunuz?
Why were you dying to meet me?
Çok genç yaşta tanışıyorlar.
They meet really young.
Memnun oldum.
Good to meet you.
Çok memnun oldum.
Glad to meet you.
- Memnun oldum Trip.
Nice to meet you, trip.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]