Precision traduction Anglais
840 traduction parallèle
İkinci Dünya Savaşı'nın sonundan bu yana, temel olarak aynı türde hassas derinlik kaydediciler kullanıyoruz.
We've basically been using the same types of precision depth recorders since the end of the Second World War.
Öyle hassas.
Such - Such precision.
... ama bu, sizden önce gösteri yapan fok balıkları kadar uyumlu bir gösteri yapamayacağınız anlamına gelmemeli.
But that doesn't mean you should work with less precision... than performing seals, which precede you.
Şu tepedeki durum ise sniper'lı bir adam ciddi bir istihbarat ve onu kullanacak ustalığı gerektirir.
And yet on that ledge above... was a man with a precision rifle... and a high degree of intelligence and skill that is required to use it.
[Adam Anlatıyor] Bundan sonra, Almanya'da bir yerde sniper'lı bir adam yüksek istihbarat ve onu kullanmak için gereken eğitim.
[Man Narrating] And from now on, somewhere within Germany... is a man with a precision rifle... and the high degree of intelligence and training that is required to use it.
Bu kadar hassas çalışmayı nereden öğrendin?
Where'd you learn such precision work?
Grubumuz mutlak kesinliği ile tanınır.
Our group is known for absolute precision.
Dr.Bohmer, bizim operasyonlarımızda zaman konusunda çok hassas olmalıyız.
Dr. Bohmer, our respective operations must be timed with the utmost precision.
Zamanlaması da berbat kesinliği de.
It's horrible, the way it's timed, the precision of it.
Optik fabrikasında çalışan bir işçinin buna inandığını söyleme bana!
Don't tell me a worker in a precision optics factory believes such superstitions!
Hesaplamaya dayalı bir oyun gibi zihni açan şey yoktur.
Nothing clears the mind like a game of precision.
" soygunu dikkatle gerçekleştirdiler.
" they performed the robbery with detailed precision.
Bu savaşı kısaltmak için tek ümit var : gündüz bombardımanı.
There's only one hope of shortening this war : Daylight precision bombing.
Stanley'in gezerek satışını yaptığı fabrikanın, yedek parça bölümünde kalite kontrolde çalışıyor.
- What does he do? He's on the Precision Bench in the Spare Parts Department. The plant that Stanley travels for.
Bayan lütfen çocuk kelimesini böyle soğuk bir şekilde kullanmayın.
Miss, please don't use the word "child" with such chilling precision.
Müthiş bir kesinlikle.
.. with devastating precision.
Bunda bir çeşit hassasiyet var.
There is a kind of precision about it.
Şimdi, aynı duyarlıkla geleceğimize ilişkin adımlarımızı planlamalıyız.
Now, we must plan our future steps with the same precision.
"Yemi güzel hazırlıyorum." diye düşündü.
"I keep them with precision," he thought.
Objeler düşsel bir ışıkla yıkanmış gibi. Oysa onları öyle keskinlikle, öyle acımasızca tasvir ediyor ki. Uzansan dokunacakmışsın gibi, hiçbir şeyi şansa bırakmayan bir tarz.
The objects are flooded with a wistful light and yet painted with such a detachment, precision, rigor that makes them almost tangible.
Asma bahçelerinin ne kadar düzenli olduğunu görüyor musun?
Observe the neatness and precision of the grape fields.
Tıpkı hassas çalışan makineler gibi.
Like a piece of precision machinery.
Kendinizi daha net olarak ifade etmeyi öğrenin.
Let us learn to express ourselves with as much precision as possible.
" Madam... Adet göstergesi Doğurganlık gününüzü bilimsel bir kesinlikle
" Madam... the Cycle Day Indicator enables you to determine, with scientific precision,
"Bilimsel kesinlikle"
"With scientific precision."
Duygularıyla kusursuz derecede iyi rol yapıyordu.
He played the entire scale of emotions with confident precision.
Yolculuk süresi ile ışık hızı çarpıldığında uzaklık 7-10 santimetrelik bir sapma ile hesaplanabiliyor :
By multiplying the travel time by the speed of light the distance to that spot can be determined to a precision of 7 to 10 centimeters :
Her 20 dakikada bir yeni bir bombardıman dalgası başlıyordu.
The successive waves came with precision every 20 minutes.
Bir İngiliz bankası titizlikle yürür
A British bank is run with precision
Ben bir subayım ve orduda nasıl eğitim alındığını az çok biliyor olmalısınız... Orduda mutlak hassasiyetle ilerlemeyi öğrendik.
You must know that in an officer's training corps... we military men are taught to march with absolute precision.
Mozart'ın yapıtları çok ince ve kesin.
There's a delicacy and precision about Mozart's work.
Evet ama, mutlak doğruluk gerektirir.
Yes, but it requires absolute precision.
Düşüncelerinin ve hareketlerin mükemmel bir uyum içinde olmak zorundadır.
It takes extraordinary precision in movement and thought alike.
Fark ettim ki, Amerika'da silah çekme hızı ne zaman çekeceğini bilmekten daha önemli.
When I realised that in America, the swiftness of the draw is more important than the precision of the shooting.
- Keskin nişancı silahı.
- It's a precision rifle.
Bu harekat çok titiz bir k esinlikle yürütülüyor.
The exercise is being carried out with meticulous precision according to plan.
Bu hayattaki şeyleri doğru bir şekilde açıklamalıyız.
We should state the things of this world with precision.
Koreografinin mükemmelleşmesi için uzun saateler çalışıldı sırf Roketler'e layık bir gösteri olsun diye...
Long hours of precision choreography... that would put the Rockettes to shame.
Hiç geri kalmayan saat yok, hayır.
No precision watches, no.
Şimdi Derbyshire Hafif Piyadesi sinirlilik gösterilerini sunacaklar.
But now, the men of the derbyshire light infantry Entertain us with a precision display of bad temper.
Hassas yaklaşma radarı 2-9 pisti için kullanılacak.
This will be a precision radar approach to runway two-niner.
Elimin yumuşaklığı karşı koymasına mani olmuştu.
The precision of my gesture prevented her parry.
Risk oluştuğunda ideal yöntemi formüle eder ve olasıIıkları mükemmel bir hassasiyetle hesaplarım.
When a risk is to be run, I formulate the ideal procedure... And calculate the chances involved with exquisite precision.
Bu işi biz yapsaydık, biraz daha hassas davranırdık.
If we're going to do this job, let's do it with some precision.
Hassas cihazlar üreten bir şirkette geç kalmaya yer yoktur.
There's no room for lateness in a company making precision instruments.
Bu tamamen zamanlama meselesi.
It's a matter of precision.
Müthiş bir hassasiyetle olay yerine tam cinayet anından sonra varmışsın.
It seems that with immaculate precision you've been arriving on the scene just after the victim's death.
Bu adamı ayakta tutan psişik bir güç ve bu gücün etkisi altındaki manyakça hassasiyeti.
It's a psychic force that holds the man together, this maniacal precision.
Şimdi biraz uygun ve askeri bir şeyler görelim : Askeri talim.
Now let's see something decent and military : some precision drilling.
O günden beridir ona göz kulak olurum, onun için bir baba gibiyimdir.
He was an electronic genius. He taught me to crack open a safe with scientific precision.
- Tam değil.
- Forget precision.