Oturma odasında traduction Anglais
976 traduction parallèle
Oturma odasında, içki içiyordu.
In the living room, having a drink.
Oturma odasında 20 soru oynayacağız.
- Oh. Well, we're going to play Twenty Questions in the living room.
- Üst katta, oturma odasında.
- He's upstairs in the sitting room.
Oturma odasında.
He's in there, in the sitting room.
Oturma odasında dedim, Kemp.
The sitting room, I said, Kemp.
Sadece oturma odasında ufak bir kanepem var.
There's only a small couch in the living room.
Oturma odasında bekleyin efendim.
If you'll wait in the living room, sir.
Oturma odasında sağ tarafa geçin.
Go right in here in the sitting room.
Bay ffolliott da oturma odasında bekliyor.
Mr. Ffolliott's waiting in the sitting room.
Oturma odasında harika bir ateş var.
There's a lovely fire in the living room.
Şu genç şahsı, oturma odasında bıraktım.
I've left that young person in the living room.
Oturma odasında.
In the living room.
Oturma odasında ateşi hazırlamaya çalışacağım.
I'll see about getting a fire ready in the living room.
Hediyeler beni oturma odasında bekliyorlardı.
The presents were waiting for me in the living room.
Olay yukarıda, oturma odasında oldu.
It happened in the drawing room, upstairs.
- Oturma odasında.
- In the living room.
Sen oturma odasında yatarsın, ona da misafir odasını veririz.
Also, I'm with him. You can stay in the living room and sleep on the sofa.
Bayan McCanles oturma odasında seni bekliyor.
Mrs. McCanles wants to see you up in the sitting room.
Oturma odasında beklemesini istedim.
I've asked him to wait in the living room.
Bayan Hamilton oturma odasında, efendim.
Mrs. Hamilton is in the drawing room, sir.
Paul Harris oturma odasında.
Paul Harris is in the living room.
Tommy oturma odasında uyuyabilir.
Tommy can sleep in the living room.
Portremin yatak odasına asılmasını istiyorum. Oturma odasında duranın.
I want me painting hung in the bedroom, the one that's in the living room.
Oturma odasında da bir genç adam bulacaksın.
And you'll find a strange young man in the living room.
Oturma odasında olmalı.
It must be in the living room somewhere.
Nicky, piyano oturma odasında.
Nicky, the piano is in the living room.
Scotland Yard bir suçluymuş gibi rahatsız etmiyorsa, bir adamın kendi oturma odasında silahını kullanamaması hoş bir durum.
It's a nice state of affairs if a man can't accidentally fire his own gun in his own drawing room, without Scotland Yard pestering him as if he were a criminal.
Oturma odasında bekle.
Wait outside.
- Sanırım oturma odasında.
- He's in the living room, I think.
Haftada üç gün Max duvarda duran Nevada ticaret odasından hediye edilen tabloyu kaldırırdı. Oturma odasında film izlerdik.
Two or three times a week, Max would haul up that enormous painting... that had been presented to her by some Nevada chamber of commerce... and we'd see a movie, right in her living room.
Kendisi oturma odasında.
He's in the living room, sir.
Az önce, oturma odasında.
Just now, in the living room.
Oturma odasında Samba dansı yapmak istediğinde çok utanmıştım.
I get embarrassed when you want to dance the samba in the living room.
Oturma odasında karanlıkta oturuyor.
He's just sitting in the living room in the dark.
Mutluysam ya da üzgünsem, oturma odasında golf oynarım.
If I'm happy or if I'm miserable, I putt golf balls around the living room.
Bayan Miles yukarıda, oturma odasında.
Mrs Miles is upstairs in the drawing room, sir.
Yukarıda, oturma odasında.
He's upstairs in the drawing room.
Çocukken oturma odasında oturup, konuşurken görürdüm bazen onları benim ihtiyara hayran kalırdım, her zaman öyle şefkatliydi ki.
I used to see them sometimes when I was a kid sitting'in the livin'room talkin', and I used to adore my old man, because he was always so kind.
Ön oturma odasında bir ölü.
A corpse in the front living room.
Cennetteki babamın görkemi adına, oturma odasında bir ölü.
A corpse in the living room to the glory of my Father in Heaven.
Bakın, bir saat sonra Rocky'nin oturma odasında olabilirsiniz.
Look, look, within the hour you may be in the living room. What do you mean?
Onu bıraktığım oturma odasında bulacaksınız.
You'll find him in the morning room where I left him waiting.
Oturma odasında bir brendi içelim mi?
Shall we have some brandy in the living room?
Kont Victor Mattoni Londra'daki dairesinin oturma odasında ölü bulundu.
Count Victor Mattoni was found quite dead in the living room of his London flat.
Kont Victor Mattoni Lonra'daki dairesinin oturma odasında ölü bulundu.
Count Victor Mattoni was found quite dead in the living room of his London flat.
İyi akşamlar, bayanlar ve baylar ve bütün oturma odasında bulunan televizyon tutkunları.
Good evening, ladies and gentlemen and television fans all over the living room floor.
Oturma odasında yapacağımız toplantıya sizi de bekliyoruz.
We'd like you to come to a meeting in the lounge.
Babam oturma odasında yalnız başına oturuyor, pencereden dışarı bakıyor, puro içiyordu. Evin neresine olursa olsun hep elinde yanan bir puro ile dolaşırdı.
He was sitting alone in the parlor, looking out the window, smoking a cigar.
Oturma odasında buluşuyoruz.
We're all going to get together down in the living room.
- Oturma odasında.
- The living room?
Annemin yatak odasıyla babamınkinin arasında oturma odası...
There was a sitting room between the bedroom of my mother and my fa -