Rape traduction Anglais
5,987 traduction parallèle
Ben tecavüz et derim, sense etme.
I say rape, you say don't.
Soruşturma tecavüz olduğu kanısında.
The investigation is looking into the possibility of rape.
Bana tecavüz edeceksin, değil mi?
Going to rape me, is not it?
Bana tecavüz edip, öldürmesin diye karısıymışım gibi davrandım lan.
I had to pretend it was his fucking wife... not to rape me or kill us.
Bazı yerlerde asiller, aşağı tabakadan rahatsız olurken bazı yerlerde de kadınlar ve çocukların, tecavüz edilip öldürülmesi rahatsızlık uyandırıyor.
In some places the highborn frown upon those of low birth. In other places the rape and murder of women and children is considered distasteful.
Neden diğer herkes gibi Vincent Park'taki tecavüz olayına bakmıyoruz?
Why aren't we at the rape at Griffith Park like everybody else?
Peki ya Danko Jones... Sen zamanında bir kadına tecavüz etmemiş miydin?
- Didn't you also rape a woman once?
- Tecavüzün komik olduğunu mu sanıyorsun?
- You think rape is funny?
Sen taciz eder, yağmalar ve senin olanı alırsın.
You rape and you pillage and you take what's yours.
Tamam, tabi ki, tabi ki onu taciz edemezsin.
Okay, obviously... obviously don't rape her.
- İnsanları taciz etme.
- Don't rape people.
Arka bahçende fıçı bira partisi verip sikko balo kızına çakmak için 50 kağıda merdiven altı bir tezgâhtan satın aldığın Virjinya ehliyeti değil ulan bu.
This ain't some phony Virginia driver's license you're buying for 50 bucks in the back of a head shop so you can host a kegger in your backyard and date-rape the motherfucking prom queen.
Cinayet, eziyet, tecavüz, katliam.
Murder, torture, rape, wholesale slaughter...
Benden af dileyene dek insanlığınıza tecavüz edeceğim.
I will rape your humanity... until forgiveness is what you seek from me.
Tecavüz hakkında bir hikaye yazdı.
She wrote a fantasy story about rape.
- Tecavüzcü!
- Rape! - Rape?
Burası Massachusetts, insanlar hala tecavüzcüleri kovalıyor.
This is Massachusetts, people still come running for rape.
Tecavüz etmediler değil mi?
They didn ´ t rape you, did they?
Ama tecavüz değil. Kayıt dışıdır, rüşvetçi bir muhasebeci için bile.
But not for rape that's off books - even for a bent accountant.
Boyuna kemer bağlamak, omuzu ısırmak, bu hapishane tecavüzü.
A belt round the neck, biting the shoulder, that's a prison rape.
Bana tecavüz etmeye çalıştın!
You tried to rape me!
ama hiçbir tecavüz yoktur.
- Go ahead. It's not a rape.
Bu bir... Tecavüz alarmı.
It's... a rape alarm.
Tatlım, tecavüz alarmına sahip olup kullanmak zorunda kalmaman üst geçitte masumca yaklaştığın bir grup adam tarafından toplu tecavüze uğramandan daha iyidir.
Sweetie, it's better to have a rape alarm and not need it than to get gang-raped in an alleyway by men you may have, however innocently, led on.
Benim tecavüz alarmım olduğunu herkese açıkladıktan sonra millet gülmeyi kestiğinde, biraz uyuyabildik.
After I'd explained to everyone that it was my rape alarm, and once they'd stopped laughing, we got some sleep.
Ayrıca, tecavüz edilmenizi kolaylaştırır.
Plus, it makes you easier to rape.
- Evet, randevu tecavüzü uyuşturucusu.
- Yeah, date rape drug.
Randevu tecavüzü... tecavüz uyuşturucusu olarak kullanılmak üzere sert yapmak için.
To make it hard to be used as a date rape... rape drug.
Tecavüz edip öldürecek misin bizi yoksa?
Are you gonna rape and murder us?
İnsanın ruh eşiyle yaptıkları kanunen tecavüz sayılmaz.
You can't statutory rape your soulmate.
Bjarne Thøgersen iki cinayet ve tecavüzden beş yıla mahkûm olmuş ama üç yıl sonra serbest bırakılmış.
Bjarne Thøgersen got five years. Was released after three, for the double murder and rape.
Tecavüz hakkında birkaç soru sormak istiyorum.
I would like to ask her about the rape.
Tecavüz ve iki cinayet için üç yılla mı?
Three years for rape and double homicide?
- Sizi tecavüzle mi suçladı?
- She accused you of rape?
Sonra da yetmezmiş gibi başka bir tecavüzle de suçlandım. - Başka bir tecavüz mü?
Then I was accused of yet another rape.
- Fensmark Ormanı'ndaki bir tecavüz olayı.
A rape in Fensmark Forest.
Fensmark Ormanı'ndaki başka bir tecavüzden bahsetti.
He talked about another rape in Fensmark Forest.
15 Mayıs 1994'te Fensmark Ormanı'nda tecavüz.
Rape, Fensmark Forest. May 15, 1994.
İçeride,'Oda'adı verilen bir yer var. Delilerin cesetlere tecavüz edip, cesetleri yemeye geldikleri bir yer.
Inside, there's a place called THE ROOM where lunatics come to rape and eat the dead bodies.
Birçok cinayet ve tecavüz vakalarına karıştınız.
You are involved in many murders and rape cases.
Delhi toplu tecavüz davasının suçluları hapiste besleniyor oracıkta öldürmüş olmak yerine.
The culprit of gang rape case in Delhi is being fed in jail instead of being killed on the spot.
Burada tecavüzü azaltmaya çalışıyoruz, yani.
We're trying to curtail rape, for godsakes.
Holden, bildiğiniz gibi, 1994 yılında sevgilisi Hanna Dean'i öldürüp tecavüz ettiği gerekçesiyle tutuklanmıştı.
Holden, as you may recall, was convicted of the 1994 rape And murder of his girlfriend, Hanna Dean,
Şimdi de bana tecavüz mü edeceksin?
What, you're gonna rape me now?
Kaç kere tecavüz oyunu oynadık?
How many rape games have we played?
Şimdi Paddy, Paddy tecavüzden tutuklanıyor.
So Paddy, right, Paddy gets arrested for rape.
Hırsızlık, saldırı, tecavüz, gasp, uyuşturucu satımı.
Long sheet : robbery, assault, rape, extortion, drug dealing.
Bazen kızlar yerine annelerine tecavüz ederler.
Sometimes they'll rape the mothers instead of the girls.
- Tecavüzü onaylamıyorum!
I don't hold with rape.
Ama hayatıma devam edip o adamın başka bir kadına daha tecavüzüne göz yummaya vicdanım el vermiyor.
But I cannot, in good conscience, go on with my life and allow him to rape another woman.
Mesajların yarısı bombalamada şüpheli olarak belirlenen kayıp kardeşiyle ilgili yorum isteyen muhabirler. Diğer yarısı ölüm tehdidi ve bunların yaklaşık üçte ikisi tecavüzü de içeriyor.
About half the messages are reporters calling for a comment on her missing brother being named a suspect in the bombing, the other half are death threats, and of those, close to two-thirds include rape.