Points traduction Anglais
9,002 traduction parallèle
- Hayatını kurtardığımız için puan alamayacak mıyım?
- Don't I get brownie points for saving your life?
28 puan!
28 points.
Bugün nasıl olurdu konuşacak noktalar olabilir?
How could there be talking points today?
Bu tüm birimlere gönderilen kaçak ihbarıdır.
This is an all-points bulletin for an escaped prisoner,
Bu akşam Borsa 10,233 puanla kapanacak. 617 puan yükselişle.
- Tonight, the stock market will close at 10,233 points, after regaining 617 points.
Kısa paragraf sorularının her biri beş puandı ama yirmi beş puanlık yerde altı tane soru olduğundan...
The short essay questions were worth five points each, um... but because there are six questions that account for 25...
Yine de yaptığın iyiliğin bir değeri var.
You still get points for doing good.
Antoine'ın gittiği yeri gösterebilecek herhangi bir şey.
Anything that points to where Antoine might've gone.
Bayağı iyi noktalara değindi.
He makes some really good points.
- Konuşulan noktalar, insanlık dramı.
Talking points, human drama.
Bir gerekçeye işaret eden ne varsa. Ego, intikam.
Anything that points to a motive.
Böyle büyüklükteki bir davada bütün detaylara hâkim olmak gerekir.
With a case this big, gotta make sure we're firm on all points.
Bize yönelen her şeyi o ortaya çıkarmadan kaybedebiliriz.
We can make anything disappear that points to us before he finds it.
Yapay maddeler, organik maddelere göre daha yüksek sıcaklıklarda tutuşur ve erir.
Non-organic material has higher kindling and melting points than organic material does.
Yargıcı kendisine çekmeyi başardı.
It's just that he scored big points with the judge in there.
Taliban güçleri güney ve doğu girişlerden geldiler.
So Taliban forces came up through the south and east entry points.
Söylediklerin çok önemli ve ilham verici şeyler.
These are all inspiring and valid points.
Uyguladığınız baskı ve ara sıra bağırmanız bunu düşünmemi biraz zorlaştırıyor da.
Judging by the pressure and what seems like the amount of exclamation points, it's a little hard to tell.
Sözcüklerden bir liste ya da geçidin yerini gösteren önemli yerlerin işaretlendiği bir harita olabilir.
Could be a list of words or scripture that speaks to one passage, a map that points to what's significant.
Nabız noktaları.
Pulse points.
Mesajında "bebek" yazmışsın, üç nokta koymuşsun, "hastane" yazmışsın.
Your whole text... it said, "baby," three exclamation points, "hospital."
Özellikle de ünlem işaretleri.
Exclamation points, in particular.
Görüşlerin her yönünü düşünmemiz ve sadece bir konuda neyi değil neden onu düşündüğümüzü de düşünmemiz konusunda bize meydan okuyor.
He challenges us to consider all points of view and to think about, like, not just what we think about something, but why we think it.
Tompkins kadın, Virginia adam mEating dikkat çekiyor - - Bir hetersexual cennet hikayesi, Wister inanmak istediği'
Tompkins points out that the woman meeting the man from Virginia, the story of a heterosexual paradise, is what Wister wants to believe in. "
Daha fazla nöbet noktasına ihtiyacımız var.
We need more watch points.
Bence Harold oldukça önemli bir noktaya parmak bastı.
( Emma ) Okay. I think Harold has made some very good points here.
Çok fazla gizemle örtülü nokta var, ne yapacağımızı bilmez haldeyiz.
There are too many points covered in mystery, I'm at a loss.
New York'taki tüm kanıtlar da Simon De Merville'i gösteriyor.
And all the evidence here in New York points to Simon de Merville.
Analistimiz hedef fiyatı 16 puan yukarı çekti.
Our analyst pushed the price target up 16 points.
Kanıtlar, hackerimiz olarak onu gösteriyor.
Evidence points to him as our hacker.
Ana yollara ve servis yollarına kontrol noktaları kurduk.
We set up check points on the main road and service roads.
Depoya giriş noktaları burası, burası ve burası.
Access points to the warehouse here, here and here.
3 mermi deliği var, sol omuz, sağ karın duvarı ve sağ şakak.
Three points of entry. Left shoulder, right abdominal wall and right temporal.
Bize göre evet. Ama onlar sadece iki nokta arasındaki en düz çizgiyi bulmaya çalışıyorlar.
To us, yes, but to them, they're just trying to find the straightest line between the two points.
Mekândaki sürprizleri azaltmak için gözler giriş ve çıkışlarda.
Eyes on points of entry and exit, geography mitigating surprise.
- Umut puanları.
- Hope points.
Onlarca aranın herhangi birinde, her normal insanın yapacağı gibi "bu arada, bir planım yok" diyebilirdin.
I guess at any of the several dozen points when a normal person would say, by the way, I have no plan.
Pekala, pekala, bir kaç kişinin ehliyetindeki ceza puanlarını silmek için, para karşılığı motorlu taşıtlar dairesini hacklemiş olabilirim.
All right, all right, I may have made a few bucks hacking the DMV to take points off a few people's licenses.
Kötü haber 6 puan geride olman.
Okay, the bad news is you're six points down.
8 puan geride.
She's eight points down.
Tekrar kilit noktalara değinelim.
Here are the key points again.
Sen 8 puan öndesin.
Now. You're eight points up.
Git ve o iki puanı al bakalım, koca oğlan.
You go ahead and make that two points now, big boy.
İnsanın elinde 10 milyon tane acı noktası olduğunu biliyor muydunuz?
Did you know that there are ten million pain points in the human hand?
Vina acı noktalarını çok çabuk öğrendi. Bu beni endişelendiriyor.
Vina learned the pain points so quickly... it kind of worries me.
Spanky, 1987'de kiliseden ayrıldı. Travolta'nın kiliseyle ilişkisindeki dönüm noktalarından biri Spanky'e neler olduğunu öğrendi ama bunun için hiçbir şey yapmadı.
One of the turning points in travolta's relationship with the church is when he understood what was happening to spanky, he didn't do anything about it.
Giriş noktalarında kamera yok.
No cameras at the entrance points.
Benim büyük tansiyonum beş, küçük tansiyonum da iki artmış.
I'm up five points systolic, two points diastolic.
İki puanla geridesin.
You are down by two points.
Her şeye tekrar göz gezdireceğim, suçlu veritabanlarına askeri kayıtlara, bilinen iletişim yollarına.
Yeah, I'm going to go through everything again... criminal databases, military records, known points of contact.
Rachel'ın çevirdiği kısım London'u işaret ediyor.
- Well, the bit Rachel translated, it points to London.