Mına traduction Anglais
186,017 traduction parallèle
Ama önce yardımına ihtiyacım var.
I just need your help first.
Bir din adamına ihtiyacımız var ve bu kesinlikle sen olmalısın.
We need a man of God, and it absolutely has to be you.
Bu buradaki oksijen karışımına alışıncaya kadar baş ağrılarına yardımcı olacaktır.
This will help with the headaches till you adjust to the oxygen mix up here.
Dünyada benden daha mühim şeyler olduğunun farkına vardım.
I just realized, there are much more important things in the world than me.
Bunun farkına varmak empatiyi empati de başkalarına yardımcı olmamızı başkaları uğruna kendi hayatımızda fedakârlıklar yapmamızı sağlar.
And realizing it leads to empathy, but empathy leads us to help others, to make sacrifices in our own life for the benefit of someone else.
Arkadaşım Ginny'yle birlikte arabayla Maine'deki Acadia Ulusal Parkı'na gidiyorduk, kız yürüyüşçüydü.
My friend Ginny and I were driving to Acadia National Park in Maine. She's a hiker.
Yani yanına bir sonraki gelişimde?
Like, when I'm in town next?
Yanlış mı yaklaştın kadına?
Did you handle it wrong?
Yıllar süresince eminim sana başkasına söyleyemeyeceğin şeyler söylemiştir.
I'm sure that, over the years, he's told you some things that you couldn't repeat.
Notlarının iyi olmasına ben de seviniyorum ama o tarz bir çocuk değil...
I mean, I'm- - I'm glad he's doing so well at school, but he's not the kind of kid- -
O yüzden şehir dışına çıktım.
I'm careful.
Şimdi sana söyleyeceğimi Evgheniya'ya anlatmayacağına söz ver, tamam mı?
Promise not to say to Evgheniya what I tell you now- - okay?
Sizi hayal kırıklığına uğrattım, halkımı hayal kırıklığına uğrattım.
I f- - I failed you. I failed my people.
Canavarlar mı? Bilmiyorum. Ama kızlarına yaptıkları şey canice.
_
Yardım edeyim dedim ama yanına yaklaştırmadı bile.
I offered to help, and he wouldn't let me near it.
Tek başına yüzlerce insanımızı öldürdü.
She personally shot hundreds of our boys.
Tanrı aşkına, Başkanla telefon görüşmeleri yapıyorum.
I'm fielding calls from the President, for God's sake.
Wyatt'ın sana haber vermeden makineyi çalmasına hiç şaşırmadım.
I am not surprised that Wyatt stole the Lifeboat behind your back...
Daha önce yapmamış olmasına şaşırdım.
I am shocked that he didn't do it sooner.
Yani, A Takımı'na da bayılırım.
I mean, I love "A-Team," but still.
Aslına bakarsan onun gözlerinin içine nasıl bakacağım bilmiyorum.
Honestly, I don't know how I'm gonna look her in the eye.
Kartın arkasına ev numaramı yazdım.
Put my home phone number on the back of the card there.
" Bir de tam karşısına koymak için porselen kedi aldım ki ortamda biraz gerginlik olsun.
Yeah, and I bought a China cat to sit opposite of it so there's a real nice tension.
Böylece, hayal kırıklığına uğrattığımda, yani şu an size yaptığım gibi, yeterince can alıcı şaka olmaz.
That way, the next time you let somebody down like I'm letting you guys down right now, there are not nearly enough punch lines per second.
Ben de tam ortasına dalarım çünkü artık korkunun ecele faydası kalmaz.
And what I do is I go for the eye,'cause it takes the fight right out of it!
" Ama seni yer altına gömsem, altı yıl yer altında bekletsem, ışık, ses veya başka insan olmadan dursan seni yukarı çıkardığımda 'Sağ elini kaldırır mısın şimdi?
But if I dug you underground, put you underground for six months, no light, no sound, no human contact, and then I brought you back up and I said, "Now, will you raise your right hand for me?"
Sizde nasıl bilemem ama bizim ailede, mesela hayatta aşırı boktan bir adım attıysan etrafına şöyle bir bakarsın, dersin ki, " Yeterince insan beni seviyor.
Our family, I don't know if you've been there, but you know when you fucked up in life in a major way, and you look around and you think, I have just enough people who love me.
Neden uğraşıp... hayalî bir davranış standardına ulaşayım?
Why strive for some imaginary standard of behavior?
Babacık hâlâ bizi kucağına alıp yatağımıza yerleştirip bize sarılacak.
Papa's still gonna helicopter us into the-the bed for snuggles.
- Tadına bak bakayım.
- Take taste. - Oh, no.
İstediğim zaman inebilirim ama bu köşeden vücudumu aşağıya sarkıtıp merdivenin kullanılmaması gereken üst basamağına görmeden uzanmam lazım.
I can come down whenever I want to. I just have to... dangle my body out over the edge and then reach blindly for that top rung of the ladder you're not supposed to use.
Vay canına Dinesh, arayüz yazılımın güzel görünüyor.
Wow, Dinesh, this front-end design looks great.
Ben olmadığım sürece Gavin'le yaptığınız iş yürümez. Ben olmadığım için bu güzel teknojinin ağzına sıçarken sizi göremezsem eğer, çok üzülürüm o yüzden size yardım etmek isterim.
This thing with Gavin isn't gonna work without me, so, because I feel bad for you and I'd hate to see you fuck up good tech, which will happen if I'm not there,
Ed Chen'in bu zekice hamlesine tabii ki. Hem bu işe yatırım yaptığı için, hem de seni başına koyduğu için.
To Ed Chen for his shrewd call, both to invest in this and make you lead.
Bryce'ın seninle öyle konuşmasına dayanamadım.
I just couldn't let Bryce talk to you like that.
Ben bunları buzdolabına koyayım.
I'm gonna go put this in the fridge.
Jared adına da aynı zamanda. Sana veya kariyer seçimine karşı bir saygısızlık yapmadık, tamam mı? Kariyer seçimim mi?
Also, on behalf of Jared, we mean no disrespect to you or your career choice.
PiperChat'in CEO'luğunu yaptığım tamamen utanç verici kısa görev süremde, reşit olmayan kullanıcıların istismarı yüzünden milyarlarca dolarlık ÇOMKA cezasına sebep oldum. ve benim korkaklığım yüzünden şirketi elimizden çıkardık. Bunların sayesinde üstüme bile kustum.
I incurred billions of dollars in COPPA fines by exploiting underage users, and was saved only by my own cowardice, which led to me throwing up on myself.
Fakat onun patentine ve kaynaklarına ihtiyacımız var. Aynı zamanda beynine de.
But we need his patent, and his funding, and, also, we need his brain.
Birisi birisinin arabasına mı işemiş?
Did someone piss in someone's car?
Bak, imzaladım burayı ama Richard, gözlerimin içine bakıp, bu işin olacağına söz ver.
Okay, look, I've... I've signed off. But, Richard, I need you to look me in the eye and tell me that this is gonna work,'cause if it doesn't, I'm completely fucked.
Bu adamın yanına oturacağım!
I wanna sit next to this guy!
Diyelim ki, örneğin Hooli uygulama sunucularına bir uygulamayı hacklemek için girmen gerekti, bunu da mekanın beleş Wi-Fi'ı üzerine yıkacaksın. Bunu nasıl yaparım?
Like, for instance, if I had to hack the Hooli app servers, mess with an app, and push it out over a venue's free Wi-Fi... how would I do it?
Dört gün önce, çalışmayacağına emin olduğum bir VR bokuna iki milyar dolar harcadım.
Four days ago, I spent $ 2 billion on a piece-of-shit VR gadget that's never gonna work.
Takımımdan biri olmadığına eminim.
Hmm?
O yüzden bir dakikalığına bundan keyif alalım.
So, let's just enjoy it... for a minute.
Milletin telefonlarımızın uçakta patladığına inanmasına izin veremeyiz, her ne kadar Gavin ve / veya Keenan bunu istemiş olsa da.
We can't have people believing that our phones blow up airplanes, no matter how much Gavin and / or Keenan may have wanted it.
Hayır, yaptığımız sadece sunucularımızı Sherlock alanının yakınına taşımak.
No, we just gotta unload our servers near the Sherlock arrays.
Gidip şunu çıkartalım, Tanrı aşkına.
Let's go and get it, for Christ's sake.
Ve eğer hala o küçük sevimli bir dolarlık banknotlardan yapıyorlarsa o orospu çocuklarına da inanırım.
And if they still make them cute little one-dollar bills, I believe in them motherfuckers too.
Kafasına bir kurşun sıktım.
I put a bullet in his head.