Mind traduction Anglais
121,051 traduction parallèle
Başına silahı daya, fikri değişir.
So, then you point the gun at his head and he'll change his mind.
Onlara aldırma.
Don't mind them.
Ya da boş ver.
Actually, never mind.
Gerçi Bay Lee gelse fena olmazdı.
Though I wouldn't mind Mr. Lee.
İnanın, bir daha kimsenin fikrimi değiştirmesine izin vermeyeceğim.
I just... I'm not gonna let anyone change my mind ever again.
Kalbime nişan alıyor ya da zihnime.
He's aiming for the heart or for the mind.
Kalp-zihin birleşimi.
A mind-heart combo.
Beatles çıktıktan sonra, hükümet birden caz müziğini kınamamaya başladı.
When the Beatles arrived, suddenly the government didn't mind jazz so much.
Bununla samanlığı seyran ederdim doğrusu.
I wouldn't mind a roll in the hay with this one.
Tarar mısın?
Do you mind?
- Fikrini değiştirdi herhâlde.
She must've changed her mind.
Lorna'ya söyle, benimle neden akıl oyunları oynadığını anlamıyorum.
Look, you tell Lorna I don't know why she keeps playing these mind games with me.
Annemle babam seni bir dönemliğine yurt dışına yollarken asistanınla takılmanı düşünmemişti.
Uh, you hooking up with your R.A. is not what Mom and Dad had in mind for a semester abroad.
Nerede buldun... aldırma.
Where did you g... never mind.
Ne merak ediyorsun?
What's on your mind?
Squire'ın fikrini değiştirmesi iyi oldu.
It's a good thing Squire changed his mind.
Sizin statünüzdeki bir matematikçinin daha ben gelmeden aklını buna vereceğini hiç düşünmemiştim.
I never imagined a mathematician of your stature would actually put your mind to it before I even arrived.
Kendini daha acil meselelere vermeli.
Haber : He should be applying his mind to more urgent matters.
İçeri girmemin bir sakıncası var mı?
Do you mind if I come in?
Boş ver.
Never mind.
Aklını kaçıracak!
He's going to lose his mind.
Sen en son olurunu söyle?
How much do you have in mind?
Aklında bir şey var.
There's something else on her mind.
İkimizde biliyoruz ki fikrini değiştirebilirsin.
We both know you could change his mind.
Sigorta şirketleri karşılamaz, sürekli fizik tedavi ve hastanede yatma da cabası.
Insurance companies won't pay, never mind the chronic physical therapy and the constant hospitalization.
Aklında ne vardı?
Well, what did you have in mind?
Senin aklında başka bir sürü şey var.
You have... so much else in your mind.
İnsan bu girişime kalbini ve zihnini tam olarak vermediğin sonucuna varabilir.
One could arrive at the conclusion that your heart and mind are not fully committed to this undertaking.
Aklımda birisi var.
I have someone in mind.
Ve sen hala onun sadece Roger Kaplan'ı öldürme konusunda değil ayrıca onu şehir dışına yollamak için gereken GPS değişikliklerini yapabilecek kadar aklının başında olduğunu mu, düşünüyorsun?
And yet you think he had the presence of mind, the ability, to not only kill Roger Caplan but to manipulate the car's GPS and send it out of town?
Fikrini ne değiştirdi?
So what changed your mind?
- Beyninin içine yaptığımız şu akıl okuyucu makinemle bir göz attım.
- What? - I peeked in your brain with that mind-reading device we've been screwing with.
Kafayı yemişsin sen.
You're out of your mind.
Evle ilgili bir sorun mu var?
Never mind. Is there a problem with the house?
Vazgeçtim.
Never mind.
Akla gelen ilk kelime "tehlikeli" diyemem.
Well, dangerous is not the first word that comes to mind.
- Fikrini değiştirebildin mi?
- Well, did you change his mind?
- Demek ki değiştiremedin.
- Then you didn't change his mind.
Dağınıklığın kusuruna bakma.
Just, uh... Just don't mind the mess.
Senin için sakıncası yoksa konuşmamızı bitirebilir miyiz?
Eugenia, would you mind terribly if... if we just finished up here?
İşin aslı, zaman kazanmak için akıl oyunlarına başvuran kıvırcık saçlı bir kezbandan fazlası değilsin.
The fact is, you ain't nothing but a Jheri-curled Nancy just using mind games to fucking buy more time.
Darlene, sen kamyoneti alıver.
Darlene, would you mind taking the truck?
- Yok bir şey, boş ver.
- No, never mind.
Kafayı yemiş.
She's out of her mind.
Başkasının işine burnunu sokmaz.
She knows how to mind her business, right?
İşine bakacak mısın, göreceğiz.
Let's see if you do know how to mind your own business.
Açık görüşlü olsan yeter.
I just need you to have an open mind.
Oturabilir miyim?
You mind?
- Şunlardan bir tane alabilir miyim?
- Do you mind if I get one of these?
Biraz geri çekil, biraz geniş bir pencereden bak, adamakıllı bir düşün.
Take a step back, get some perspective, get your mind right.
Yani artık açık saçık şeylerden başka bir şey düşünemez.
I also told him it meant "double penetration," so that... he wouldn't think of nothing but the dirty picture in his mind, right?