Outcast traduction Anglais
468 traduction parallèle
Perişan bir serseri. Bir hırsız.
a wretched outcast... a thief.
Kovulmuş insan ve kayıp kız.
the outcast and the lost-girl.
Tüm kötü düşüncelerimizi dışlayalım.
Let us sad thoughts outcast
Aynı şeyi bir kadın yapsa, tamamen dışlanır.
A woman does the same thing, and she's an outcast.
Dışlanmışlığıma bir tek kendim ağlarım.
I all alone beweep my outcast state
" Ben düşmüş bir kadınım.
" I'm an outcast after all, so I'll do as you wish.
Heyhat, bir bekar olarak, ben zavallı bir serseriyim böylesine hassas ve önemli bir konuda fikir beyan etme hakkı olmayan.
Alas, as a bachelor, I'm a wretched outcast, with no right to express an opinion on such a tender and delicate subject.
Berbat bir adı olan bir gemideyiz ve berbat bir mürettebatımız var.
Sentenced to an outcast ship, manned by outcasts, named after an outcast.
Halkımdan dışlanmış biriyim.
I am outcast among our people -
Orta yaşlı gerçekten tolumdan dışlanmış biridir.
The middle-ager is truly an outcast from society.
- Ben de toplumdan dışlandım.
- I, too, am an outcast.
Ne zaman kendisini toplumun dışına iten tek kollu adamı yakalarsa o zaman yeniden Richard Kimble olabilecekti.
Only if he succeeds in discovering the man who made him an outcast, can he again be Richard Kimble.
Gerçek bir kadına dönüştüğüm şu an dışlanmış oluyorum.
The moment I become a real woman, I'm an outcast.
Bir daha bana asla "Toplumdan dışlanmış" deme.
Never say the word "outcast" to me again.
Ancak... öğrenmenin hakkını verelim diye Aşkı hayatımızdan çıkartmanın... hiç alemi yok bence.
But let us not be so confined by learning... that love becomes an outcast... quite abjured.
İşbirliğine yanaşmayan toplum dışına itilir.
Non-cooperation makes one an outcast.
Ne batan gemiden kurtulmuş biri, ne de bir kaçak olacaksın.
You are no longer an outcast, no longer a fugitive.
Kendimi toplumun dışına attım.
I've become an outcast.
Yahudileri tutukladıklarını biliyordum.
– Never. You thought it simply meant they were outcast from society?
Aşağı Goumune pisliği! Laflarına dikkat et!
Watch your mouth, you lowly Gomune outcast!
Buraya yorgunlar, hastalar... evsizler için bir barınak yapalım ve hiç kimseden yardım istemiyelim bunun yanında bizler yardımımızı kimseden esirgemiyelim.
Here we shall build a refuge for the weary and the sick... and the outcast... and we shall ask no help... but we shall offer it to all.
Mobilyaların çoğu, sevmediklerimin yerlerini almak üzere Viyana'dan gelecek. Nothing is missing.
Am I supposed to be an outcast sleeping on a straw mattress?
Toplumdan dışlanmış.
Outcast.
Bundan böyle ve sonsuza dek dışlanmış olacaksın.
You are henceforth and forever outcast!
Dışlanmış mı?
Outcast.
Burada da mı dışlanmışım?
Am I an outcast here too?
Chiang bana ulaşabilmiş olsaydı şimdi çok daha bilgili olmayacak mıydım? Dışlanmıştım!
How much more I would've known, if someone like Chiang had come along the day I was an outcast.
Bugünden itibaren ve sonsuza dek dışlandın!
You are henceforth and forever outcast!
Sırf eğlence olsun diye Sürü Başının önünde bir takla atıverdim mi hemen dışlanmış oluyorum.
One little barrel roll around the elder to show him what's possible, and I'm outcast.
İstenmiyoruz Jonathan, bizler dışlanmışız.
We're not welcome. Jonathan, we're outcast.
Bir dışlanmışın asla geri dönmemesi bir sürü kanundur.
It is the law of the flock that an outcast never returns.
Her kim onların izinden gider, onları dinler sürüye sırtını dönerse o da kendini dışlanmış bilsin.
Anyone who follows them, anyone who listens to them, anyone who turns his back on the flock will be outcast too!
Her kim bir dışlanmışa saygı gösterirse sürünün kuralını çiğnemiş olur!
Anyone who looks upon an outcast breaks the law of the flock!
Henüz dışlanmıştı ve sürüye karşı bir ölüm kalım savaşına girmeye hazırlanıyordu. Uzak kayaları kendi cehennemi edecekti az daha.
Just been made outcast, ready to fight the flock to the death, getting a start on building his own bitter hell out on the far cliffs.
Evet, şurada duran Küçük Kral'ımız toplumdan dışlanmış biri gibi, tahtında sinmiş oturuyor.
Yes, there he sits, our Little King cowering like an outcast in the corner of his throne.
Jaeger ise vücudundaki kanser hücreleriyle 1910'da ölecek. Yoksul ve kimsesiz...
Jaeger himself, with the germs of cancer in his body will die in 1910, a pauper and an outcast,
Ben beceriksiz ve toplum dışına itilmiş biriyim.
I'm a fuck-up and an outcast and that's it.
Lahor'dan da mı kovulmuş?
An outcast in Lahore too?
O da benim gibi dışlanmıştı.
HE WAS AN OUTCAST LIKE ME, ONLY,
Ben de bir aralar dışlanmıştım.
I USED TO BE SORT OF AN OUTCAST, TOO,
Toplum dışı bir yaratık olarak bataklıklarda yaşamaya mahkum olacak.
He'll be shunned and forced to live as an outcast in swamps and marshes.
Bunu, bir daha asla aynı kişi olmamak için ve toplumdan dışlanmışlığıma sebep olması için yaptım.
I did it so that I should never be the same again... so that I should be seen for the outcast I am!
Ben kovuldum.
Am outcast.
Barışı sağlarsam geri alınacağım.
If I make peace, am outcast no more.
Sen bir asisin!
You're an outcast!
Şu anda toplumun dışladığı birisin yani durumun, bir dilencininkinden biraz daha iyi sayılır.
You are an outcast... little more than a beggar.
Bir daha buraya dönemeyecek olabilirsin.
You'll be an outcast forever.
Umarım, bunu başarabilen bir sonraki öğrenci kendini bu kadar dışlanmış hissetmez.
I hope the next student who comes along and is able to excel.. .. isn't made to feel so much an outcast.
- Ben dışlandım.
- No name, no home. I'm an outcast.
Talih yüz çevirdiğinde bana, insanların gözünden düştüğümde, Tek başıma çekilir bir köşeye, yalnızlığıma yanarım. Sağır kulaklarını çınlatırım gökkubbenin boşa giden feryatlarımla,
I all alone beweep my outcast state... and trouble deaf heaven with my bootless cries... and look upon myself and curse my fate... wishing me like to one more rich in hope... featured like him, like him with friends possessed... desiring this man's art, and that man's scope... with what I most enjoy contented least -
Yaratığım.
An outcast.