English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Anglais / [ P ] / Parçasï

Parçasï traduction Anglais

176 traduction parallèle
Ve simdi siz uçmayï ve savasmayï ögrenmek için buradasïnïz mirasïmïzïn bir parçasï olmak için.
And now you're here to learn to fly and to fight become a part of that heritage.
Dietrich işin önemli bir parçasï.
Dietrich is a vital part of that work.
Gösteri kendini es zamanli bir biçimde hem toplum, hem toplumun bir parçasi hem de bir birlesme araci olarak sunar.
The spectacle presents itself at one and the same time as society itself, as part of society, and as instrument of unification.
Toplumun bir parçasi olarak gösteri, tüm görülerin ve bilincin odak noktasidir.
As a part of society, it is the sector that concentrates all looking and all consciousness.
Bu da isin bir parçasi.
It's part of the business.
Bayraklari ve megafonlariyla asiri Sag'in otomobilleri Tokyo peyzajinin bir parçasi.
the automobiles of the extreme right with their flags and megaphones are part of Tokyo's landscape
Merak etmeye basliyorum, bu rüyalar bana mi ait gerçekten yoksa, bir bütünün, tüm bir kentin de bir projeksiyondan ibaret oldugu devasa kollektif bir rüyanin mi parçasi?
I begin to wonder if those dreams are really mine, or if they are part of a totality, of a gigantic collective dream of which the entire city may be the projection.
Bijagós, Gine-Bissau'nun bir parçasi.
The Bijagós is a part of Guinea Bissau.
Çavus Juschin için sadece bir et parçasi, bir laboratuvar deneyisin.
For Sergeant Yushin you're a piece of meat, a laboratory experiment.
Security Concepts olarak, etkin polis gücünün çözümün yalniz bir parçasi olduguna inaniyoruz.
But at Security Concepts, we believe an efficient police force is only part of the solution.
Biz ordunun bir parçasi sayiliriz.
We practically are the military.
Bunlarin bir parçasi olmayi severdim.
I liked to be part of it.
Orda olmak zorunda oldugundan, varolan ve olmayan, kesin olmayan iki gercek arasinda dalgalanan, belgelerin ve romanin bir parcasi.
Yet he must be there, absent and present, oscillating between two uncertain truths, that of the document and that of the fiction.
Her zaman hayatimin bir parcasi olmustur.
It's always been part of my life.
Ufacik bir parcasi bile kalmadi.
There's not a single bit left.
Ama ben bir parçasi degilim.
Which I am not a part of.
Sizin için sehvet gözlerimde her zaman teninin kokusu varya Nefesimin bir parçasi haline geldi
The lust for you is always in my eyes The scent of your body has become part of my breath
Bunun bir parçasi olarak ayakta durdum ama Hayatimda ilkler silindi.
It was as thought a part of my life was first erased.
Chuckie Sol'un arabasinin ön caminin bir parçasi.
A piece of windshield from Chuckie Sol's car.
Bu planin bir parçasi degildi.
This isn't part of the plan.
Haiti askeri birliklerinin başarılı bir müdahalesiyle diplomatlar ve gazeteciler... TESADÜFÎ BİR KRONOLOJİNİN 71 PARÇASI
In a carefully-staged action by Haiti's rulers, diplomats and journalists... 71 FRAGMENTS OF A CHRONOLOGY OF CHANCE
Bu gösterinin parçasi.
That's part of the show.
Gösterinin parçasi degil.
Not part of the show.
Yuhlamak ve hisss'lemek gösterinin parçasi degil.
Booing and hissing are not part of the show.
Biraz çarşaf... ( ESRARIN SARILDIĞI KAĞIT PARÇASI )... ve bir paket camel istiyorum.
I need some papers and some humps.
Tamamiyla çiplak bir kadin, sadece bir parçasi degil.
The whole naked woman, not just parts.
- Bu, planlarinin bir parçasi.
- That's part of their thing.
Naomi, bir zafer parçasi çal.
Naomi, let's hear something triumphal.
Bir seyin parcasi ol! "
Be part of something. "
Dersin bir parcasi oldu.
It's part of the course now.
Evet, üzerinde isminiz yazan dört güzel kagit parçasi.
Yeah, four pretty white pieces of paper with your names on.
Bizde üzerinde kraliçenin portresi olan 100.000 tane kagit parçasi var.
We got 100,000 bits of paper with the Queen's head on.
- Hayatimin bir parcasi olmak istemedigini söylemistin.
- You said you didn't want to be a part of my life.
Kendimizi uluslararasi mücadelenin bir parçasi olarak hissediyorduk.
We felt like we were part of the international fight.
sizinle konusmam anlasmanin parcasi degildi.
Sharing with you wasn't part of the deal.
tabi hayatimin parcasi olmak icin ugrastiginizin farkindayim ve escinsel oldugum halde beni sevdiginizi biliyorum.
Sure. I appreciate all that you're doing to try to be a part of my life and to show me you love me even though I'm gay.
Disaridaki bolümün bir parcasi, Yarisi kadar, ceyregi kadar. Fikir kendini birine acabilmek. Belki Tom'da onlardan biridir.
You know, the idea is about making yourself open to someone, you know, perhaps Tom becoming the one.
"Yeni Vita-Power Enerji Cubuklari lezzetli, her parcasi cignenebilir."
"New vita-power energy bars with tasty, chewy goodness in every bite."
Ah tanrim, sorunun parcasi sensin.
You're part of the problem. Let me get this straight.
Ayağini buraya attiğinda, büyük kiçina tekmeyi basacak... seni ziplayan bok parçasi.
Once he finds his feet in here, he'll dump you on your fat, black arse... you jumpedup little shit.
Iki kanat parcasi üzerinde durur ve hareketsiz bir sekilde saatlerce oturabilir.
it supports itself on two specially adapted fin rays and can sit motionless for hour after hour.
BEDAVA PARA BUNU PARÇASI OLMALI
But here I start a billion dollar bank for em in Southeast Asia, free money, and Ho Chi Minh wants no part of it.
Farketmissinizdir Hamilcar Barca seri okuma listesinin bir parçasi degil?
You do realize that Hamilcar Barca is not part of the course reading list?
Birdaha asla orijinal bir müzik parçasi dinleyemeyeceksin.
That you'll never hear another piece of original music again.
O zamandan beri, Welshie de maceramizin bir parçasi oldu.
Ever since then, Welshie has been a welcome participant in our escapades.
Bu ani benim düsüncemin bir parçasi degil.
That memory isn't part of my mentality.
Bu onun "Alti Cok Kolay Parcasi" ndan.
It's from his Six Very Easy Pieces.
Bak. Brooke'un çocugumun hayatinin bir parçasi olmama izin vermesinin tek yolu ona sorumluk sahibi oldugumu kanitlamam.
Well, look... the only way Brooke's going to let me be a part of my kid's life is if...
Sadece oyunun bir parçasi, Fiona.
I'm just playing the part, Fiona.
BU, ETKİLEYİCİ EYLEMLERİN HİKAYESİ DEĞİL, BELİRLİ BİR YOLDA BERABER YÜRÜRKEN BİR ANDA ALINMIŞ, ÖZDEŞ AMAÇLARI VE HAYALLERİ OLAN İKİ HAYATIN BİR PARÇASI Ernesto Guevara de la Serna, 1952
THIS IS NOT THE TALE OF IMPRESSIVE DEEDS IS A PIECE OF TWO LIVES TAKEN IN A MOMENT WHEN THEY WERE CRUISING TOGETHER ALONG A GIVEN PATH WITH THE SAME IDENTITY OF ASPIRATIONS AND DREAMS Ernesto Guevara de la Serna, 1952
Eminim, planlarinin bir parçasi da oydu.
I'm sure it was part of their plan.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]