Peace traduction Anglais
23,605 traduction parallèle
Biraz huzur bulmam gerekiyor.
I need to find some... Some peace.
Buradan uzaklara gidip bu köyü rahat bırakırsan sevinirim, hakikaten bak.
I would really feel better if you moved away, just leave this village in peace, truly.
Her an yanındaydı.
War and peace.
Başımızdan geçen onca acı ve nefret dolu şeylerden sonra sonunda aramızdaki buzlar erimişken ölemezsin.
Not after everything we've been through, with all the bitterness, and the hatred and... and now we finally made peace with each other.
Barış içinde yürüyoruz!
We walk together in peace!
Hayır. Jack ona tüm ödemesini yapmıştı. Çok huzur dolu gözüküyor.
Jack paid him in full up front, and... he seems so at peace.
Annem ölülerin arasına katıldığında huzuru bulmamı sağladı.
And he helped me find peace when she joined the dead.
Konusu açılmışken blogumdan gelen ilk parayla Kainchi Dham Ashram'a yolculuğa çıkıyorum. Hindistan'da Nanital bölgesinde. Steve Jobs'un barışı gördüğü ve Lisa adlı küçük ürün fikriyle çıkageldiği yer.
Speaking of, I'm actually using the first dollars of my blog windfall on a trip to Kainchi Dham Ashram in Nainital, India, where Steve Jobs famously sought peace and came up with the idea for a little product called the Lisa.
Hayatına devam etmek, işine gitmek... Evi düzende tutabilmek ve sakin kalabilmek kolay değildi.
trying to get on with life, go to work, keeping the house in order, trying to keep some kind of peace
Umarım sonunda huzuru bulur.
I hope she finally finds peace.
Ben kaçtım.
Peace out.
Ve Tanrı biliyor ki, orada bir arazi alıp huzurla yaşayacaktık.
And god willing, we hope to buy land and settle in peace.
Ee.. barış.
So... peace.
Yıllardır Han'la barışı sağlamaya çalışıyormuş.
He'd been struggling to forge a peace with the Khan for years.
Barış sizinle olsun.
Peace be with you.
"Bize kılavuzluk et ey Tanrım, Kelâmınla ve Kutsal Ruhunla böylece senin ışığınla ışığı görelim hakikatinle özgürlüğe erelim ve iradenle huzuru keşfedelim."
"Guide us, O God, by your Word, and Holy Spirit, that in your light we may see light, in your truth find freedom, and in your will discover peace."
"Ona hizmet et ve sevinçle çıkacak esenlikle geri götürüleceksiniz."
"Serve him and you will go out in joy, be led forth in peace."
Tüm Serafların istediğini, düzen ve kontrol. "Barış."
What all Seraphim want, order and control. "Peace."
Huzur sizinle olsun.
Peace be with you.
Ve bunu yaparken hayatımı kaybedersem, huzur içinde giderim.
And if I die achieving that, I'm at peace with it.
Sadece ulaşmaya çalıştığımız şeyleri ve barışı baltalıyor.
They only undermine what we're striving to accomplish, peace.
- Barış içinde geldik, Koruyucu. - Barış mı?
- We come in peace, Protector.
Bu sık duyduğum bir kelime değil.
- Peace? That's not a word I hear often.
Mary'nin barışa benden çok ihtiyacı var.
Mary needs peace more than I do.
Sana yolculuğunda huzur vermemize izin ver.
Let us bring you peace on your journey.
Başkan Botha bile barış için Mandela ile görüşmeye razıydı.
Even President Botha was willing to negotiate with Mandela for peace.
Ben barış için geldim kardeşim.
I come in peace, brother.
Huzur içinde uyusun.
May he rest in peace.
Ama sana huzuru bulmanda yardım edebilirim.
I can help you feel at peace.
Onlar'a huzur verdim.
I brought them peace.
O'nun huzurunu bulmam gerekti.
I had to find peace for her.
Ve ne olursa olsun ben ve Kirsten arasında, huzur hep olacak.
And whatever happens between me and Kirsten, I will be at peace with it.
Bu odadaki tek huzursuz kişi, Dr. Blake, sensin.
The only person who's not at peace in this room, Dr. Blake, is you.
- Hayır, Ben... ben huzur verenim.
I am the giver of peace.
Kendime de huzur vermiş olacağım.
I'm going to give myself the peace that I have never known.
Ve söz veriyorum, senin gibi biri, asla huzur bulamayacak.
And I promise, someone like you will never find peace there.
Huzurlu.
At peace.
Kafam rahat olsun diye bakacağım.
I'm just gonna check, just for peace of mind.
Sadece barış için yapmam gerekeni yaptım.
I did what I did to keep the peace.
O da kendi yatak odasında barışı sağlamaya çalışıyor. Bunun için kocasını öne çıkarıp onu mutlu, meşgul ve erkeksi tutmaya çalışıyor.
She's simply trying to keep peace in her own bed chamber by promoting her husband and keeping him happy and occupied and virile.
Gelecek Kuzey İrlanda halkına barış, memnuniyet ve gerçek mutluluk getirsin.
And may the future bring peace, contentment and true happiness to the people of Northern Ireland.
Barış için çabalıyordu.
She was working toward peace.
Yakalamamış olsak da lütfen hepsini unutun ve huzur içinde yatın.
Even though we haven't... please forget everything, and rest in peace.
Sağlıcakla!
Peace!
Özür dilerim, kötü bir niyetim yoktu.
I, I come in peace. I promise.
Barışı sağlamak için hızlı hareket etmemiz ve bu hareketin başında Britanya'nın olması çok önemlidir.
It is vital that we act swiftly to secure peace and vital that we British spearhead the effort.
Ruslarla kalıcı bir barış inşa edebiliriz!
... get on with building a real and lasting peace with the Russians!
Huzurlu bir hayat ile.
We part in peace.
Dünya barışını sağlayabiliriz.
We could achieve world peace.
Dünyada barış.
Peace on Earth.
- Burada zaten barış hakim.
I have peace right here.