Ortagı traduction Anglais
16,152 traduction parallèle
İş ortağıymış.
Business partner in some kind of start-up.
Peki ya Adelson iş ortağı?
What about Adelson, the business partner?
Burada 2, 3 düzine fotoğraf var ve yarısı Randy Brenner'a ait diğer yarısı ise ortağı Jon Adelson'a ait.
We've got two, three dozen photos here, half of Randy Brenner, half of Jon Adelson, the partner.
Sen ve ortağının kukladan başka bir şey olmadığını biliyoruz.
We know you and your partner were just the muscle.
- Bunun önemi yok, suç ortağısın.
That doesn't matter. You're an accessory.
Tel Aviv'deki Marouche restoranında iki ortağımla buluşacaktım.
I was meeting two associates at the Marouche restaurant in Tel Aviv.
Madem ortağını bu kadar önemsiyorsun uyanınca ne yapacaksın?
If you care so much for your partner, what are you gonna do when he wakes up?
Ortağının arkadan saldırdığını söylüyor.
He says that his partner jumped him from behind.
Biz ortağız.
We're partners.
Ortağımın çıplakken nasıl göründüğünü bilmiyorsun.
You don't know what my partner looks like naked.
Ortağın Jacobsların evinde mi?
Your partner's at the Jacobs'house?
Soruşturmada senin suç ortağı olduğun ortaya çıktığında da...
And when an investigation reveals that you were complicit.
Bu suçların ortağı değilsen neden ülkeden kaçasın?
If you weren't an accessory to these crimes, why are you fleeing the country?
Böyle bir işin içinden çıktıysa suç ortağı olması lazım.
He has to have accomplices to have pulled something like this off.
- Ortağımı arıyorum.
I'm just looking out for my partner.
- Ortağın değilim.
I'm not your partner.
Bir gece devrideyken, ortağım ve ben karısını döven bir sarhoşun ihbarına intikal ettik.
One night on patrol, my partner and I, we, uh, answered a domestic call, some drunk beating on his wife.
Ortağım kocayla konuşurken ona yardım ediyordum.
And so I'm helping her while my partner talks to the husband.
Silahı kendine doğrultmadan önce ortağımı yakın mesafeden vurduğunu görmedim.
Didn't see him shoot my partner point blank before turning the gun on himself.
- Ortağın nerede?
- Where's your partner?
Sanık ben ve ortağım genele kadar kaçmıştı...
The defendant was on the run until me and my partner...
Ben ve ortağım onu Grand Central Terminalinde yakaladık.
Until my partner and I caught up with her at Grand Central Terminal.
Şüphelinin bir ortağı olabileceğini düşünmeliyiz.
We have to consider the unsub might have a partner.
Başta bir ortağı olabileceğini söylemiştik.
We profiled earlier the possibility of a partner.
Garcia, şüphelinin bir ortağı olabilir ve bu ortak ebeveyn ya da koruyucu olabilir.
Garcia, we think that the unsub may be working with a partner, a parent or guardian.
- Çinli ortağımdan bir hediye.
It's a gift from a Chinese business associate.
Sahte tabanca ustası olarak Jordan'ın cahil başrol ortağı Wyatt'ın eline gerçek silah verebileceğini düşündün.
As prop master, you figured you could slip that.45 into the hands of Jordan's clueless co-star, Wyatt.
- Evet ortağımın karıştığı vurulma olayında çalışmıştın.
- Yeah, you worked my partner's shooting.
Ağzımda hâlâ ortağının parmaklarını hissedebiliyorum.
I can still taste your partner's fingers in my mouth.
İşte böyle, laboratuvar ortağını dinle.
There you go, listen to your lab partner.
Dışarıda arabada bekleyen bir ortağım var.
I have an associate waiting for you in a car outside.
Her zamanki ortağın nerede?
Where's your usual partner?
Krispin Stockley, eski ortağınızın oğlu ve suçunu itiraf etmiş bir katil, aslında masum muydu?
Krispin Stockley, your former partner's son and the confessed killer, was actually innocent?
Ortağının performansı hepimizin işini zorlaştırdı.
Your partner's performance is going to make it difficult for all of us going forward.
Yargıç, harika bir kasabanız var ve ortağımla ben böyle kalması için yardım etmek istiyoruz.
Judge, you have a terrific town here and my partner and I want to help make sure
Ama yalnızca ben ve ortağım sınırı aşarsak.
But only if my partner and I overstep our bounds.
Kısacası hanımefendi, Bay Del Rey'i gereksiz ve profesyonelliğe aykırı şekilde rahatsız ettiğimiz için ortağım ve ben en içten şekilde özür dileriz.
In short, ma'am, my partner and I sincerely apologize for the embarrassment on Mr. Del Rey for our unnecessary and unprofessional conduct.
Ortağı nerede?
Where is his partner? Surely you know
Her şeydeki suç ortağım.
- in crime! - In crime!
Hayır ortağıyım.
No. I'm a colleague.
- Aynen, iş ortağım o.
Yeah, he's my business partner.
Mühendis ekibi, ortağım ve ben konuklar parka adım atmadan üç yıl boyunca parkta yaşayıp ince eleyip sık dokuyarak ev sahiplerini uygun hale getirdik.
For three years, we've lived here in the park, refining the hosts before a single guest set foot inside. Myself, a team of engineers, and my partner.
Ortağımın adı Arnold'dı.
His name was Arnold.
- Sanırım sana tam olarak kendini tanıma fırsatı ve özgür irade vererek bir kez daha ortağım olmayı seçmeni umuyordum.
- Well, I suppose I was hoping that given complete self-knowledge and free will, you would have chosen to be my partner once again.
Parkı açtım fakat ortağımı kaybettim.
I had opened the park, but I had lost my partner.
Dedektif müfettişi Juliet Wallis. Bu da ortağım dedektif Andrew Barker.
DI Juliet Wallis, my partner, DS Andrew Barker.
Sen ve ortağın istediğinizi alıyorsunuz, değil mi?
You and your partner get whatever you want, right?
Seni ve ortağını tanıyorum, nasıl çalıştığınızı biliyorum.
I know about you and your partner, how you work.
Sen insanlara zarar vermiyorsun, ama ortağın bazen veriyor.
You don't hurt people, but your partner does sometimes.
Sen ve ortağın zaten siz onun eşiğindesiniz.
You and your partner, you're already right on that edge.
Düşmanımın düşmanı ortağımdır.
The enemy of my enemy is my new partner.