Ordinary traduction Anglais
5,923 traduction parallèle
Bu sıradan bir yaratık değildi.
This was no ordinary beast.
İnsanların onun sıradan bir insan tarafından öldürülemeyeceğine inanıyor.
People think that he cannot be killed by an ordinary mortal.
Bakın, millet, bu ev sıradan bir ev değil.
- Look, OK, guys, this house is not some ordinary house.
Hiçbir Malek prensesi sıradan bir insanı sevemez. kanun böyle.
None princess of Malek can love an ordinary man. Such is the law.
Ne kadar ünlü olursan ol, asilzade değilsin.
If you are a known man, then you are an ordinary man.
Sıradan bir kız değilsin.
You are no ordinary girl.
Ben sıradan, normal biriyim.
I'm just a regular, normal, ordinary guy.
O sıradan, alelade normal bir inşaat işçisi ve onu ait olduğu yere koymalıyım.
He is a ordinary, regular... generic construction worker... and I need to put him back where he belongs.
- Hayır, bu... bu normal basın değil, Bobby.
No, this is- - this is not ordinary press, Bobby.
Sürüsüne bereket sıradan yüzlerden biriydi siması.
Well, she did have one of those sort of ordinary faces that are a dime a dozen, so...
Testlerde anormal bir şey yok.
The tests they ran indicated nothing out of the ordinary.
Sıradan cesaret eylemlerinin diğerini savunmak için öne atılmasını sağladığına inanırız.
We believe in ordinary acts of bravery and the courage that drives one person to stand up for another.
Ölümün farkında olmazsanız hayat sıradan ve önemsizdir.
Without the awareness of death, life is ordinary and trivial.
Sıradan bir kalem.
It's just an ordinary pen.
Her gece Carly'yi banyo yaptırırdım, yani o gece O'na banyo yaptırmak sıradışı gelmemişti özellikle de kan revan içindeyken.
I gave Carly a bath every night, so... it wasn't out of the ordinary to her for me to give her one that night, especially since she had blood on her.
Bunlar basit hırsızlar değil.
- These are no ordinary thieves.
Bir gecede, adımız sıradan çetecilerden halk düşmanlarına çıkmıştı.
Overnight, we were - we were upgraded from ordinary brigands to enemies of the people.
Siradan görünüslü bir delikanli. Nesi var?
An ordinary-looking young man with a what?
Geçmis yüzyillarda bizim hocalarin yarisi aptalliklari yüzünden siradan ilkokullarda öldüresiye dayak yerdi, yani...
Half the fucking tenured faculty would be flogged to death for idiocy at ordinary grammar school, in any previous century, so...
20 küsur yil okula gidip siradan biri olmak için egitim aliyorsun.
What? 20-odd years of school, which is all instruction in how to be ordinary.
Sıradan insanların sözleşmeler, geziler, ve daha nice şeyler için yarıştığı bir yetenek yarışması.
It's a talent show where ordinary people compete for recording contracts, trips and all sorts of really amazing prizes.
Ben sadece sıradan bir postacıyım.
I'm just an ordinary postman.
Ve sen sıradan bir insan değilsin, yo, dostum.
And, and you are no ordinary human, oh, no, my friend.
- Olağan dışı bir şey yok efendim.
Nothing out of the ordinary, sir. Really.
Normal olmadığının farkındayım ama kim normali sevmiş ki?
Well, I know it isn't ordinary, but... whoever loved ordinary?
Sıradan insanlara okul ve hastaneler lazım.
Ordinary people need schools, hospitals.
Ama işin rengi değiştiği zaman, senin benim gibi sıradan insanlar iyi olabiliyorlar.
But when the chips are down ordinary people, like you and me are good.
Ben sıradışı bir şey görmüyorum.
Well, I don't see anything out of the ordinary.
Diğer her kız gibi çok normal.
And she's just as ordinary as every other girl...
Sevgilim gibi ve ondan önceki her erkek ve sonunda bayağılaşır.
Like with my boyfriend, and all the other guys before him, and then eventually it becomes... ordinary.
Bayağılaşır mı?
Ordinary?
Sence dün gece bayağı mıydı?
You think last night was ordinary?
Bayağı olduğunu söyledin.
You're telling me it's ordinary.
- Bak evlat bunlar sıradan fasulyeler değil.
These are no ordinary beans.
Onlar oldukça..... sıradan.
I mean, they're just so..... ordinary.
Kapı komşunuz tiyatroda yan koltuğunuza oturan belki de kilise de karşılaştığınız sade, sıradan ve her gün rastlayabileceğiniz bir adam.
It's the guy next door, guy who sits too close in the theater, maybe even at church, plain, ordinary, the everyday man.
Normal bir ameliyat geçirmedin.
You didn't have an ordinary surgery.
Annem kaybolmadan bir hafta önce Phil'le birlikte bodrumda ders çalışıyorduk sıradan bir akşamdı.
About a week before she disappeared, Phil and I were in the basement doing homework, just like any other ordinary night.
Bu bildiğin madalyalara benzemez evlat.
This is no ordinary medal, my boy.
Normal çarşaflar aşkımıza hafif kalıyor diye espri yapmıştık ya.
We had that joke that our sex was too good for ordinary.
Olağan dışı herhangi bir şey.
Anything out of the ordinary.
Çünkü onun için sıradan bir hayat istiyordum.
Because I wanted her to have an ordinary life.
Sıradan biri olmaya başladığın için endişelisin.
You're worried you're becoming ordinary.
Sıkıcı ve sıradan günlerden biriydi.
It was an ordinary day, like all other ordinary, dull days.
Ben her zaman sıradan biri oldum.
I've always just been ordinary.
O sıradan biri değil.
He's not an ordinary guy.
Lateef ordudan silah alır ve sıradan insanlara satardı.
Lateef bought guns from the army and sold them to ordinary folk
Elliot, burada... Bir kamerayla dolaşıyordu... Sokakta yeni tanıştığı kişilerle harika videolar yapıyor...
Elliot here... he was walking around with a camera... making amazing videos with people he met on the street... creating scenes out of ordinary situations.
Saat 10 ile sabah 1 arasında dışarıda olağandışı bir şey duydunuz mu?
You happen to hear anything out of the ordinary between 10 and 1 AM, out back?
- Kahraman değilim, sıradan bir erkeğim.
I am no hero, I am just an ordinary boy.
- Bunlar sıradan gözlükler.
They're just ordinary spectacles.