Purpose traduction Anglais
11,750 traduction parallèle
Kendi adıma ben, bu yasanın amacını aniden ve pervasızca bozan yasa değişikliklerinden bıktım.
I, for one, am fed up with amendments that suddenly or blatantly defeat the purpose of this bill.
Bilerek dedim zaten.
On purpose.
" Sen amacını askıya almak niyetindeysen...
" Suspend thy purpose
Yalanın amacı bu.
That is the purpose of the lie.
Kasten.
It was on purpose.
Tebrikler beyler, az önce kazıklandınız. Kasten yanlış bilgi verme deniyor buna o parmak izi oraya bilerek konulmuştu ve şüphelilerimize 9 saat avantaj sağladınız.
Well, congratulations, gentlemen, you've just been played, it's called disinformation, that print was put there on purpose and you've given our suspects a nine hour head start.
Geminin havasının kasıtlı olarak boşaltıldığına hiç şüphe yok.
No doubt about it, this ship was vented on purpose.
- Bilerek yaptığımı mı düşünüyorsun?
You think I do it on purpose, don't you?
Sana ihtiyacım olan şey, Burada olmaktaki tek amacın, Todd'u her zaman benden uzak tutmaktır.
What I need you to do, your sole purpose in being here, is to keep Todd away from me all the time.
Dünyada hepimizin bir amacı var.
♪ That we're all here for a purpose ♪
Şikayete göre, silah taşımaktan, ölümcül bir amaçla silah taşımaktan tutuklamaya karşı koymaktan, ağır cinsel saldırıdan ve kasten adam öldürmekten suçlu bulunmuşsun.
Well, according to the complaint, you're charged with possession of a weapon, possession of a weapon for deadly purpose, resisting arrest, aggravated sexual assault, and murder in the first degree.
Tanrı'nın benim için özel bir gayesi varmış.
That God had a special purpose for me.
Senin amacın bu.
That is your purpose.
New York tahkikat heyeti tarafından öldürme kastıyla silah bulundurma tutuklanmaya karşı koyma birinci derece cinsel saldırı ve birinci derece cinayetle suçlanıyorsunuz.
The grand jury of the state of New York has indicted you for the crimes of possession of a weapon for deadly purpose, resisting arrest, aggravated sexual assault in the first degree, and murder in the first degree. How do you plead?
Lütfen adınızı, telefon numaranızı, ve arama amacınızı bip sesinden sonra mesaj olarak bırakınız.
Please leave a message telling us your name, phone number, and purpose for calling at the sound of the beep.
Bile bile mi sıçtılar yani?
Did they tank that shit on purpose?
- Bilerek yapmadım.
- I didn't do it on purpose.
Dayanışma gayemiz.
Cooperation is our purpose.
- Hepimize bir amaç verdim.
I have given us all a purpose.
Bir küçük amaç yakalamak istiyorlar. Hayatlarının bir anlamı olsun toplulukları, umutları olsun istiyorlar. Hepimiz gibi.
So they can scratch out some small purpose that can give their life some meaning, community, hope, like all the rest of us.
Asıl amacının, Jindra'yı sakinleştirmek olduğuna inanıyorum.
I believe its purpose is to calm the nerves in Jindra.
Bunda herhangi bir amaç göremiyorum.
I do not see the purpose of it.
Bir gayen var.
You got purpose.
Bir görevi var.
She serves a purpose.
Londra'yı ziyaret sebebiniz neydi Bay Michaels?
What was the purpose of your visit to London, Mr. Michaels?
Bebek Bay Church'e bir amaç ve heyecan kattı.
The baby gave Mr. Church a sense of purpose and excitement.
Günlerimizin düzeni, bir amacı olduğuna inanmak!
To believe there is an order to our days, a purpose.
Günlerimizin düzeni, bir amacı olduğuna inanmak!
To believe there is an order to our days... a purpose.
- Analizler, radyoizotop, I-29'un nükleer füzyonun yan ürünü olduğunu... ve tıbbi bir amaçla kullanılmadığını gösterdi. I-123,
- An analysis revealed radioisotope I-29, which is a by-product of nuclear fission and has no medical purpose like I-123,
" Temiz ve su gibi saf bir amaç için... hayat yolunda ilerledi.
" She travels through the path of life with purpose as clear and pure as spring water.
Bunun için yasal bir amaç yok.
There's no legal purpose for it.
Ama Bay Cochran ve savunmanın buraya gelmekte bir amacı var. Amaçları jürinin duygularıyla oynayıp taraf seçmelerini sağlamak.
But Mr. Cochran and the defense have a purpose for entering this area, and that purpose is to inflame the passions of the jury and ask them to pick sides.
Bir amaç uğruna vermiştin bunu.
You gave it to me for a purpose.
O amacıma ulaştım.
I've achieved that purpose.
Savaşmanın amacı, düşmanlarını yenmektir, değil mi?
The purpose of fighting is defeating your enemies, isn't it?
Yüce bir amacınız var.
A greater purpose.
İki evlat, bir kılıç tek amaç.
Two sons, one blade... One purpose.
Bana bir amaç verdi ve kontrol etmeyi öğretti.
He gave me purpose and control.
Ne bir kız ne de bir kadın, bir amaçla keskin bir silah haline gelin.
Nor a girl or a woman, become a sharpen weapon with a purpose.
Adam dediğin, amacını bulana kadar gerçek bir adam olamaz derler.
They say a man ain't a man until he's found a purpose.
Senin her zaman "Piyonların" gibi bir amaca her şeyini verebilecek bir insan olduğunu biliyordum.
I always knew you were the kind of person who would give everything to a purpose like the Pioneers.
Sana bir amaç hissi vermesi için birkaç angarya iş listesi tek başına bir yere kapanmış hissetmeyesin diye.
Yep. That is a list of chores to give you a sense of purpose, so you don't feel so cooped up and lonely.
Biz kendimiz de hazır eriştenin yeterli olup olmadığından emin olamadık ve öğünler arasından çıkardık.
We ourselves were concerned whether pot noodles were fit for purpose and removed them from the offering.
Tamam, haberleşme teçhizatı bilerek imha edildi.
Okay, the communication equipment was destroyed on purpose.
Ama bunun neden olup olmadığını anlayamazsın değil mi?
But how can you tell whether it was on purpose, or not?
Ayrıca o Türk olacak salak bunu bilerek yapıyor.
it's our home, and that Turkish idiot is doing this on purpose
- O ismi bilerek listeye koymadık ki sana güvenebilir miyiz anlayabilelim.
We left that name off the list on purpose. See if you could be trusted.
Sanırım kasten yaptı ve birisi kaza süsü verdi.
I think he did it on purpose, and someone made it look like an accident.
Bize kasten çarptı.
He hit us on purpose.
Bilerek ıskaladım.
I missed on purpose.
- Niyetiniz neydi peki?
For what purpose?