Pale traduction Anglais
2,551 traduction parallèle
Biraz benzin soluk.
You're a bit pale.
# Sararmış atletlerinin altında göğüsleri vardır
# They've got womanly breasts under pale mauve vests
Rengi çok solgun.
He's really pale.
Beyaz Mike duman gibi ince ve solgundur.
Mike White is thin and pale like smoke.
Yeni topuklu ayakkabılarımı mahvettin, ve pembe ayakkabımı evde bıraktım.
You've ruined my brand-new Fontarelli patent-leather pumps, and I've left the pale pink at home.
Küçük bir yudum bira boğazımdan geçti ama burada, Peygamber'in adı üzerine "sallallahu aleyhi ve sellem" yaşıyor, tamam mı?
A small sip of the old pale ale passes my lips. But in here, in here, by the name of the prophet, Sallallahu alayhi wa sallam, allah lives, okay?
- Evet ve eğer beni takip etmeyi sürdürürsen başına büyük bela açacaksın, soluk benizli.
- Aye, and you're gonna get yourself in heap big bleeding'trouble as well, pale face, if you keep following me about.
Bişey söyleyeyim mi, size tahammül edemiyorum
Let me tell you something, I can't stand you all pale pig skins...
Biraz solgun görünüyorsun.
You're looking a bit pale.
Onu klinikte bir sedyeye yatırmışlardı sapsarıydı ve buz kesmişti.
They put her on the gurney in the infirmary, she was pale and cold...
Çok solgun görünüyorsun.
You don't... you look so pale.
Bilirsin, afyondan benzi atmış yazarlar karanlık kuleler, güneşsiz denizler.
You know, pale poets on laudanum and dark towers and sunless seas.
Betin benzin atmış.
You look pale.
Soluk yüz.
The pale face.
Ona karşı hissettiğin aşkın solgun gölgesini hissetmek.
To know pale shadow of the love that you felt for her...
Gerçekten solgun ve zayıf görünüyordu.
He looked real pale and skinny.
İyi misin? Daha iyi görünüyorsun.
You do look less pale though...
Açık konuşmak gerekirse izlerken bile tüylerim ürperdi.
we all went pale.
Suzumiya-san'ı daha önce hiç bu kadar solgun görmemiştim.
That's the first time I've ever seen Suzumiya-san go so pale.
Açık tenli kızlar için mağaza?
The condo? The store for pale teens?
Betin benzin atmıştı.
You were pale.
Çok solgunsun, beni korkutuyorsun.
You're so pale. You're scaring me.
Roxie, hala yüzün soluk.
Roxie, you still look a little pale.
Evet, rengin solmuş.
Yeah, you do look a little pale.
şiddet gereksiz.
Unless someone really does go beyond the pale.
Yani soluk renkli olduğum için mi seni tedavi etmemi istiyorsun?
So you want me to treat you Because I'm pale?
Cildi çok solgun.
Skin is pale.
Birden bire her şey, bilirsin, sınırda yaşamaya soluk bir beniz, sivri dişler ve jöleli saçlara dönüştü.
Yeah, yeah, suddenly, it's, uh, you know, being pale And skinny and having sharp teeth and great hair.
Soluk pembe renkli bir bluzu var.
And pale, pink blouse.
"Ve Sarı Atlı, tırpanıyla birlikte ateşten kalktığında diğerleri de onun vasıtasıyla ve aynı zamanda onunla birlikte kalkacaktır."
"And through the fire stood before me a pale horse. " And he that sat atop him carried a scythe, " and I saw since he had risen,
Sana demedim, soluk benizli.
I wasn't talking to you, pale face.
Ama onun için... Bak ne kadar solgun ve zayıf.
Look how pale and frail he is.
Güneş ışığını sevmeyen, solgun, korkutucu kızlar görünmeyen...
Pale, creepy girls who don't like sunlight and can't be seen in...
Çok solgun görünüyorsun.
You're very pale.
Bana biraz solgun gorunuyordu.
To me, he looked a little pale.
- Harry'mle kıyaslayınca soluk kalırlar.
They'll pale in comparison to my Harry. BELLS TOLL
Eğer onun ve benim bir resmimi görseydin ve sana "Hangisinin ismi Wesley Snipes olmalı?" diye sorulsaydı her seferinde soluk benizli İngiliz'i seçerdin.
If you saw a picture of him and a picture of me and you were asked who should be named Wesley Snipes, you'd pick the pale Englishman every time. Every time, Liz!
Neden betin benzin attı?
Why are you turning pale?
Yorgun görünüyorsun.
You look pale
Hasta solgun ve diyaforetik.
Appears pale and diaphoretic.
Fakat vakumu zaptetmekten kaynaklanan bütün teknolojik yenilikler, bilimadamlarının gerçekliğin temel doğası hakkında bulduklarıyla karşılaştırıldığı zaman teferruata dönüşecekti.
But all the technological innovations that came from harnessing the vacuum would pale into insignificance when compared to what scientists would soon find out about the fundamental nature of reality.
Fransızlar, Andres'e bir kale inşaa edip, Calais bölgesinin içine köprü hazırlamışlar.
The French built a castle at Ardres and then a bridge into the Pale of Calais.
Sam, biraz solgun görünüyorsun.
Sam, you're looking a little pale.
Görüşürüz, solgun adam.
See ya, pale guy.
O sanki benim küçük bilim projemdi.
He was like my own little pale science project.
Ben de özür dilerim ama o davranış sınırları aşıyor ve hoş görülemez.
And I'm sorry... but that behavior is beyond the pale and cannot be tolerated.
Hayattaki birçok şey gibi gerçekliğin de hayal gücüyle kıyaslandığında esamesi okunmaz.
As with most things in life, The reality would pale in comparison With one's imagination.
Yani, Kitty'e nazaran bu kadar zayıf mıydım ben?
I mean, did I pale in comparison to Kitty that much?
Evet. Bay "Solgun Tilki" yi hatırlıyor musun?
Yes, do you remember Mr. pale fox?
Solgun tilki.
Pale fox...
Gidip biraz temiz hava alin. Çok solgun görünüyorsunuz.
Get some fresh air, you're very pale.