Rut traduction Anglais
807 traduction parallèle
Daha önce senin gibi gidenleri gördüm ama döndüler.
I've seen them get in a rut like you before, but they come back.
Bay Deeds'in yardımı olmadan da ekonomik sınıntıları aşabilir.
It can pull itself out of its economic rut without the assistance of Mr Deeds.
Çok şanslıyım.
Am I in a rut.
- Bayan Rut...
- Mrs. Rut- -
Yeteneğin Mocambo-Romanov düzeyine gelince başarmış sayılırsın.
Once a talent gets in that Mocambo - Romanoff rut, you're through.
Son sürat koşturacaksın ve tekerlekler havalanacak.
Only it's gonna be at a dead run and them wheels ain't gonna be set in no rut.
"İlk Seferiniz Kutlu Olsun." Bunlar sıradan çiçekler.
"Happy Maiden Voyage." They're in a bloomin'rut!
Ben de tekdüzelikten bıkmıştım zaten, değişik bir şeyler yapmalı.
I'm already in a rut, I might as well do something.
Anlayacağın Will, çiftlikte kendimi günlük işlere kaptırmıştım.
See, Will, I've been sort of in a rut out there in the ranch.
Hep aynı terane.
It's such a rut.
Rutinden kaçmak için her neresi, her ne, her kim olursa.
ANY WAY, ANYTHING, ANYBODY, TO GET OUT OF THE RUT.
Kalırsam yarın ve her zaman aynı kısır döngüde olacağım.
If I stay, I'll be in the same grinding rut tomorrow and always.
Mona'yı yere bırak.
Rut Mona down.
Yeterince derin bir dakik azgınlık içine girerseniz o zaman düşünmek zorunda kalmazsınız. Böylece endişelenmezsiniz.
Get yourself into a deep enough punctual rut, then you don ´ t have to think, so you don ´ t worry.
Utancına gömülmen gerekiyorsa neden beş metre yerin altına, ait olduğun yere kaçıp saklanmadın?
If you had to rut around in shame why didn't you run, hide, crawl 20 feet underground where you belong?
- Bu monotonluktan kurtulurdum.
- It'd get me out this rut.
- Monotonluk mu?
- This rut?
Karın monoton biri mi yani?
Is your wife a rut now?
Sorello onlara şimdi birkaç içki ısmarlar, olayı çözerler.
Hell of a rut if Sorello shows up with the booze with them still in there.
çünkü burada Güneydoğu Asya'daki savaşı etkileyen bir büyük faktör var.
The Americans will reach the same rut that they are... because there's one great factor that influences the war in Southeast Asia.
Açıkçası, kediniz bezmiş.
To be blunt, your cat is in a rut.
Ben 2 yaşımdan beri şehirdeyim ve kesinlikle tekdüzeliğe saplandığımı söyleyemem tekdüzeliğe saplandığımı, tekdüzeliğe saplandığımı, tekdüzeliğe...
Well, I've been in the city since I was two And certainly wouldn't say that I was stuck in a rut... Stuck in a rut, stuck in a rut.
Kesinlikle tekdüzeliğe saplandığımı söyleyemem.
Stuck in a rut. I certainly wouldn't say
Ben 30 yıldır şehirdeyim ve bir kere bile kötü, açgözlü taş kalpli, haris bir paragöz olmaktan pişmanlık duymadım.
That I was stuck in a rut. Well, I have been in the city for 30 years And I never once regretted being a nasty, greedy, cold-hearted
İnsanı tek düzelikten kurtarır.
It gets you out of a rut.
Böylesi sıkıcı bir yerde sıkışıp kalmanın kolay olduğunu düşünmek tuhaf olsa gerek.
Funny to think how easy it can be to get stuck in a rut like that place.
Bir rutinin içindeyiz, nefes almaya ihtiyacımız var.
We're in a rut, we need air!
Bu monotonluktan kurtulup, yeniden çalışmalıyım.
I've got to get out of this rut and start working again.
Hiç fark ettiniz mi, bazen veda edişiniz kısır bir döngüye girer.
And have you noticed this? Sometimes you'll get in a rut with the way you say goodbye.
Bu aralar çizmiyorum.
I'm in kind of a rut.
- Rud. Rut mu?
"Rut"?
- Tarla kuşlarının şarkısı da bunu gösterir.
- The larks'song will tell you too. - "Rut!"
- Rut! Annem İsveçli.
My mother's from Sweden.
- O bile ismimi doğru söyleyemiyor.
- She can't say my name right either. - Rut!
- Rut! İşte söz verdiğim yemek.
Here's the food I promised.
Rut!
Rut!
Alnının ortasındaki iz ortaya çıkıyor.
That rut in the middle of your forehead... Is getting out of hand.
Azgınlık dönemi, hayatımızı terk etiğini görmüyor musun?
Don't you see the rut our lives have become?
Yapmam gerekiyormuş gibi geliyordu. Sanki bir yola girmiştim. Sonuna kadar da gitmem gerekiyordu.
Just seemed like something I had to do, like I'd been set in a rut and had to follow it right to the end.
Sadece 9,000 doları ve tekdüze bir hayatı olmasına rağmen, Bay Miller riski göze aldı.
With only $ 9,000 to his name with his life in a rut, he didn't do the safe thing.
O ki batmış olan bu şirketi adam edecek.
He'll bust this company out of its rut.
Bu iş sıkıcı olmaya başladı.
You're getting in a rut.
Çok tekdüze yaşıyorum ve kurtulmak istiyorum.
I'm in a rut and I want out. "
Tekerlek izlerimde kalmak kolay değildi.
It hasn't been easy staying in my rut.
Tek düze bir hayat yaşarlar.
They're stuck in a rut.
O zaman radyonu bu akşam Gil Chesterton'un "Lokanta Temposu" İçin 7.80'e ayarlayabilirsin.
- Is it? - I can't lie. The truth is, Maris and I are in a bit of a rut.
Çakılıp kaldık!
We're in a rut!
Bu rutini bozup, gerçek rutinime dönmeliyim.
I've gotta get out of this rut and back into the groove!
Derin bir çukurdayız.
We're in a terrible rut.
- Olamaz, Bay Bulstrode yine takılmış.
Stuck in a rut, stuck in a rut. Oh, dear
"Neden olmasın?" diye düşündüm.
I was in a rut, working for the big giant head.