Owned traduction Anglais
3,682 traduction parallèle
6 yıldır Wilfred'in sahibiyim.
I've owned Wilfred for six years now.
Tapu kayıtları evin Gloria ve Ronald Fowler'a ait olduğunu gösteriyor.
Property records indicate that it's owned by a Gloria and Ronald Fowler.
Sahibi ve işletmecisi Nick Miller.
This is owned and operated by Mr. Nick Miller.
Bu yol kayıtları senin madalyona sahip olduğun 4 ayı da kapsıyor.
These fare logs go back all four months you've owned the medallion.
Burası 82 yaşında yaşlı bir adam ve karısı tarafından işletilen bir çörek dükkanı.
That's a donut shop owned and operated by an 82-year-old man and his wife.
Buranın sizden önceki sahibi.
The guy who owned this place before you?
Kırk yıl boyunca motel adamınmış. - Anne -
The man owned the motel for 40 years.
Keith Summers'ın bir teknesi varmış.
Keith Summers owned a boat.
Kartelin sahibi olduğu başka bir şirketin elemanlarıdırlar.
Just another cartel-owned company.
Rourke o şirketin sahibiydi.
Rourke owned the company.
Babası o hapisteyken ölmüş ama Candlewood Gölü, Connecticut'ta ufak bir bungalovu varmış.
His father died when he was in prison, but he owned a bungalow on Candlewood Lake in Connecticut.
Bu yıl ilk kez katılan yarışmacımız Harry'nin Ucu, sahibi Tom Chadwick şu an 1'e 8 veriyor.
This year's first-time contender, Harry's End, owned by Tom Chadwick, is currently at eight to one.
4 yıl önce vefat eden annesinden kalan daireye kesin olarak sahip olmuş.
Owned the flat outright - inherited it from her mother, who passed four years ago.
Babamın aslında bir Saab'ı vardı.
My dad, actually, owned a Saab.
Sahip olduğum her güzel araba, kullandığım her eğlenceli pist, bunların hiçbiri bu arabayı şehirde kullanmakla kıyaslanamaz.
Of every cool car I've owned, of every fun race track I've driven on, none of them compare to driving this across town.
Laboratuvarı, üniversiteye bağlı olarak çalışıyor. Bu da demektir ki, finansmanı halk tarafından sağlanıyor, ama Dr. Moller yakın zamanda Geiranger Fjord'da Norveç kraliyet ailesine ait bir ev için peşinat ödemiş.
Now, his lab is affiliated with the National University, which means it's publically funded, and yet Dr. Moller recently put a down payment on a home on the Geiranger Fjord, which was once owned by the Norwegian royal family.
Sahibi Rus oligarşi yöneticilerinden biri.
It's owned by one of those Russian oligarchs...
Burbank Polisi arabayı, bir havaalanı görevlisinin evinin önünde buldu.
Burbank police found it in the driveway of a house owned by a TSA officer.
Dylan partiyi veren plak şirketinin QMQ'nun daha büyük bir şirket tarafından sahip- -
Dylan found out that the record company throwing the rave, QMQ, is fully owned by the larger conglom...
Jimmy, sadece dükkânını işletmeye çalışıyordu ancak ekonomi gümledikten sonra o yüklü miktarda borç aldı ve Bobby S onun sahibi oldu.
Jimmy was just running his shop, trying to get by, but then when the economy turned, he borrowed some hard money, and after that, Bobby S owned him.
İkinci kurban Rango, dükkânı olan diğerinin iki katı süredir neredeyse her gün aynı rutin hayatı yaşıyormuş.
Victim two, Rango, owned a convenience store for about twice as long, and he had pretty much the same routine every single day.
Booth Hill aslen Alistair'ın ailesine aitti.
Booth Hill was originally owned by Alistair's family.
Eczanenin sahibi Lionwood Girişimcilik.
The pharmacy is owned by Lionwood Enterprises.
Bu Chicago'da bir binanın altı ay önceki güvenlik kamerası kaydı.
This is a building-owned security camera in Chicago six months ago.
Bina, bir şirketler zincirinin ama çalışma şartlarının kötü olduğuna dair bir şey yok.
The building is owned by a conglomerate of companies, but they can't find any links to sweatshops.
İşletmelerin tüm mülkiyetleri Tommy Valentino'ya ait.
All from businesses owned or affiliated to Tommy Valentino.
Katilin giydiğiyle aynı ceketi olduğunu da biliyoruz.
He also owned a jacket identical to the one worn by the killer.
Ayrıca sağ kolunda belirgin bir amblem olan askeri bir ceketiniz varmış.
You also owned an army jacket with a distinctive patch on the right arm.
Canım, sen geçen yaz evimi küle çevirdiğinde o mektuplar da sahip olduğum her şeyle beraber duman olup gitti.
Those letters were reduced to smoke, my dear, along with everything else I owned when you burned down my house last summer.
Geçen hafta cupcake işim vardı şimdiyse geçici iş bakıyorum.
Oh, God. Last week, I owned a cupcake business, now I'm temping.
- Sende de bir tane vardı sanırım? - Evet. Ne olmuş?
- Which means you owned one.
Şimdi sen California'nın ortak mülkiyet eyaleti olduğunu ve Howard ile Bernadette de evli oldukları için o mektuptaki fikri mülkiyetin hakkının eşler arasında ortak olduğunu mu söylüyorsun?
Are you pointing out that California is a community property state, and since Howard and Bernadette are married, the intellectual property contained in that letter is jointly owned by the two spouses?
Yani şu sandviç kamyonunun arkasındaki büyük binalarda mı? Hani şu, en iyi dostumun sandviç kamyonunun en büyük rakibinin sandviç kamyonu?
You mean, those big buildings behind that steak truck that happens to be the rival steak truck to the steak truck that is owned by my best friend?
Daha önce bu evin sahibi kimdi?
May I ask who owned the house before that?
- Percy kasabasının sahibiymiş.
And he owned the town of Percy.
Tüm binalar Hollis Percy'e aitmiş.
Now, Hollis Percy owned every building.
En azından bilerek. Parsons'ın çilingirlik yaptığını söylemiştin.
Now you said Parsons here owned a locksmith business?
Ya da sahibi TAT şirketi olduğu için ki yeri Hindistan'dadır,
Or, because it's owned by the TAT company, which is in India,
M.B. Kumaşları diye bir yer ve sahibi Burke halıcılık.
He was hired at M.B. Fabrics, and that is owned by Burke Carpeting. There it is.
İkincisi o bölgede sahibi kadın olan, veya kadın tarafından yönetilen 82 tane otel, motel, konaklama yeri var.
Secondly, there are 82 hotels, motels, inns, and BBs in the area that are female managed or owned.
Jim Peters'ın sahibi olduğu diğer kulüp.
It's the other club owned by Jim Peters.
Birisi onu kullanıyordu.
She was a plant. Somebody owned her.
Gemi "Yunan İhracatçılar" isimli bir şirketin filosuna ait ve şirketin sahibi de
It is part of a fleet of Hellenic Exporters, which is a company owned by...
Mülkün sahibi Drexler'lar, ve de orayı tamamen kendilerine ayırmışlar.
The Drexlers owned the building and they kept to themselves.
Sadece hiç kimse adamı panellerde görmemiş ve kayıt yaptırdığı otel babasının.
Only nobody can place the guy on any of the panels, and the hotel he's checked into is owned by his father.
İnanmazsın, mor avrupa kelebeğim bile vardı.
I once owned a purple emperor, if you can believe that.
Horace, 30 yıldan uzun süredir Clam'in sahibiydi.
Horace owned the Clam for over 30 years.
Bir anonim ortaklığına aitmiş.
Owned by an anonymous trust.
Tekrar yeniden tek amacı kendi zenginleşmesi olan, asla seni düşünmeyen.. ... başka bir adam tarafından sahiplenilme.
Not owned yet again by another man whose only motives are for his own enrichment, never your own.
Geçen yılın başlarına kadar oraya sahip olan aile.
The family which, until early last year, owned the land.
Kendi sıcak duş başlıkları şirketi gibi bir şeyi varmış her ne demekse.
He owned his own hot mop shower, pan company, whatever that is.