Reasons traduction Anglais
9,260 traduction parallèle
- Bunu kendi nedenlerinden yaptın Harry.
You did that for your own reasons, Harry.
Gerçek Harper Rose akıl sağlığı nedeniyle bu dönem okulu dondurmuş.
It appears that the real Harper Rose took this semester off for mental health reasons.
Ve Jenny videodaki kız olmadığında ısrar ediyor, ama ikisinin de yalan söylemek için haklı nedenleri var.
And Jenny insists that it's not herin the video, but they both have good reasons to lie.
Maske giymelisiniz, güvenlik gerekçesiyle.
You have to wear a mask, security reasons
Kişisel nedenlerden ötürü geldim.
I am here because of exceptional personal reasons.
Çok iyi iki sebebim var.
I have two very good reasons for that.
Seni sevmemin sebeplerinden biri de bu.
That's one of the reasons why I love you.
İskoçya'daki Protestan'ları desteklemek için birçok neden var.
There are many reasons to back the Protestants in Scotland.
Elbette söz konusu bile olamazdı. Birçok nedenden ötürü, senin hâlâ evli olman buna dahil.
Of course it was out of the question... for many reasons, including that you're still married.
Ve sutyen konusunu açma. Niye istediğini henüz bilmiyoruz ama bir sebebi olduğuna eminim.
And don't bring up the bra, we don't know why she wanted it, but I'm sure she had her reasons.
Seni bu elbiseyle görünce aklıma birçok neden geliyor Cookie.
You in that dress, Cookie? I can think of all kinds of reasons.
Pike'lar benden de, Penguen'den de nefret ediyor, nedeni belli tabii. Ama herkes Fish'in seni sevdiğini biliyor.
The Pikes hate me and Penguin, for obvious reasons, but... everyone knows Fish loved you.
Benim yaptığım şey, seni tamamen "alakasız nedenlerden ötürü" devriye polisine çevirebilirim.
But what I could do, for totally "unrelated reasons," is have you busted back down to a beat cop.
İki sebepten :
Two reasons :
Elizabeth, hala yaşıyor olmamı sağlayan şeylerden biri de okuma aşkım ister yazarın, düşüncelerini duygularını, hayal gücünü ortaya döken sayfadaki kelimeler olsun ister konuşan insanlar olsun söylediklerini görmezden gelir ve anlatımlarını, postürlerini jestlerini okurum.
Elizabeth, one of the reasons I'm still alive is due to my love of reading. Whether it be words on a page that reveal the author's thoughts emotions, imagination or whether it be people in conversation to ignore what they say and instead read their expression posture, their gesture.
Buraya geri dönmeyi istemememin sebeplerinden birisi de bu.
You know, it's one of the reasons why I didn't want to come back.
Kendimizce sebeplerimiz vardı.
Yeah well, we had our reasons.
Ama gizlice kaçmamızın bi'sebebi var, Çünkü bizi seven insanların üzülmesini istemiyoruz.
But there's reasons why we sneak,'cause we don't wanna hurt the people that we love.
- Kendime göre sebeplerim var.
Trust I have my reasons.
Ölü adamlar, hayaletler, bunlar için mi beni şimdi yalnız bırakıyorsun?
Dead men, ghosts, these are the reasons that you're leaving me alone right now?
Nedenlerini sorgulasam da hakkı var.
He's right... though I do question his reasons.
Sağlık nedenleri ile Başkan Yardımcılığı görevinden ayrılmak.
Resigning the vice presidency for health reasons.
Dünya genelindeki Yahudiler'in, İsrail'i destekleme sebepleri talihsizce.
The reasons are that unfortunately, the Jews throughout the world support Israel.
Gerçek aşk sebep aramaz.
A serious love doesn't need reasons nor theories.
Aşkın bir nedene ihtiyacı yoktur nasıl olsa.
Love doesn't need reasons, after all.
Peki, sebepleri her neyse,
Well, whatever her reasons,
Çocuklardan saklamasının iki sebebi varmış.
She kept it from the boys for two reasons.
İçmesindeki tüm nedenler ortaya çıkmıştı.
All those reasons we drink come to the surface.
Birçok sebebi var.
Lots of reasons.
Veya diyelim ki, size on sebep verdim.
Or... say, if I give you... ten reasons?
Siz de beşini geri verdiniz.
And you give me five reasons back?
Robyn'le iyi anlaşmamızın nedenlerinden biri de bu.
That's one of the reasons Robyn and I get along so well.
Bana söylediğin bu bahanelerin hiçbiri kalbinden gelmiyor.
But of all the reasons you expound of why we can't be together, none are of the heart.
Ama eğer bu oyunu yanlış sebeplerden dolayı oynarsan çok hızlı bir şekilde tehlikeli hale gelir.
But if you play this game for the wrong reasons, it gets dangerous real fast.
İnsanların sır saklaması için milyonlarca sebep vardır.
There's a million reasons why people keep secrets.
Sadece Sergei'ye anlamlı gelen nedenlerden dolayı.
For reasons that make sense only to Sergei.
Ne gibi nedenler?
Reasons such as?
Bence hepimizin şaşırmamızın bir nedeni de, Bence, Red-Bull'da yeni başladığında, sen çok harikayken gerçekten çok merhametsiz görünüyordun.
I think one of the reasons we were all surprised, I think, when you first started and were immediately brilliant in the Red Bull, is that you just don't look particularly ruthless.
Çok nedenim var şerif.
I had a lot of reasons, Sheriff.
Az önce anlaşılabilir nedenlerle yanlış birşey yapan ama... hiç pişman olmayan bir adamla karşılaştım.
I just met this guy who did something wrong for understandable reasons, and... he has no regrets.
Buraya iki nedenden dolayı geldim.
We came here for two reasons.
İsini kisisel nedenlerle terk eden ilk insan olmazdın.
You wouldn't be the first person to leave a job for personal reasons.
Benim sebeplerim ego ve korkuydu.
Ms. Cillian, ego and fear were my reasons.
Evet ama Howard Lyman'ın başında bu işe sokulmasının nedeni beni tahliye ettirebilmekti.
Yes, but Howard Lyman was hired for fraudulent reasons explicitly to-to evict me.
- Dedektif, nedenlerin bir önemi yok.
The reasons for this are not important.
Bir milyon neden düşünebiliyorum çünkü sana vereceğim imza ikramiyesi bu. Ve bu avukat olarak hayatta kazanamayacağın bir miktar.
I can think of a million reasons,'cause that's the signing bonus I'm gonna give you, and that's a hell of a lot more money than you're ever gonna make as a lawyer.
Sadece neden annene saygı duyman gerektiğinin 25 maddesini yaz.
Just make a list... 25 reasons why you should respect your mom.
- Sebeplerim vardı.
I had my reasons.
- Jai Alai Lounge'u malum sebeplerden boykot ediyoruz.
We're picketing the Jai Alai Lounge - for obvious reasons.
Hangi sebepler baba?
What reasons, daddy?
Bizim meslekte efsanedir. Bu işe başvurmamın en büyük sebeplerinden biriydi.
He was like a legend- - one of the main reasons that I applied for a job here.