Plenty traduction Anglais
14,387 traduction parallèle
Hayır. Bu itfaiye ne zorluklar atlattı. Bunu da atlatacaktır.
Nah, this house has weathered plenty, and we'll weather this.
Birçok kanal Noel özel programları yapıyor yani evde kalıp televizyon seyredeceğiz.
There's plenty of channels that offer a Christmas Eve service, so we'll stay at home and watch it on TV.
Adı Will ama dört yaşında yani vücudumun toparlanması ve sıkılaşması için yeterince zaman geçti.
His name is Will but he's four, so my body has had plenty of time to bounce back down there, you know tighten up and...
Bir sürü içkimiz var.
All right? We got plenty of booze.
Olası avlar için, burada mercanların arasında ve resiflerin altındaki gizli mağaralarda bol miktarda korunak var.
For potential prey there's plenty of shelter amongst the coral. And in the caves that are hidden beneath the reef itself.
Daha çok zamanım var.
I have plenty of time left.
Eğer nasıl erişileceğini biliyorsanız, burada bir sürü yiyecek var.
There's plenty of food here, if you know how to get at it.
Burada çok sayıda çita avlanıyor.
Plenty of cheetah food over here.
Lütfen, beyfendi, hala konuşacağımız çok şey var.
[man] Please, gentlemen, there's still plenty of time to talk.
Aşağıda limanda bolca ambalaj kağıdı bulabilirsin.
You'll find plenty of packing down at the docks.
Yani, yayın yapmak için ziyadesiyle vaktin olacak.
So, there will be plenty of time for publishing.
Yani kıtlık olduğunu biliyorum ama yemek salonunda hala bolca yiyecek var.
I mean, I know there are shortages, but there's still plenty of good grub in Hall.
Çok zamanımız var.
We have plenty of time.
Burada ilgi görmeyi benden daha çok hak eden birçok sporcu olduğunu biliyorum.
I know there are plenty of athletes more deserving of publicity than me.
Herkese yetecek kadar var.
I got plenty for everybody now.
- Uğruna savaşacak kadarı kaldı Will.
There's plenty left to fight for, will.
Bol balık var.
There is plenty of fish.
- Ve bolca erzağa.
- And plenty of supplies.
Kış uykusunun tesirlerinden kurtulmak için olabildiğince sıvı şeyler iç.
To help you recover from hibernation, be sure to drink plenty of fluids
Bir sürü konserve etimiz var, sakin olabilirsiniz.
Well, you'll be relieved to know that we have plenty of SPAM.
Bu şu an klişe görünebilir ama denizde balık çok.
It may seem trite right now, but I promise you, there's plenty of fish in the sea.
- Çekmecede de çorap çok.
And plenty of socks in the drawer.
- Ne? Bende bir dolu kıyafet var.
I have plenty of disguises.
Şuan etrafta bolca buz var.
Now there is plenty of ice to go around.
Mini barda bol miktarda somon var bu yüzden keyfine bakın.
There's plenty of salmon in the minibar, so help yourself.
Dinlenmemeye ihtiyacım var.
I've rested plenty. I need to not rest.
Benim geldiğim yerde daha çok var, Majesteleri.
There's plenty more where that came from, sire.
Peki, bol bol alıştırma yapacaksın, çünkü Creek'i kurtaracağız hayat tekrar kap keklerden ve gökkuşaklarından ibaret olacak.
Well, you're gonna have plenty of practice, because we're gonna save Creek... And life will be all cupcakes and rainbows again.
Düşünecek çok zamanımız var.
We have plenty of time to think about it.
- Sende bolca var.
You have plenty.
Ama, Jake'in Florida'da onu bekleyen pek çok arkadaşı olduğuna eminim.
But I'm sure Jake has plenty of his own back in Florida.
Çünkü eğer yoksa buralarda başka bir ton kız var.
'Cause if you're not, got plenty of other girls here.
İstediğiniz şeyden bizde bolca var.
We have plenty of what you came for.
Vegas'ta her gece yok sattım.
I sold out every night in Vegas. I got plenty of dough.
O olmazsa başkasını avlarım.
Plenty of prey out there.
Dekolte derin olsun.
Plenty of cleavage, Eddy.
Bu arada, unutmadan, konuşmaya başlayınca bol su içmen gerekir, çünkü tabii ki ağzın son derece kuru ve korkudan kavrulmuş olacak, anlıyor musun?
Oh by the way before I forget, you must drink plenty of water when you start talking, which you wll do of course because your mouth will become exceedingly dry and parched from fear, you understand?
Eminim ki sokağın karşısın duygusal olarak 7 yaşında olan bir sürü tv sunucusu vardır.
I'm sure there are plenty of emotionally stunted 7-year-olds hosting TV shows across the street. Thank you.
Bugün çok şey oldu. Ben...
I've had plenty today.
Bolca ışık.
Plenty of light.
Bende çok var.
I have plenty of those.
Öbür dünya için fazlasıyla altının olacak!
You'll have plenty enough gold for the Afterlife.
Ayrıca sana bir çok şey verdim ve hiç birini aşırı bulmadın.
And there's plenty I've given you you've never found excessive.
Bir sürü yer var. Bir sürü yer. Bir sürü yer var...
Plenty of room, plenty of room.
Tatlım, bir sürü tanıdığı var.
Honey, she knows plenty of people.
Kalacak çok yeri var.
She has plenty of places to stay.
Bunu birçok kez yaptım.
I've done this plenty of times.
Birçok kez.
Plenty of times.
Eğer o piçlerden herhangi biri bizi terk ederse, Onlarla birlikte vuracak çok şeyin var.
If any of those fuckers get by us, you've got plenty to hit'em with.
Ve yıllar boyunca bol bol serbest bırakıldı.
And she's unleashed plenty over the years.
Burada bir sürü somun var.
There's plenty of buns.