Parasite traduction Anglais
1,027 traduction parallèle
Bizi rahat bırak, seni parazit.
Leave us alone, you parasite.
Parazit mi?
Parasite?
Seni sosyal parazit!
Asshole! Social parasite!
Boşa vakit harcamak zinhardır.
you are only a parasite
Ben asalak değilim.
I'm not the parasite.
Bir parazit gibi, her yeni ortama adepte olmaya hazırsın.
You're quite ready to adapt to any new background like a parasite.
İşe yaramaz parazit!
You hag, parasite!
Çünkü bir parazit olmaktan sıkıldım artık.
Because I'm tired of being a parasite.
Şu parazitle birlikte git.
Get out of here with that parasite.
Bilinen bir erkek parazit türü olmasının dışında.
Except as a familiar type of male parasite.
Sen bir asalaksın.
You're a parasite.
Normal topluluğun dışında yaşayan bir tür parazitsiniz.
But some kind of parasite... who live outside normal society.
Sulu, virüse benzer organizma topladı, bir bitki paraziti, bulabildiğim en yakın canlı türü bu.
Sulu's picked up an organism that's almost a virus. Like a plant parasite. And it's the nearest biological form of life that I can find.
Bones, bak bakalım bitki örtüsü ve parazitinle ilgili bir şey bulacak mısın.
Bones, see if you can find out anything about the vegetation and your parasite.
Seni kokuşmuş ecnebi solucan.
You stinking foreign parasite.
Parazit!
Parasite!
İğrenç, aciz, beceriksiz kan emici parazit!
Disgusting, helpless, inept... bloodsucking parasite!
- Parazit.
- Parasite.
- Deli parazit.
- Crazy parasite.
Karı parası yemeye devam et, asalak!
Keep on mooching, parasite!
Çarımızın mekânına girme cüreti gösteren o asalaklar da kimmiş?
Who's that parasite who dared to break the door in the tsar's quarters?
Umarım istenmeyen bir parazit olduğunu sana zorla dinletirler.
I hope it will be rammed down your throat that you're a useless parasite.
Sen bir asalaksın!
You're a parasite!
Güneyde, seni hasta edecek bir parazit var...
In the South you can pick up this parasite...
Kenny, Güney'de bu mantar parazite yakalanabilirsin.
Kenny! You can get this parasite fungus in the South.
İnsan organının görevini devralabilecek bir parazit.
A parasite that can take over the function of a human organ.
Mesela ; bir parazit üretip, onu vücut boşluğuna yerleştirirsin, o da, kendisini dolaşım sistemine yerleştirir, ve tıpkı bir böbreğin yaptığı gibi kanı süzer.
For example, you breed a parasite that you implant in the human body cavity. It hooks around the circulatory system and it filters the blood just like a kidney does.
Çürümüş böbreğin yerine, mükemmel durumda iyi huylu bir parazitimiz var.
You've got a perfectly good parasite where you used to have a rotten kidney.
Böylece, bağırsaklarımızı düzeltmek için bir parazit yarattı. Bir alıntı : " Afrodizyak ve zührevi hastalıktan oluşan bir karışım.
So what he came up with to help our guts along was a parasite that's... a combination of aphrodisiac and venereal disease that will hopefully turn the world into one beautiful, mindless orgy.
Evet, ona bir parazit yerleştirdi, vücudunu ele geçirdiği anda, anlaşıldığı üzere, sonuçları da ortaya çıkmış oldu.
- He implanted her with a parasite, and once it took over, apparently she went berserk.
Asalak!
Parasite!
Defol buradan, seni lanet parazit.
Get outta here, you goddamn parasite.
Kendini şaşmaz adaletin ahlaklı bir rahibi gibi gösterip bana parazit diye sesleniyordun.
You, masquerading as a moral high priest... of righteous justice... calling me a parasite.
- Öyleyse, nasıl yaşıyorsun seni asalak?
- Then how do you get by, parasite!
- Ben bir asalağım!
- I'm a parasite!
Tam bir asalak.
- That parasite? - You don't approve?
- Linnet Ridgeway bir kenedir.
- Linnet Ridgeway's a leech. A parasite on the skin of society.
O bir asalaktı, bir parazit, ve dışlanmayı hak ediyordu.
Ah, but she was "a leech". She was "a parasite on the skin of society" - who "deserved to be bumped off".
{ \ b1 \ fs28 \ fnCooper Black } Kasaba halkıyla beraber yine fabrikaya gittik fakat... { \ b1 \ fs28 \ fnCooper Black }... yine köpeklerini üzerimize saldı.
I went to work at the factory with my friends today, but I was shunned like a parasite and sent home.
Bergmann vicdansız bir ekonomik parazite, bir halk düşmanına değiniyordu.
Bergmann has been put on trial : An economic parasite, unscrupulous, a public enemy.
Virüs gibi, parazit gibi, enerjimden besleniyor... güçten düşürmeye çalışıyor.
Like a virus, a parasite, feeding on my energy, trying to drain me of power.
Burada sözü geçen ikinci kişidir. Ve sorumsuz bir asalaktır.
He's second in command here and he's an irresponsible parasite.
Ana karnında yaşadıklarımı anlatayım da dinlesin diye bir asalağa saatine 100 dolar vereceğimi sanıyorsan çıldırdın demektir.
If you think I'm gonna pay some parasite $ 100 an hour to listen to me rattle on about my experiences in my mother's womb, you're crazy.
İnsanlar bana asalak muamelesi yapıyor.
People treat me like a parasite.
Hakkı var, bu bir asalak!
She's right, he's a parasite!
Diğerleri atayurt için çalışırlarken, sen sadece bir parazit oldun.
When others were working away for the fatherland you were just a parasite
Sığıntı gibiyim bu köyde.
I'm like a parasite in this village.
Parazit bir ses var.
There's a parasite noise.
- Sosyal asalak.
- Social parasite.
Aç şu kapıyı. Seni asalak. Seni fırsat düşkünü, seni...
Open this door, you parasite, you goldbricker, you, you -
Peki, neden faydalı bir parazit yaratmayalım ki?
So, why not breed a parasite that can do something useful?