Pumpernickel traduction Anglais
95 traduction parallèle
Dr. Schickel ne demişti?
What did Dr. Schickel say about pumpernickel?
Eve gideriz. Peynir ekmek yeriz. Biraz da kahve yaparım.
We'll go home and I'll make a nice liederkranz and pumpernickel and some coffee.
Peynir, ekmek ve kahve.
Liederkranz, pumpernickel and coffee.
O peynir ve ekmeği küçük lokmalar hâlinde yersen daha iyi olur.
Better take small bites on that liederkranz and pumpernickel.
Tıpkı taze pişmiş çörek gibi.
Like freshly baked pumpernickel.
Esmer ekmekten et, marul, domates ve mayonezli sandviç.
Bacon, lettuce, and tomato with mayonnaise on pumpernickel toast.
Tüh. Molly'nin çavdar ekmeğini unuttum.
Oh, darn, I forgot Molly's pumpernickel.
Ama onu tanırsın canım, kahvaltıda çavdar ekmeği yemeyi çok sever.
- Honey, you know how she is. She loves to have pumpernickel with her breakfast.
Çavdar ekmeği nerede?
Where's the pumpernickel?
- Çavdar ekmeğini unutmuşum.
- You know I forgot the pumpernickel? - Yeah.
Mutfağa koştum ve bir parça çavdar ekmeğiyle döndüm.
I raced to the kitchen and back with a heel of pumpernickel.
Ağabeyim suç aleti çavdar ekmeğini elimden aldı ve onu dedemin parmakları arasına sıkıştırdı.
My brother took the incriminating pumpernickel from my hand and... stuck it... into Grandpa's fingers.
Galiba büyücü olmaktan kaynaklanıyor bunlar.
Was it the pumpernickel, or was it the thought of hanging around with big men in leather shorts? I'll have you court-martialed for this, Blackadder!
- Soyadı ne, para pompası mı?
- Roger Pumpernickel the Third?
Fahişe miydi, yoksa, deri şortlu iri adamlarla takılmayı mı düşündün?
Was it the pumpernickel, or was it the thought of hanging around with big men in leather shorts?
Eminim çavdar ekmeğinin üzerinde domates ve mayonezle harika olur.
- Thank you, Mr. Stilton. It goes great with tomato, mayonnaise, and pumpernickel.
- Soğan, tarçın, kuru üzüm, çavdar.
- Onion, cinnamon raisin, pumpernickel.
Soğan, çavdar, kuru üzüm ve... neydi?
Onion, pumpernickel, plain and... uh, what?
Neyse. Bagel, haşhaş tohumu, çavdar ekmeği, susam, soğan ve sarımsak getirdim.
brought bagels, poppy seeds, pumpernickel, rye, sesame, onion, garlic.
Çavdar ekmeğimiz kalmadı.
We're out of pumpernickel.
- Çavdar Ekmeği!
- Pumpernickel!
- Çavdar Ekmeği, Çavdar Ekmeği.
- Pumpernickel, Pumpernickel.
- Gel oğlum, Çavdar Ekmeği.
- Here, boy. Here, Pumpernickel.
Pekala bütün üst kata baktım ve Çavdar Ekmeğinden hiçbir iz yok.
All right, I checked out the entire top floor and no sign of Pumpernickel.
Birşeyler atıştıralım ve belki Çavdar Ekmeği de yediğimizi duyup o da bize katılır.
Let's have a snack, and maybe if Pumpernickel hears us enjoying our food, he'll join us.
Zavallı Çavdar Ekmeği.
Poor Pumpernickel.
Çavdar Ekmeğini veterinere götürüyoruz.
We're evacuating Pumpernickel to the vet.
Çavdar Ekmeğini, Robert'ın polis arabasıyla gezintiye çıkardık.
Oh, oh, we gave Pumpernickel a ride in Robert's police car.
Bu Çavdar Ekmeği değil.
This isn't Pumpernickel.
Baba Çavdar Ekmeğim nerede?
Daddy, where's Pumpernickel?
Çavdar Ekmeğini görebilir miyim?
Can I see Pumpernickel?
Bilmen gereken önemli şey Ally Çavdar Ekmeğinin cennette oluşu.
The important thing to know, Ally, is that Pumpernickel is in heaven.
Aynı eski Çavdar Ekmeğine benziyor ve mağazadaki çocuk dedi ki birkaç sene içinde uçabilirmiş.
He looks just like the old Pumpernickel. And the guy at the store told me that in a couple years, he might fly.
Çocuklar için ne sağlıklı olur biliyor musun hepimiz birden Çavdar Ekmeğine resmi bir veda etmemiz.
You know what I think would be healthy for all the kids? If we have sort of a formal goodbye ceremony for Pumpernickel.
İlk önce herkesin Çavdar Ekmeği hakkında bir şey demesini istiyorum.
I want everybody to say something about Pumpernickel first.
Çavdar Ekmeği bütün hamstırlar gibi ekmeği severdi.
Pumpernickel- - liked the hamster, love the bread.
Çavdar Ekmeği bu dünyadan gitmiş olsa bile biliyorum ki bize her zaman cennetten aşağıya bakacaktır.
Even though Pumpernickel has gone from this earth, I know he'll always be looking down at us from heaven.
Sonuç olarak, öleceğim zaman bende Çavdar Ekmeği gibi ölmek istiyorum. Sessiz, acısız ağzımın kenarında çikolata parçalarıyla.
You know, I have come to the conclusion that when I die, I would like to die like Pumpernickel, quietly, painlessly, chocolate fudge pop stuck to the corner of my mouth.
Pekala her zaman kendimi Çavdar Ekmeğine yakın hissettim özellikle temizlik ve karnını doyurduğum zamanlarında.
Okay, well, I've always felt very close to Pumpernickel, especially since I did a lot of the feeding and cleaning and, you know, most of the work.
Yani Çavdar Ekmeğinin ölümü hayatımda büyük bir boşluk yaratacak.
So Pumpernickel's passing is gonna leave a big hole in my life.
Hoşça kal Çavdar Ekmeği.
So long, Pumpernickel.
Seni özleyeceğim Çavdar Ekmeği.
I'll miss you, Pumpernickel.
- Ben de seni özleyeceğim Çavdar Ekmeği.
- I'll miss you too, Pumpernickel.
Ben de seni özleyeceğim Çavdar Ekmeği.
I'll miss you too, Pumpernickel.
Endişelenme Çavdar Ekmeği.
Don't worry, Pumpernickel.
Çavdar Ekmeğini çok iyi tanımıyordum.
I didn't know Pumpernickel very well.
Ama Ally Çavdar Ekmeğini tuttu ve bana nasıl tutulacağını gösterdi.
But Ally picked up the- - Pumpernickel and she showed me- - showed me how to hold him.
Örneğin çavdar, buğday, kepekli... Esmer ekmek ve ekşi hamur.
There's rye... wheat, whole-wheat... pumpernickel, sourdough...
Üvey oğlum ona ekmeği ve salamı gösteren olmazsa... bir sandviçi bile tanıyamaz.
My stepson couldn't figure out a cheese sandwich if they spotted him the pumpernickel and the provolone.
- Çavdar ekmeği, kepek ekmeği.
Rye, sourdough, pumpernickel.
Çavdar Ekmeği, balık çubuklarıyla uyuyor.
Um... um- - Pumpernickel sleeps with the fish sticks.