Mere traduction Anglais
2,605 traduction parallèle
Bloom da üç gün önce Nijerya'dan JFK havaalanına iniş yaptı.
Bloom traveled from Nigeria to JFK a mere three days ago.
Formalite icabı.
Mere formality.
Beyaz Goril kabilesi uzun zaman önce sürgün edidi senin önemsiz varlığında yasaklandı.
The White Gorilla tribe was exiled long ago, your mere existence is forbidden.
Tahminlere göre modern insanların sahneye çıkışı, yaklaşık 200,000 yıl önce oldu, ve bizlerin gelişmesiyle gezegene teknolojik devrim geldi.
It's estimated that modern humans came onto the scene a mere 200,000 years ago, and with our evolution came the technological revolution of the planet.
Madem büyük bir kalabalıkla etkileşime gireceğim, o halde ölümlüler gibi giyinmeliyim dedim.
Well, I figure since I'm going to have to interact with the mass populace, I should dress in the traditional costume of a mere mortal.
Reagan var ya. Tek başına dördümüze bedel.
He's worth four of us mere mortals.
Henry de bana sırf zevk için olsun diye bir kulübe katılmam gerektiğini anlatıyordu.
Henry was just telling me I should be joining a club just for the mere pleasure of it.
Teknik bir ayrıntı.
A mere technicality.
Bir spor hocasıyla on saniye konuşamaz mısın?
That you won't even chat with a mere fitness instructor?
O sadece bir maşaydı, masum bir av.
She was a mere tool, an innocent pawn.
Bizim vurdumduymaz Morgan Pepper önemsiz bir amigonun sınıftaki havasını çalacağından mı korkuyor?
Is the impervious morgan pepper worried A mere cheerleader will steal his thunder in class?
Sen birlik tarafından suçlusun. St. Angelus okuluna hizmet etmiş olman önemsiz bir gerçek.
You are criminal by association by the mere fact that you attended school at St. Angelus.
Oysa benden sadece bir asker olmaya yoğunlaşmamı istemiştiniz.
You're asking a bit much of a mere soldier.
O sadece bir asker değildi.
He wasn't just a mere soldier.
Benim için, vücut bir taşıyıcıdan başka birşey değil.
To me, the body is nothing but a mere container.
Onu okulun bilgisayarına girerken yakaladıktan sonra kopya vermek bunun yanında masum kaldı.
After I witnessed him hacking the school's computer, mere cheating suddenly seems quaint.
Yanılmıyorsam, katilin sade bir kötü adamdan..... çok daha tehlikeli biri.
If I'm right... then your killer is far more dangerous than a mere villain on the make.
Dağları yerinden oynatacak güce sahip.
He has the power to smash mountains into mere dust..
Basit kadın oysaki!
She's nothing but a mere woman...
20 gramlık basit bir mermi kolayca öldürebilir.
A "mere" 20 gram bullet will kill a man.
... yalnızca 10,000 Rupi'ye.
For the mere price of 10,000 rupees.
Günler sadece 6 saat uzunluğundaydı. Çünkü o zamanda.. .. dünya ekseninden bugün olduğundan çok daha hızlı dönüyordu.
The days were a mere six hours long, because at that time the Earth was spinning much faster on its axis than it does today.
ve bi anda, bir kaç milyon yıl içinde .. evrimsel koşullara göre göz açıp kapayıncaya kadar gelişmiş yaşam biçimleri ortaya çıktı.
And then suddenly, within the space of a few million years, a mere blink of the eye in evolutionary terms, advanced organisms appeared.
Çok büyük ve kompleks bir taş yapı formu, okyanus yüzeyinin 20 metre altında uzanıp durmaktaydı.
A massive complex of stone formations lay hidden a mere 60 feet beneath the ocean surface.
Yalnızca para için insan mı öldürüldü?
They killed a person because of mere money?
Sadece para için mi?
Because of mere money?
şehrin kurallarını koyanlar onları barbar insanlar olarak mimledi sürgüne ve zulme maruz kaldılar ve evlerinden gönderildiler, tek çareleri şehirden kaçmak olana kadar.
The rulers of the country regarded them as mere uncivilized barbarians They were exploited and persecuted and driven from their homes, until their only choice was to flee the country.
hiç bir kelime "Han" kelimesinden daha saygın değildir eğer onların mağaralarda yaşadığından korkuyorsan, sana Han diye seslenmeyeceğim
No word commands greater respect than the word "Han" If I was afraid of mere savages living in caves, I would not be worthy to be called Han
! !
I'd love to know if the pain of salt water on a wound is somehow better for a Han than for a mere savage
Siboon haklı silahlar asla Thai ruhunu öldüremez
Siboon was right Mere weapons could never kill the Thai spirit
Ben, önemsiz bir savcı, neredeyse polisi sinirlendirmişim!
I, a mere public prosecutor, almost upset the police!
Yani, güneş için, bu sadece bir şans.
So for some, is a mere accident.
Tesadüf ihtimalinin olmadığı durumlarla çok karşılaşmışızdır.
We meet so often, that mere chance probability is zero.
Büyük Piramidin gerçekten ekinoksu işaret etmesinin Pi'yi ve Altın sayıyı içermesinin ve kübit değeri ilişkisinin ve tüm bu değerlerin metreyle açıklanmasının tesadüf olduğunu söylüyorlar.
They say that even the Great Pyramid points equinoxes. Even if it contains the Pi and the number of gold and has a value related to elbow them express these values in meters it is mere chance.
200 yıllık araştırma ve Wakfu toplama 20 değersiz dakika için.
200 years of researching and collecting wakfu for 20 mere minutes?
Çünkü, ben karşımdakinden bağımsız bir birey olarak tek başıma kabul görmek isterim.
Because I want to be acknowledged as independent through the mere independence of the other person.
Hallyu star Oska'ya "şovmen ya da o tarz" mı dedi?
He called Hallyu stars like Oska a mere celebrity?
Çalışma saatinde kahve içmek...
As mere salary men, if we just drink coffee...
Değersiz bir insan için öleceğini söylemenin çok aptalca olduğunu düşünüyorum.
It's a foolish thing to exchange your life for a mere human's.
Aşkım bir yalan ve hayal olduğu için bitirip, hayatta kalmak için kaçmamı mı istiyorsun?
Are you telling me that my love is a mere illusion? That I have to run away from it all?
Lee Sun Joon için, birlikte geçirdiğimiz vakit küçük bir yanlış anlaşılma ile parçalanacak bir hiç miydi?
To Lee Sun Joon, was the time that we shared together... a mere nothing that crumbled at a small misunderstanding?
Oda arkadaşı olarak geçmişteki gibi iyi anlaşalım.
As mere roommates who get along well, as we did in the past.
Yeni Veliaht Prens, halka duyurulsa bile, kimi şüphelerin sonu gelmeyecektir.
Our quandaries will not end with the mere proclamation of a new crown prince.
Yalnız bir teşebbüsle böyle suçların vahametini değiştiremezsiniz.
Haeshin... you can't relay the severity of such crimes to a mere enterprise!
Geri alma ya da dondurma şansın yok, çünkü yalnızca bir oluşum.
You can neither return to it or trap it, because it is a mere instance.
Basit bir sekreterin bunu başarabileceğini mi düşündünüz?
You thought a mere secretary would be able to accomplish that?
Buraya masum seyircilerden biri olarak kimliği belirsiz kişi olarak getirildin.
You were brought here under the name John Doe, as a mere spectator.
Fırtına oluşturduğu baskıyla 1.000 fitlik normal göç seyrinden onu 6 fitlik alçaklara çekti.
The storm has knocked her from a migrating altitude of 1,000 feet to a mere six feet.
İnsansı bir yapıya sahip olduğu gerçeği, cidden olağanüstü.
I do not need to tell you that the mere fact that it is humanoid, is extraordinary.
Doku bozulmasının yeriyle alâkalı bir yan etki sadece.
It's a mere side effect of the location of the lesion.
Tabi sesiz olun, çünkü İsa efendimizin bağışlaması yakındır.
Yeah, be quiet,'cause Jesus Christ absolution is just mere steps away.