Partners traduction Anglais
6,111 traduction parallèle
Cehennem'in uzak köşesindeki diyarlarda üç kişinin beraber dans ettiği söylenir.
You know, it is said, that in the lands on the far side of Hell, they dance a dance of three partners.
Peki benimle iş ortağı olma konusunda ne düşünürsün?
Well... Hey... what would you think about becoming business partners with me?
Hâlihazırda 15 bin dolar biriktirdim, yani tek yapman gereken 15 bin dolarla gelmek, iş ortağı oluruz seninle.
I've already saved 15 grand, so all you've got to do is come up with 15 grand we're business partners.
Ortak olalım.
We're partners.
Ortak olalım.
- We're partners. - Yeah?
- İş ortağım.
- Business partners.
"Ortaklarım her zaman destek oldu." Bu biziz.
"My partners have always been very supportive." - Yep. - That's us.
İş ortağıyız. Doğru değil mi?
We're business partners.
- Beş yıldır birlikteyiz ve bir aile kurmak istiyoruz.
We've been partners for five years now and... - we wanna start a family.
Siz öncüler büyükleriniz için önemli ortaklarsınız :
You pioneers are important partners for your seniors :
DPR yardım teklif nob için bir alıcı bulmak ve iddia edilen birine döndü Onun en güvenilir ortaklar ancak "chronicpain" olarak bilinen Birlikte anlaşma koymak.
DPR offered to help find a buyer for nob and allegedly turned to one of his most trusted partners known only as "chronicpain" to put the deal together.
Senin asıl derdin... Ortaklarının güçsüz adamlar olması.
Your problem... you need stronger partners.
Güçlü adamlarla ortaktım piç kurusu.
I had stronger partners, you shit.
Son zamanlarda yeni biriyle birlikte oldun mu?
Have you been with any new sexual partners recently?
Frank'in diğer hayatından, eski ortakları.
Old partners of Frank's. From another lifetime.
Frank müşterilerden çaldı, mafya ortaklarından çaldı ve... ikisi arasındaki herkesten.
Frank stole from his clients, from his Mafia partners and everyone in between.
Gerçekten mi? Peki Frank ve ortakları bu planın neresinde yer alıyor.
Where do Frank and his business partners fit into this whole mess?
Şuan Star Allience partnerlerimizle gerçekleştirilen bir ortak uçuştasınız.
This is a co-shared flight with our star lines partners.
Benim payımı ödemek için ortaklarımın firmayı tasfiye etmesi gerektiğini düşünelim.
In order to pay out my share suppose my partners are forced to liquidate the firm.
Sen ve Vinny, siz ortaksınız!
You and Vinny, you guys are fucking partners!
Bir sürü partner seks oyuncakları.
Multiple partners, sex toys.
Peki dostlarından, suç ortaklarından ne haber?
And what about your partners? Your accomplices?
Ama onun dışında sadece ikimiz varız.
But otherwise, it's, uh, just me and you... partners.
Onlar şimdi top oynayacaklar ve Ulysses bunun için çok küçük. Ulysses ve ben biz ortağız... Sizden Ulysses'i halk kütüphanesine götürmek için izin istiyorum.
- Well, they're gonna play football now, and ulysses's too small, and ulysses and me, we're partners and I wanna ask permission to take ulysses to the public library.
İşleri daha da büyütürüz.
Partners. Let's go after a big trade.
Drazen Ortakları.
Drazen Partners. Voila.
Yani, partnerlerimle pek tecrübem yok.
I don't have a lot of experience with partners.
Ortak olacaksak varsın olalım.
If you and I are to be partners... then we ought to be partners.
Biz hem evliliğimizde, hem de bu yarışta ortağız. Bu yüzden en iyi olan erkek ve kadın kazansın.
We are partners, in our marriage and in this competition, so may the best man and woman win.
Biz ortaktık.
We were partners.
Bazen ortaklarınızı bile.
And sometimes, your partners.
Ortaklığa?
Partners?
Ortaklarına nasıl davrandığını biliyoruz.
We know your policy toward partners.
Bu da iyi bir ortaklık doğuruyor.
And that makes for good partners.
O ve ortakları şu anda onu elde etmek için hazırlık yapıyorlar. Ve buraya getirecekler.
I believe that right now she and her partners are preparing to retrieve it and bring it back to this place.
Ama şartlar ne olursa olsun kabul etmeyecekleri şey İngiltere ile uzlaşma planı olacak.
They will be empowered. But what they will never be, under any circumstances, is partners in a plan to reconcile with England.
Şimdiye dek seninle kasabanın işlerinde ortaktık.
Up till now, you and I have been partners in the business of this town.
Babam ve amcam ortaktı.
Father and uncle were partners.
Limitli ortaklarımız sana kararlarını nasıl verdiklerini söylediler mi?
Did the limited partners tell you how they made their decision?
Son bir kaç yatırımda daha kıdemli ortakların.. ... görev performanslarına baktılar. Ve objektif olmak gerekirse en favori olan benim performansımdı.
Oh, they looked at the portfolio performances of each of the senior partners over the last several funds, and my numbers were, objectively, the most favorable.
Biz ikimiz ara ara yatan iki yetişkiniz ve bir partiye sanki romantik olarak birbirine bağlı çiftler gibi gidiyoruz.
We are two adults who occasionally sleep together, and we're going to a party dressed as romantically involved partners.
O ve ben yıllarca ortaktık.
He and I were partners for years.
Yâni, böylelikle, eşit ortaklar.. ... olabiliriz, değil mi?
Um, that way we, you know, would be, equal partners, you know?
Sen ve ortakların, hayırsever bir.. ... patronumuzdan ciddi bir miktarda para ödünç aldı.
You and your partners borrowed a substantial amount of money from my benefactor.
Bunlar ortakların değil mi?
Are these your partners?
Bazılarınız bunu çoktan duymuş olabilir, Sterling Cooper Ortakları'nın McCann-Erickson'un bünyesine katıldığını söylemekten gurur duyarız.
Some of you may have heard already, but we're proud to announce that Sterling Cooper Partners will be moving to McCann-Erickson.
Bu işte yalnız olduğunu varsayabiliriz. Ama bu girişimde ortakları vardı.
One can only assume she did not act alone, but had partners in this endeavor.
Ortak mı?
Partners?
, ah, kendi Web sitesinde yapacak.
The Silk Road was seized and shut down, and charges were announced against a number of core partners and vendors from the site. - REEVES NARRATING :
Yarı yarıya paylaşabiliriz.
We could go fifty-fifty. Partners in crime.
Ortak iş adamları gibi.
We can run the joint together, like business partners.