Quip traduction Anglais
71 traduction parallèle
Taksi şoförü hakkındaki şakanız çok komikti.
Your quip about the taxi driver was most humorous.
Şaka gibi alıntıladığım esprileri bir slogan olmaya başlıyordu ama benim için aklın anlamı çok önemlidir.
His quip has become a sort of motto that I quote as a joke but it is for me the most serious definition of intelligence.
- Sonra ağzım açılıyor ve başka saçmalıklar dökülüyor.
Then my mouth pops open and out comes another stupid quip.
Benim tavsiyem, bunu sıradan bir'smart-Aleck'alaylı şakasına çevirip sağ salim atlatmak... ve gelecek hafta, başladığımız yere döneceğiz... Diğer bir kaçık maceraya hazırlan.
My advice is to ride it out, make an occasional smart-aleck quip... and by next week, we'll be back to where we started from... ready for another wacky adventure.
"Bir espri yaparsan canını bağışlarım."
"One quip and you can live."
Kral senin at esprini duymuş.
The king heard about your horse quip.
Elbette bu durumda hep, o kişiyi yıkan espriler yaparak cevap veririm.
Of course, I generally respond with a devastating quip rather than a left hook.
Eğer bir şey hakkında zekice bir söz bulamazsa sabırlı davranıyor.
You know Pacey. lf he can't come up with a clever quip about something then he goes stoic.
Buna'ağır çekim'değil, espri derler.
That's why they call it a quip. Not a "slowp."
Önce ateş, sonra espri.
Shoot first, quip later.
Beni parmaklıklar arkasına sokmak için on fırın ekmek yemen lazım!
A quip about putting me behind bars would have been far more delicious!
Bu yüzden de k.çımı kaldıracağım, zillerimi takacağım ve biraz gülümseyip birkaç nükteli söz söyleyerek çok çirkin bir canavarın karnına döneceğim. Birilerine yardım edebilecekmişim gibi davranmaya devam edeceğim.
Which is why I'm going to heave my tochis off this stool strap the bells on and, with a smile and a quip, go back into the belly of a very ugly beast and pretend like I can help.
Sizi Playdude Ağaç evime atacağım.
I'm throwin'a little sip'n'quip at the Playdude Treehouse
Hakkımda bir şeyi iyi öğrenmelisiniz. Ben şaka yapmam, şaklabanlık... ya da muziplik de.
One thing you'll learn about me is I do not kid, or jest, or joke, or jape... or quip.
Şimdi, normalde tek çocuk olduğunuza karar verirdim ama anne babanız hakkındaki alaylı şakayı savuşturmanızdan öksüz olduğunuz kanaatindeyim.
Now, I'd have normally gone with only child but, you see, by the way you ignored the quip about your parents I'm gonna have to go with orphan.
"Breanna'yla ben" demen gerek, ama ayrıntısıyla anlatmayayım.
Breanna and I, but let's not quip over details.
"Yargısız infaz" la ilgili kinayeli sözlerimden ve Savunma Bakanı'nın "elde silah yakalanan isyancıların anında vurulması" genelgesinden sonra,... Albay, Onbaşı Arnoul'un katilini idam etmeye karar verdi.
My quip about summary executions, and the Defense Minister's statement that "a rebel with a weapon could be shot instantly", led him to have Arnoul's killer executed.
Nasıl bir espriyle açabilirim?
What's a funny little quip I could open with?
Küçük şeyimi sana batırma konusunda şaka yapayım mı?
D'you want a quip about feeling a small prick?
- Bir çeşit alaycı ifade.
- It's a sort of a quip.
Bunlar bir Charles Grodin esprisinden bile daha kuru.
These are drier than a Charles Grodin quip.
Hayır. - Ama çok espriliydi.
Oh, But I Had A Really Good Quip.
Bazen alaylı konuşurum.
I quip sometimes.
Bırakıp gitmek istemem ama işlerim var.
Hate to quip and run, but I'm a busy boy.
Sonra Dorothy Parker benimle alay eder ve James Thurber da ona gülerdi. Ben de göz yaşları içerisinde odadan ayrılırdım.
Then Dorothy Parker would make a quip, James Thurber would laugh, and then I would end up leaving, crying.
Bu, çok akıllıca bir şakaydı, şef.
That is a-a clever, well-timed quip, chief.
Bu bir şaka değil, dedektif.
It's not a quip, detective.
Ayın arka tarafıyla alakalı komik bir şeyler düşünmeye çalışıyordum.
Just trying to think of an amusing quip about the backside of your moon.
Chloe söyleyeceğin hiçbir şey fikrimi değiştirmeyecek.
There's no Chloe quip that's gonna make me change my mind.
Marion Ravenwood esprisi yüzünden mi?
Was it the Marion Ravenwood quip?
Şurada ne güzel Kenny'nin fakirliği ve Kyle'ın Yahudiliğinden konuşuyorduk. Sen gelmişsin 11 Eylül diyorsun, şişman diye aşağılıyorsun.
Here we were having a perfectly nice conversation about Kenny being poor and Kyle being a Jew, and you just decide to go 9 / 11 and bust out the "fat" quip.
Günün esprisi!
Quip of the day!
Bom! Günün esprisi!
Quip of the day!
Sonuncusu şakaydı.
That one was a quip.
- Sürekli sokacağın lafı düşünürsen, insanların ne söylediğini duyamazsın.
- If you're always thinking about the next quip, You're not hearing anything that's being said.
Harika bir taştı.
That was a great quip.
Ben taşı gediğine koyamıyorum.
I can't quip.
Keşke taşı gediğe koyabilen biri olsaydım.
I wish I could quip.
Evet, taşı gediğe koydum.
Yes, nailed the quip.
Normalde bu anlarda nasıl yanlış otobüse bindiğim veya Albuquerque'den nasıl yanlış yöne döndüğüm üzerine espri yaparım.
You know, ordinarily this is the moment where I'd make some quip about how I got on the wrong bus or taken the wrong turn at Albuquerque.
- Unutma, bu yaratiklar arkadaslarimiz!
And you will skin the children I hunt for their pelts. ( Teacup clatters ) That one was a quip.
bir tane daha böyle bir iğneleme yap yap ve Trick sana betondan bir Prada takım döksün.
Yeah... one more quip like that and Trick'll outfit you in a pair of cement Pradas.
Ben sadece istediğiniz Ben espri-off kazanan olduğum gerçeğini kabul etmek.
I just want you to acknowledge the fact that I'm winning the quip-off.
Esprime gülsene.
Laugh at my humorous quip.
- Sen dalga geç ama ben ciddiyim.
Oh, you quip, but I'm in earnest...
Bilirsin nasıl sırıtır, ve sonra bir espri yapar, ve konuyu değiştirir.
You know the way he smirks. And then he would throw out a quip and change the subject.
- Ayrıca Arnold Quip olarak tanınır.
Dawson. - Also known as Arnold Quip.
- Quip ile konuşmamızın zamanı geldi.
- It's time we talked to Quip.
İkiyüzlü, Bay Quip.
Double-crossed, Mr. Quip.
Flambeau, Quip'e yolumu kesmesini beni durdurmasını emretti.
Flambeau ordered Quip to intercept me.
İğneli bir laf etmeyecek misin?
What, no quip?