Prudent traduction Anglais
495 traduction parallèle
İnsanı fazla ihtiyatlı yapar.
Makes a man feel prudent-like.
AyrıIırsanız ikisinin arası daha iyi görünür ayrıca ileride daha ihtiyatlı davranacağınıza dair söz istiyorum.
You will live here, apparently on the best of terms with both of them and all I require is your promise of more prudent conduct in the future.
Sabırlı... ama temkinli.
Patient... yet prudent.
- Hayır, çok temkinli davranıyorlardı.
- No, sir, Captain. Didn't seem prudent to inquire.
Öyle içten, öyle ihtiyatlı, öyle çalışkan bir insansın ki!
You're so real, so wholesome, prudent and industrious.
Aşırı ihtiyatlı bir yaşam da çok sıkıcı.
An overly prudent life is a shabby thing.
Bütün ihtiyatlı insanların aile doktorları var ama çok azının düzenli görüştükleri avukatları var.
All prudent people have a family doctor, but very few have lawyers whom they consult regularly.
- Çok ihtiyatlı.
- Is prudent.
Evet, bayağı tedbirli.
Yes, very prudent, I should say.
Tehlikeyi seviyorsunuz Madam ama tedbirlisiniz.
You like danger, madam. But you are prudent.
Ağzımı tutuyorum.
I am too prudent to describe it.
Tedbirli çiftçiler.
Prudent farmers.
Dördüncü Clément, sülalesinin temel geleneklerini sürdürdü. Kısacası, mantıklı bir evlilik ve ek olarak "balon" lara canlı bir ilgi.
The fourth Clément carried on the basic traditions of the family, which is to say, a prudent marriage plus a lively interest in balloons.
Bana Bay Prudent'i gösterebilir misiniz acaba?
Would you point out Mr. Prudent, please?
- Ne gibi sebepler Bay Prudent?
- Such as, Mr. Prudent?
Bıçağın üzeindeki Prudent adı dikkatimi çekti.
Why, I notice the name of Prudent on this knife.
Çok üzgünüm Bayan Prudent.
Oh, I'm sorry, Miss Prudent.
Benim adım Dorothy Prudent ve bu da babam.
My name is Dorothy Prudent and this is my father.
Prudent mi?
Prudent?
Gerçek şu ki Bay Prudent, eninde sonunda bu gemi tamir-bakım ya da ikmal için yere inmek zorunda kalacak.
The point is, Mr. Prudent, sooner or later this ship has to land for repairs or supplies.
Ben Philadelphia'dan Prudent!
This is Prudent of Philadelphia!
Ben Philadelphia'dan Prudent!
This is Prudent... of Philadelphia!
Philadelphialı Prudent mi?
Prudent of Philadelphia?
Ben sadece savaşa karşı savaş ilan etmiş bir adamım Bay Prudent!
I am a man unto myself, Mr. Prudent, who has declared war against war. That is my purpose, sir!
Türünüzün akıl yürütmesini seviyorum, Bay Prudent.
How like the reasoning of your kind, Mr. Prudent.
Bay Prudent, size bir şey söylemeliyim.
Mr. Prudent, I should like a word with you, sir.
Bu inişten faydalanmalıyız, Bay Prudent. Kaçmak için tek şansımız olabilir.
We must take advantage of that landing Mr. Prudent it may be our only chance to escape.
Bayan Prudent ve babasının bu işle hiçbir ilgisi yok.
Miss Prudent and her father had nothing to do with it.
Bay Prudent bayım.
I am Mr. Prudent, sir.
Yeter Bay Prudent! Yeter!
Enough, Mr. Prudent!
Aptalın tekisiniz Bay Prudent.
You are a fool Mr. Prudent.
Eminim ki ne demek istediğimi anladınız Bay Prudent.
But I'm sure you get the point, Mr. Prudent.
Peki beni kim durduracak, Bay Prudent?
And who is going to stop me, Mr. Prudent?
Bayan Prudent, içeri geçin.
Miss Prudent... inside.
Bay Prudent!
Mr. Prudent!
Bay Prudent!
Mr. Turner!
Doroty, Bay Prudent, lütfen kamaranızda bekler misiniz?
Dorothy and Mr. Prudent, would you wait in the cabins, please?
İngiltere ile yürüttüğümüz zorlu savaş... Bizi oldukça yıpratıyor, İşgücüne ihtiyaç duyuyoruz... Fakat bunu yaparken tedbirli olmak zorundayız.
All of this is temporary, but the war against England gives us no choice but to be very prudent.
Andiamo, sen daha sağduyulu olmalısın.
Andiamo, you must be much prudent.
Teşekkür ederim, bu biraz küstahlık olur.
Thank you, that'd be more prudent.
Adamı ihtiyatlı olmaya zorlar, ondan sonra elveda mutluluk.
Makes a man feel prudent-like, and then goodbye to'appiness.
Cana yakın, dini bütün ve sağduyulu biridir.
She's charming, very religious, and very prudent.
Afedersiniz Bay Başkan ama... bir alarm durumunda birliklerin büyük şehirlere nakliyesi... sadece mantıklı değil, üstelik tedbirli bir hamle de.
Forgive me, Mr. President but as for flying troops to the big cities in an alert that seems to me not only logical but prudent.
Tarihi geçmişe sahip bu arazi üzerinde yönümüzü tayin etmek ancak dikkatli davranarak mümkün olabilir.
It might be prudent right at this moment to get our bearings upon this historic arena. Julesburg is here.
Bu akıllıca olur mu?
Is that prudent?
Akıllıca mı bilmem.
I don`t know about prudent.
Belki de sahiden akıllı davranmayarak rahatsız ettim sizi.
Perhaps because I can't bring myself to be prudent.
Anlıyorum. Akılcı davranamayan biri ile... evlenmemi nasıl bekliyorsunuz, peki?
And how could you possibly expect me... to marry someone who can't be prudent?
Tüketiciler çok dikkatli ve kuşkuluydu çünkü bilinçsizce kullanıldığında her şeyi yakıp küle çeviren bir tür ateş çıkarıyordu.
The consumer has become so prudent and suspicious that he unconsciously links them to a kind of fire that devours objects.
Ayrıca, eğer karşılıklı ilgimiz aramızda özel kalırsa daha sağduyulu davranmış oluruz.
Besides, I think it would prove prudent if our mutual respect remains a private affair.
En iyisi ben çok dikkat edeyim.
Yes, I should be more prudent.