Phones traduction Anglais
5,814 traduction parallèle
Telefonlarımız olmadan bizi burada bırakamazsı.!
You can't leave us here without our phones.
Herkes devamlı telefonunda.
People are just on their phones the whole time.
- Sarah'yla telefonlar karıştı.
- I switched phones with Sarah.
Hem Vernon'un kuralları işe yaradı, intihar notları, telefonlar sonu gelmez otobüs yolculukları ve şu yeşil çantalar.
And Vernon's rules worked : The suicide notes, the phones, the endless bus journeys and the green bags.
- Pekâlâ bayanlar, telefonları alayım.
All right, ladies, phones, now.
Telefonlarınız bana vermeye ne dersiniz?
How'bout you give us your phones?
Herkes bir anda telefonlarını kullanmayı bıraktı.
Everyone stopped using their phones.
Telefonlarını kapatın.
Hang up the phones.
Telefonları kapatın.
Hang up the phones!
Telefonun orada çekmez.
Your phones won't work all the way out there.
En fazla uydu telefonları vardı ve bunları dinlemeniz için cihaz lazımdı.
The best they had were satellite phones, and in order to capture a satellite phone, you had to fly directly over it.
O dönemlerde de uydu telefonları zengin pisliklerde arazi sahiplerinde ve politikacılarda vardı.
On top of that, the only people who had sat phones were the filthy rich... the landowners, the politicians...
Sağ olun ama bütün numaralar telefonlarımızda kayıtlı.
Oh, thanks, but... All our contacts are on our phones.
- Evet, telefonların çok burada kapsamı dışındadır.
– Yeah, lots of phones are out of coverage here.
E-postalarımızı okuyorlar, telefonlarımızı dinliyorlar.
They read our emails, scan our phones.
Muhtemelen Agloe'da telefon yoktur.
They probably don't have phones in Agloe.
Anahtarlarınızı, cep telefonlarınızı ve tüm metal eşyalarınızı çıkartınız.
Please take your keys, cell phones and metal objects out of your pockets.
Ayrıca Emily ve Josh telefonlarınızı kapatmanızı rica ettiler.
Also, Emily and Josh request that you turn off your cell phones.
- Ivırını zıvırını topla.
I can't tell phones from cameras.
Ara vermeden ve arkadaşlarınla mesajlaşmadan... 8 saat boyunca telefonlara cevap verebilir misin?
Can you answer phones for eight hours at a stretch without texting your friends?
Telefonlarınızı ortadan kaldırın yoksa parmaklarınızı keserim.
Put your cell phones away, or I will cut your thumbs off.
Nic, telefonlar susmak bilmiyor.
Nic, the phones won't stop ringing.
Ama hayatlarında sadece telefonla oy vermiş anneler usually for other poor young moms who can't sing.
But they only ever vote with their phones, usually for other poor young moms who can't sing.
Telefonlarımızı bile Faraday kafesine koydurdun lan.
Look, you made us put our phones in a fucking Faraday cage.
Tam önündeki tabelada da kocaman "Telefon yok." yazıyor.
And there's a big bloody sign right in front of her, saying, "No phones."
Telefona alalım. Selam.
Let's go to the phones.
Cep telefonlarınızı Christine'e veriyoruz diğer iletişim araçları sizi kurtarır.
Giving your cell phones to Christine frees you up to other communications.
Birlikte dışarı çıkmışlar ama telefonla ilgileniyorlar sadece.
They're on a date and they're just on their phones.
Birinci ve ikinci adayların telefonları canlı yayında.
Dates one and two, phones are live.
Uydu telefonlarını, sabit telefonlar...
SAT phones, landlines, you name it.
Çekiç, Manrique'den gelen, bilinen katilden uydu telefonundan sinyal alıyorum.
Hammer, we have calls originating in Comuna 3, Manrique, from known sicario satellite phones.
Telefon kullanmıyorlar.
They're not using phones.
- Direkt telesekretere düşüyor.
Phones go right to voice-mail.
Önce birisi cep telefonlarımızı çaldı. Şimdi de vida kapaklı şampanya.
First someone steals our cell phones, and now screw-top champagne.
Oldu bilin. Gittiğimiz her yer, zamanıyla kaydedilir.
Definitely - - every location we visit is tracked and time-stamped on our phones.
Ofise dönüp telefonları cevaplamak mı istiyorsun?
You want to go back to the office and answer phones?
Mobil telefonlar ve e-posta aracılığıyla yayılan videodan sonra polis soruşturmaya başladı.
After acquiring the video clip which was spread via mobile phones and emails, police have started an investigation.
Herkese bedava tablet, telefon ve kablosuz internet verdiler.
They gave everyone free tablets and wi-fi and phones.
Hem giriş kartlarınıza hem de telefonlarınıza el koyduk. Kilidin saati de yarın sabah 8'e kuruldu.
We've taken your key cards and your phones, and the automatic timer won't go off until tomorrow at 8 : 00 a.m.
İnternetle telefon hattını soracak olursanız...
And the phones and internet?
Telefonlarını yanımdan ayırmam ama evimize kutular yollayarak hadlerini aştılar.
I like their phones, but they've gone too far sending this stuff to our houses.
Bildiğiniz gibi bizim kameralar kullansanız da kullanmasanız da hep kayıtta.
As you know, the cameras on your phones are always on, whether you're using them or not.
Biletler çoktan telefonlarınıza gönderildi.
Tickets are already on your phones.
Telefona izin vermiyorlar burada.
No phones allowed here.
Neyse ki jetonlu telefonlar hâlâ kullanılabiliyor.
Luckily, pay phones are still a thing out here in the sticks.
Telefonundaki GPS gibi.
It works like your phones GPS system.
- Telefonlar hamamböcekleri gibidir.
Cell phones are like roaches.
Çoğu telefon gidilen yerleri kaydeder,... eğer Sam telefonunu bilgisayarına yedeklediyse o gece dernek evine gittiğini gösteren bir bilgiye ulaşabiliriz.
Most phones record wherever you go, so if Sam backed up his phone to the laptop, there could be data showing he was at the sorority house that night.
Hadi herkes telefonlarını kutuya koysun.
Let's go, everybody! Phones in the box.
Yap hadi.
- I'll find Jones, get some more phones. Do it.
- Telefonlar.
Phones.