Peak traduction Anglais
1,483 traduction parallèle
Benzer pik yok mu?
No corresponding peak?
Zirveyi görene kadar durma.
Don't stop till you see the peak.
Şu anda formunun zirvesinde de muhtemelen tek iyi yaptığı şey bu.
Because he's at his peak now... and it's probably one of the only things he's good at.
Bu, formunun zirvesinde olan biri için bile, zor bir iş.
It's a trying ordeal for someone in peak physical condition.
Kariyerinin zirvesindeki bir tıp dehasının eseriydi.
She's the work of a medical genius at the peak of his career.
Yavaş yavaş çıkar, birden tepeye ulaşmak istemez.
He likes a slow build. Doesn't wanna peak too soon.
Ormanın yükseklerinde, dik kayalarda Korkunç dağ aslanı yaşar ve avlanır açıklarda.
High up in the forest on a dark, craggy peak, the horrid mountain lion lived and preyed on the weak.
Ruhlar Tepesi Charambo.
Spirit Peak Charambo.
Hisse senetleri tavana vurduğunda 348 bin dolarım olmuştu.
At the peak I had about 348 thousand.
Kariyerimin zirvesinin bir yanardağ olmasını beklemiyordum.
But I was hoping the peak of a volcano wouldn't be the pinnacle of my career.
"Bu altın çocuğun yükselişi, 1929'da Tommy Loughran tarafından..." "... 15 rauntluk bir mücadele sonucunda sona erdirildi. "
His golden-boy peak ended when Tommy Loughran handled Jim over 15 rounds back in'29.
Gücünün zirvesindeki baban gibi olman gerekirdi.
You'd have to be your dad at the peak of his powers.
Hey oğlum! Bak, bekar annelerin cinsel eksikleri olur.
Look, single mothers are at their sexual peak.
İkiniz de cinselliğinizin zirvesindesiniz.
You're both at your sexual peak.
" yaladı...
" to the ripe peak...
Sir Edmund, ne demişti Tenzing'e?
As they struggled Toward Everest's peak?
Ayrıca, ayin sırasında Gambutrol almıştı. Buna karşın belirtiler had safhadaydı.
After all, she was on Gambutrol during the exorcism when her so-called symptoms were at their peak.
Peak District, Brighton değil.
The Peak District is not Brighton.
Bizimle Peak District'e gel Lizzie ve biraz temiz hava al.
Come to the Peak District with us, Lizzie, and get some fresh air.
Boracho Tepesi'nin kenarında gömülüymüş.
He was buried on a hill near Boracho Peak.
Görünüşe bakılırsa, o gün Boracho Tepesi'ndeymiş.
Apparently, he was out there on the Boracho Peak, okay?
En yüksek nokta 321 metre.
The highest peak is 321 meters.
Hançer-Baş'ın cesedini bulduk.
We found Dagger-peak's body.
Hançer-Baş dövüş köyünün dışındaki derenin kenarında öldürülmüştü.
Dagger-peak was killed beside the creek outside Martial Village.
Artık Vietnam'ın en yoğun olduğu dönemden bile daha çok harcıyoruz.
We are now spending more than we did at the peak of Vietnam.
Zirveye ulaşan sen olacaksın
It's you who'll reach the peak
Fiziksel koşulların en üst zirvesi.
This moment of peak, physical condition.
Büyük finali ne zaman yaparsanız yapın ister en büyük zirve olsun, ister en zorlu rota zihinsel olarak güçlü olmanız gerekir.
Whenever you're doing the grand finale, the biggest peak or the gnarliest line, you have to have mental toughness.
Terje Haakonsen şu anda orada, o zirvede.
Terje Haakonsen's on top of that peak right there.
Bu yaz sıcaklık tavana vurdu.
The summerheat is at its peak.
Oraya varmanın en hızlı yolu Dew Peak Dağı'nı geçmektir.
The fastest way to go is Passing the Dew Peak Mountain.
En talihsiz günümüzde olsak bile hatta en doğurgan günlerinde olmuş olsan bile... bir eczaneye gider ve bu işi birkaç hapla hallederiz, olur biter.
Even if we have the worst of luck and you are at the peak of your fertility, we'll go to a drugstore and settle it for good with a couple of pills.
Zirvede olduğun zaman bile.
Even when you are at the brightest peak.
Kariyerimin doruk noktasındayım.
I am at the peak of my career.
Çin ve Hindistan gibi ülkelerdeki artan benzin talebini ve önümüzdeki beş yılda petrol üretiminin azalmasının beklendiğini düşünürsek, akıl almaz miktarda bir enerji krizinin yanında küresel çıkar çatışmaları olur.
Well, considering the rapidly growing demand for fuel in nations like China and India, not to mention the world's oil production is expected to peak in the next five years, and then sharply plummet, I think it's pretty clear we're looking at an exponential rise in global conflict, along with an energy crisis of unfathomable proportions.
En yoğun meteor yağmuru 3 : 00 a.m. de idi
The peak of the meteor shower was 3 : 00 a.m.
- Bir göz attım. Nerede?
- I got a sneak peak.
Diğer tepe noktası nedir?
What's this other peak?
Şu sıralar nem yoğun, ve sivrisineklerin sayısı oldukça fazla.
It's humid out there, and the mosquito population is at its peak.
Aralık 98'de halka açılıyorlar, internet fırtınasının yaşandığı günler.
IPOed December'98, peak of the dot com boom.
- Bilmiyorum. Peak civarında.
I dunno, the Peak District.
- Hava basıncını arttırdınız mı?
- Did you increase peak pressures?
Onun Kitt Peak'teki kozmik dinleme projesi üst üste eklenmiş frekans çalışmalarını da içeriyor.
His cosmic listening project at kitt peak involves stacked frequency work
Bir matematikçi olarak zirvedesin.
You're at your peak as a mathematician.
- Bak, piyasa... Şu an piyasa tam tepede.
Look, the market is... the market is at its peak right now.
Hayır, erkenden performansımızı yükseltmek istemeyiz.
Nah, we don't wanna peak too early.
Siz Bayan Petersen olsanız cinselliklerinin doruğunda 10 bin erkekle birlikte eğitim görseniz, "şununla" sevişmeyi tercih eder miydiniz?
Agent Spade, if you were Miss Petersen, in college with 10,000 young men at their sexual peak, would you choose to sleep with that?
Seksten daha iyi..
Peak sensation?
Genleri mi bozuk?
"Off-ladder" peak?
Bir "bozuk-gen" dağılımı.
An "off-ladder" peak.
Aşklarının en üst noktasında gözlerini yummuş.
She was taken from him at the peak of their love.