Röpörtaj traduction Anglais
5,107 traduction parallèle
Sana Miranda röportajı yemekten döndüğümde masamda olsun dedim döndüğümde masamda olsun dedim!
I asked to have the Miranda interview on my desk - when I get back from lunch!
Lawrence bana özel olarak Richie Miranda ropörtajını anlattı.
Lawrence was telling me how you scored an exclusive with Richie Miranda the other day.
Tasha'dan duyduğuma göre Raquel bu sabah Bruce Hendrie'le ofisinde röportajı varmış.
I overheard Tasha confirming Raquel's interview with Bruce Hendrie at his office this morning.
Gerçekten şuan röportajımı çalmaya çalışmamış numarası mı yapıcaksın?
You're really gonna pretend like you're not trying to steal my interview right now?
Hendrie röportajıyla ilgili editörümle buluşmalıyım.
I have to meet with my copy editor about the Hendrie interview.
- Yok. CBS bugün Bill'le ve benimle röportaj yapmak için kamera gönderiyor. Bu yüzden daha sonra konuşabiliriz, haftasonu çocukları sana bıraktığımda misal.
CBS is sending a camera crew to interview Bill and me today, so we can talk later, when I drop the kids off at your place this weekend?
Evet, benimle de röportaj yapmaları gerekiyor.
Yes, they're supposed to interview me.
Röportajının başka bir kısmından kesip yapıştırdık.
Uh, we looped it from another part of your interview.
Röportaj yap benimle.
C'mon interview me.
- Efendim, sizinle bir röportaj yapmak istiyorum...
- Sir, I want to interview you...
Hadi gel... şimdi bir röportaj yap...
Go ahead... interview me now...
Bu şimdi, tam bir röportaj!
Now that is quite an interview!
Komşularla bizim hakkımızda röportaj yapıyorlar.
They're interviewing the neighbors about us.
Amerika'nın en kötü şöhretli suçlusu ile olan son röportajımın günü.
My final interview with the most infamous prisoner in America.
Ben hala "60 Dakika" programına röportaj vermeniz gerektiğini düşünüyorum.
I still think you should've done that exclusive with "60 Minutes".
Kablo yayına geçeceğiz ve sen benle bir röportaj yapacaksın.
Cable television, And then we make an exclusive interview with me,
Ayrıca, bir kamera ekibi ile dönmemi ve onunla, canlı bir röportaj yapmamı istiyor.
He also wants a camera crew for a live interview,
Onun tek amacı diskin yayınlanması ve seninle yapacağı röportaj.
, The most important thing for him to send and to conduct the interview,
Röportajı yapma olanağımız var.
We can still do the interview,
Haydi gel, şu röportajı yapalım.
We do the interview,
Ayrıca, kamera ekibi de bulmam lâzım, canlı röportaj istiyor.
Jeez! I need to find a team, He wants an interview,
Peki, ancak, öncelikle bu röportajı yapacağız, tamam mı?
Okay, but I do first interview, right?
Bu, rehinelerle ilgili bir mesele, senin siktiri boktan röportajınla, değil.
It's about the hostages, not for their shitty interview,
Burada bir kamera ekibi var, birazdan benle canlı bir röportaj yapacaklar,
I have a camera crew here, They are a live interview touch with me and,
Eğer o röportajı yapsaydık, belki kimse ölmeyecekti.
Maybe I want the interview not and kill all!
Peki o zaman, şu siktiğimin röportajını yayınlayalım, bakalım.
Okay, then we take now The fucking interview!
Bu röportaj bile, benim mahkemeye çıkmadan, hapse girmeme neden olabilir.
For this interview, I'm without trial in prison,
Dört yıl kadar önce verdiği bir röportaj da o en sevdiği suşi restoranında yapılmış.
I Googled an interview from four years ago which was conducted in his favorite sushi restaurant.
Seni Depo 13 röportajından alıkoyduğum için özür dilerim.
From your warehouse 13 exit interview.
Yerel basından sana bir röportaj ayarladım.
I got you an interview with the local press.
Unutma röportajın amacı, bu kasaba için yaptığın onca güzel şeyi vurgulamak.
Now, remember the point of the interview is to highlight all of the good things you've done for this town.
Röportajın kontrolünün Dash'in eline geçmesine izin verme.
Don't let Dash highjack the interview.
Mobile Tribune'den bir gazeteciyle bir röportaj ayarladım.
I've got us an interview with a reporter from the Mobile Tribune.
30 dakikalık kamera önü röportajı için 300 bin dolar teklif edildi.
That was a $ 300,000 offer for a 30-minute on-camera interview.
Tucker yarın sana Mary Hart ile röportaj ayarlamış.
Tucker got you an interview tomorrow with Mary Hart.
Önce kazaklarım tükeniyor şimdi de Mary Hart ile röportaj mı yapacağım?
First my Jersey sells out and now I get to interview Mary Hart?
Danny'nin röportajı için sorular hazırlıyorum.
Working on questions for Danny's interview.
Ve ayrıca bu röportaj mesleklerimizde ilerleme veya gerileme yapabilir.
Other than the fact that this interview could make or break both of our careers.
İlk büyük röportajım ve kardeşimle en iyi dostumun yanımda olmasını istiyorum.
This is my first big interview. I want my brother and my best friend to be here.
Bana her gün... röportaj için yalvarıp, yazıyordu.
She wrote to me every day, begging for an interview.
Röportaj vermek yok.
_
Bütün gazeteciler seni merak ediyor. Seninle röportaj yapmak istiyorlar.
All the reporters are curious about you They want interviews
- Claire, seninle röportaj yapamam.
Claire, I can't interview you.
Röportaj için çiftlikten birkaç görüntü çekeceğiz.
We will shoot footage on the farm for the interview.
Röportaj 8'de başlıyor.
DUNN : The interview starts at 8 : 00.
Kar küreme aracı sürücüleri 24 saat aralıksız, dinlenmeden çalışıyorlar ve bitkin olmalarına rağmen biriyle röportaj yapma fırsatı...
Plow drivers have been working for 24 hours straight without rest, and though exhausted, we spoke to one earlier today...
Sully Sullivan'ı vuran ajanla röportaj yapmama izin vermeyeceksiniz yani?
You're really not gonna let me interview the agent that shot Sully Sullivan?
Fakat New York Hukuk editöründen bu işi başaran kişi ile röportaj yapmak istediklerini söyleyen bir telefon aldım.
But I got a call from the editor of New York Lawyer, and they want to interview the man responsible for making that happen.
Bu röportajın herhangi bir yerinde adın geçmemeli.
But because of this interview, you can't be any chair.
Doğal olarak, kendimi bu görev için yaratılmış olarak görüyordum ama babalarını yazamıyorlarmış, bu yüzden seninle röportaj yapmak istiyor.
Naturally, I thought I'd be the shoo-in, but you can't write about your dad, so he would like to interview you.
bir tanıkla röportaj yapıyorum.
I'm running out to interview a witness.