Photos traduction Anglais
9,120 traduction parallèle
Birbirlerinin aynıları olduğu için ikisinin de fotoğrafını çekmene gerek yok dedin.
You said since they were identical, I didn't need to take photos of both.
Hiç cinayet mahalli fotoğrafı olmasın.
No crime scene photos lying about.
Fotoğrafları gönderdiği kişi onları gördüğünde silen bir site. - Ama silindilerse- -
It's a site where any photos that he posts disappear after the person that he sent them to viewed them.
Peek-a-Pic'teki fotoğrafları bulduk, Elizabeth.
We found the Peek-a-Pic photos, Elizabeth.
Tek yapmam gereken Micah o bölgedeyken çekilen fotoları taramak.
All I have to do is run a search of all photos taken in that area during the time we know Micah was there.
Bunlar amcam Marshall'ın barakasındaki resimler.
Those are my Uncle Marshall's photos, from his shack.
Resimleri aradığım yerde bana göründü.
He showed me where to look for those photos.
Cesetlerin, 35 yaşında Asyalı kadınlar olduğu 7 mezar soygunundaki yedi kurmaca fotoğrafı eşleştirdik.
We were able to match forged photos with seven grave robberies in which the bodies were Asian females under 35.
Şimdi, anlaşmadan payına ne düşüyor bilmiyorum ama elimizde Sırp gangsterlerin buraya girip çıktıklarını gösteren bu kalınlıkta keşif fotoğrafları var
Now, I don't know what you get out of the arrangement, but there's a stack of surveillance photos this thick of Serbian gangsters strolling in and out of here.
Fotolardaki adam Goro Shioma.
The man with Adam in these photos is Goro Shioma.
- Profilim için seksi resimler çekmem gerek. - O konuda yardım edebilirim.
I need sexy photos for my profile.
Şu fotoğrafları çıkartmak istiyorum da.
I want to develop those photos.
Dünün fotoğraflarına bakıyordum da ne çektiğimi gözden geçirmeliyim.
Well, I was looking over yesterday's photos and I need to re-think what I'm shooting.
Peki fotoğrafları bassan sonra baksak?
Why don't you just print the photos out and we'll look at them.
Fotoğraflarını çekmem konusunda o kadar rahatsızsan, söyleyebilirdin.
Uh, if you were that uncomfortable with me taking photos of you, you could've just said so.
Fotoğraflarım için.
For my photos.
Fotoğrafların korkutucu diye sen demiştin.
You're the one who said all my photos were creepy.
Charles, A, adı her neyse o fotoğrafları sergileyerek gözü kara davranıp okul partisine gelmekten de korkmayacağını gösterdi.
If Charles, A, whatever he calls himself was bold enough to pull that stunt with the photos he's not gonna be scared to crash a school party.
Jessica bir yerlere eski fotoğrafları saklamış olabilir.
Jessica probably had her secret stash of old photos.
- Resimleri felaket oluyor.
His photos are tragic.
"... ve / veya koca motorları olan adamlarla randevu için resmini çekiyordum " ya hani.
"taking photos" of you for "dating purposes" with "guys who have a lot of money and / or giant hogs..."
Sonuçta benim resmimi, senden çok daha fazla çekiyordu ya.
She did always take so many more photos of me.
Sosyal medyadaki fotoğraf ve videoları gördüğünüze eminim.
The photos and videos on social media... I'm sure you've seen them.
Senin için zor olduğunu biliyorum ama şüpheliye elimizde delil olmadan olay yeri fotoğraflarını göstermek de neyin nesi?
I know this is difficult for you, but showing suspects photos of a crime scene before we've anything on them?
Efendim, bu fotoğraflar her yerde.
Sir, those photos are everywhere.
O fotoğrafları Sally Langston'a verirken Olivia'nın kendi işine de zarar verebileceğini düşünmedin.
When you gave those photos to Sally Langston, you didn't just leak this Olivia business.
Benim Casey'im 15 dakika içinde sahte fotoğrafları oluştururdu.
My Casey could make fake photos like that in 15 minutes.
Mellie'nin fotoğrafları sızdırdığını biliyorum.
I know Mellie leaked the photos.
Bekle, fotoğraflar...
Wait, so, the photos are...
- Fotoğraflar gerçek mil?
- Are the photos real?
Lokantada çekilen fotoğrafların hemen hemen her yerde.
Well, the photos of you from the diner are pretty much everywhere.
Ve sadece birazcık nefes alabiliyorum ve... o fotoğraflar ortaya çıkıyor.
And for just a little bit, I let myself breathe, and... then those photos come out.
Olivia'ya ne olduğunu duyduğunuzu varsayıyorum. O lokantadaki fotoğrafları gördüğünüzü.
I assume you heard what happened with Olivia in that diner and that you saw those photos?
Dünya bu fotoğrafları gördü.
The world saw those photos.
Kategori 5 bir fırtına bu. Bu bina Sally o fotoğrafları yayınladığından beri çekiciliğini kaybediyor.
The category 5 that's been building, picking up strength ever since Sally released those photos...
Olivia ve başkanın fotoğraflarını sen sızdırdın.
You leaked those photos of Olivia and the president.
Sally Langston'a o fotoğrafları sen sızdırdın.
You leaked those photos to Sally Langston.
Amcasının evindeki o resimler...
You know, those photos from his uncle's house...
Kişisel resimlerinizi yazdırırken çok dikkatli olun.
Use extreme caution when printing any personal photos.
Ama fotoğrafların belirsiz olursa kimse ne olduğunu göremeyecek.
But if your photos are soft, no one's ever gonna be able to see it.
Yalnızca buysa, bebeklik resimlerinle seni utandırma noktasına geleceğim.
If nothing else, I'll get to embarrass you with your baby photos.
Fotoğraflar gelmeye başladı.
Photos are coming through right now.
Ödülünü aldın, fotoğrafların şimdiden internette dolaşıyor.
You just got your Awards and your photos are already online.
Sadece fotoğrafları var.
Only photos.
Bizim arabanın arkasındayken paparaziler tarafından çekilmiş fotoğraflarımız vardı. Çok korkmuştuk.
I have photos of us children taken by the paparazzi, besieging the car, and we're clearly terrified.
Fotoğraflarımı asmışsın.
You hung my photos.
Bunlar programın 35 yıllık oyuncu afişleri mi?
Mmhmm. Are these cast photos from all 35 seasons of the show?
Evet, umduğumuz kadar güzellerdi ve çok fotoğraf çektik.
Yes, it was as beautiful as we had hoped, and many photos were taken.
Geçen gün eski fotoğraflara bakıyordum. Ve tanıştığımız günden beri senin fotoğraflarını çektiğimi fark ettim.
I was looking through old photos the other day and I realize I've practically been taking pictures of you since the day we met.
- Ya da fotoğrafları.
- Or the photos.
Laura'nın bazı fotoğraflarını çerçevelettim.
Got some of Laura's photos framed.