English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Anglais / [ P ] / Planted

Planted traduction Anglais

3,163 traduction parallèle
Şüphelendirdim.
I planted doubt.
O'Brien'ı işaret eden delili yerleştirdi. Ramirez'le iletişime geçtiği telefon ve daha sonra O'Brien'ın cinayete sebebi olduğunu göstermek için tavsiye mektubunu yazdı.
He planted evidence that would implicate O'Brien- - the phone used to contact Ramirez- - and then he writes a recommendation that he knows would demonstrate that O'Brien has motive for murder.
Kont Claus von Stauffenberg Hitler'in Almanya'yı yönetme şekli yüzünden dehşete kapılmıştı. Hitler'in öğlen konferansında masanın altına bomba koydu.
Count Claus von Stauffenberg, appalled at the way Hitler was leading Germany, planted a bomb under the table at Hitler's midday conference.
Boynuna yerleştirilmiş bir cihaz var.
- He has a device planted in his neck.
Sadece küçük tohum ektim.
I only planted a small seed.
Ektiğim tohumların filizlenip çiçek açma zamanı gelir.
Since I planted the seeds of fate, now it's the time to shoot out the buds and bloom the flowers.
Polislere sizin ve Yang Baek Usta'nın planının Genel Valiliği bombalamak olduğuna dair yalan söyledik.
We've planted false information that you and Master Yang Baek are intending to bomb the Government-General Building.
Bomba sabit değildi, Emin.
It wasn't a planted bomb, Amin.
- gökyüzüne saçılmış - gökyüzüne saçılmış
- planted in the sky - Planted in the sky
Trav... New York tarafından mı?
Trans... planted New Yorker?
Bu kavurucu hiçliğin olduğu yere bakıp bayrağını diken göt heriften bahsediyorum.
Who was the asshole, looked at flat hot nothing and planted his flag?
Vikram Thapar'ın yerleştirdiğine dair bilgi aldım.
My sources informed me that Vikram Thapar had planted the bomb.
Arabama bombayı senin koydurduğunu biliyordum.
I figured you had planted the bomb in my car.
Komploydu. Arabamdaki ve soyunma odasındaki uyuşturucular önceden yerleştirilmiş.
The drugs in the car and the dressing room were planted.
Gördün mü bilmiyorum ama Joe'yla o kısma zambak ektik.
Joe and I planted some day lilies back there, I don't know if you saw them.
O şeyi ben yerleştirdim.
I planted the badness.
WikiLeaks'e o şeyi sen koydun.
You planted the thing on WikiLeaks.
Ben, bombalama planı yaptım, ama kurtuldu. Polisle el birliği yaptım, ama o kaçtı...
I planted a bomb, but he got away... joined hands with the cops...
Ayak izlerini sen mi yaptın?
Planted footprints?
Ayak izlerini ben yapmadım.
Do not planted footprints.
Çünkü dairemize gizli kamera yerleştirdim!
Because I planted a spy camera in our apartment!
Sırf Amy'i kum torbamı kullanırken yakalamak için ben de bir gizli kamera yerleştirdim.
It just so happens that I also planted a spy camera to catch Amy using my punching bag.
Aslında tiyatro kostümü giymiş bir aylaktı, Oyun kartlarındaki ipucları onun üzerine yerleştirilmişti.
In reality a tramp dressed in a theatrical costume, the clues of the playing cards planted upon him.
Kasabaya bir polis memuru yerleştirmişler..
They planted a police officer in town.
Şu gizemli kayıp fotoğraftaki adamın hapları olayı kalp krizi gibi göstermek üzere yerleştirdiğine benim inanmamı mı istiyorsunuz?
You want me to believe that this person in this mysterious missing photograph planted the pills to make it look like a heart attack?
Gregory Dyson'un serenayt tabletlerini olası ölüm nedeni olarak görülsün diye Binbaşının odasına yerleştirdi.
He planted Gregory Dyson's serenite tablets in the Major's room as a possible cause of death.
Eli'nin arasını çaldım ve bonoları aldım.
I stole Eli's car and planted the bonds in the boot.
Burada sadece son derece uyumlu, mutlu insanlar var, dedi dilini çıkartarak.
We have nothing but well-adjusted happy people here, he says, tongue planted firmly in cheek.
Bloom'a sadece dinamiti yerleştirse bile, Bloom onu ifşa edebilirdi.
If he'd merely planted dynamite on Bloom, Bloom could've still exposed him.
Doğumun vakti ayrı, ölümünki ayrı ekmenin vakti ayrı, hasat etmeninki ayrı öldürmenin vakti ayrı, şifa vermeninki ayrı.
A time to be born, and a time to die. A time to plant, and to pluck up what is planted. A time to kill, and a time to heal.
Russo ayağını çitin yanlış tarafına attı.
Russo's planted his feet on the wrong side of the fence.
Ben ektim. Geçen sonbaharda.
I planted them.
Ekildikten sonra büyür ve gelişir... Öylesine dal budak salar ki... tane gelişip ağaç olur, kuşlar dallarında barınır.
Yet when planted It grows up And becomes the biggest of all plants.
Ruslar bayraklarını bir Norveç pelikan boku yığınına diktiler.
The Russians have planted their flag on a Norwegian pile of pelican shit.
Acaba tohum ekildi mi?
Has the seed been planted?
Lassie o bölgeye bir kaç patlayıcı yerleştirdi.
Lassie planted some explosives over there in that area.
Tekrar sahneye davet ettiğimiz en sevdiğimiz Kocaayak'ın aklını çelmek için çok sayıda motive edici alet yerleştirdik.
We have planted a number of these motivational devices in order to entice our favorite squatch into giving us a little encore.
Birisi onu oraya koymuş olmalı.
I--someone must have planted it.
Sence birisi Joan'un işaret parmak izini çıkartıp şırıngaya mı yerleştirdi?
Do you think someone lifted Joan's index fingerprint and planted it on the syringe?
Şırıngayı Joan'un çantasına senin koyduğunu seziyorum.
I'm sensing that you planted that syringe in Joan's purse.
- Onun yerleştirildiğini mi söylüyorsun?
You saying it was planted?
- Aynen, bence yerleştirildi.
Hell, yeah, I think it was planted.
Dr. Joan evrak işleriyle uğraşırken şişeleri Dr. Joan'un çantasına yerleştiren Leecy'di.
I was Leecy who planted the vials in Dr. Joan's bag while she was up here filling out paperwork.
Beyin korteksine küçük bir şey yerleştirdim.
I planted a probe... in your cerebral cortex.
"Tanrı sizi her nereye diktiyse, çiçeği bilmek zorundasınızdır."
"Wherever God has planted you, you must know how to flower."
Haydi ama. Bak, Telefonu oraya kim koyduysa, Aramadan sonra koydu.
Look, whoever planted the phone there, planted it there after the search.
Milkha Hint bayrağını dikti.
Milkha has planted the Indian flag!
Yapma ama, bunu oraya sen koydun!
Come on, man. You planted that!
- Farkında olmadan Gideon'un zihnine onun Matador olduğu fikrini yerleştirmiş olabilir misin? - Zihinsel yönlendirme etik değildir.
Is it possible you inadvertently planted the suggestion in Gideon's mind that the was the Ripper?
30 Haziran 1934'de Hitler Bavaria'nın Tegernsee kıyılarındaki bir kaplıcaya gitti.
Count Claus von Stauffenberg, appalled at the way Hitler was leading Germany, planted a bomb under the table at Hitler's midday conference.
Teklifini...
He planted... ( SPEAKING SPANISH )

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]