English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Anglais / [ R ] / Rüzgarda

Rüzgarda traduction Anglais

484 traduction parallèle
Gerçek hayatta işimize yarayacak şeyleri asla öğretmediler örneğin rüzgarda sigara nasıl yakılır ya da ıslak odunlar nasıl tutuşturulur ya da hıncahınç dolu bir yerde bir adam kaburgalarının yerine göbeğinden nasıl süngülenir gibi.
- They never taught us anything really useful, like how to light a cigarette in the wind or make a fire out of wet wood... or bayonet a man in the belly instead of the ribs where it gets jammed.
Bu rüzgarda saçlarım mahvolacak!
My hair will be ruined in this wind!
Burada oturmuş, kulakları rüzgarda dalgalanan... yaşlı bir hizmetçi gibi, pislikleri duymayı bekliyorum.
I've been sitting here like a snoopy old maid... with her ears flapping in the breeze, waiting to hear the dirt.
Gülerek ayakta öylece durdu siyah saçları rüzgarda dalgalanıyordu ve bana hakkındaki her şeyi anlattı.
She stood there laughing, her black hair blowing in the wind, and told me all about herself.
Geminin başına gidip, rüzgarda durmamızı ister misin?
Would you like to go up in the bow of the boat and stand in the wind?
Sensir Dükü'nin sımsıcak evinde insnlar otururken ve diğerleri orada yırtık elbiselerle rüzgarda donarken böyle bir hayat sürmeye utanmıyor musun?
You're living this wonderful life while those poor people have tattered clothes.. out in the howling wind, while the Duke of Sensir has blazing hot rooms...
Otlar rüzgarda eğiliyordu gölün suyu kıpır kıpırdı uzaktan koyun çanlarının ve çobanın sesi geliyor ineklerin mölemesi duyuluyordu.
With the grass rustling in the wind and the pool rippling to the waving of the reeds the tinkling sheep bells, the voice of the shepherd boy and the lowing of the cattle in the distance.
Bırak rüzgarda savrulalım özgürce!
Wherever the stream leads us!
Sert rüzgarda ihtiyar bir kadın gibi ağır çekim kalkıyorsun sonra da gerçek bir uçak hakkında konuşmaya cesaret mi ediyorsun?
He takes off like an old lady in a high wind, and then he's got the nerve to talk about a real ship.
Siz bu rüzgarda beklettiğim için kusuruma bakmayın.
I'm sorry to have kept you all standing in the wind.
Yasemin kokan sıcak rüzgarda beklemekten ve terlemekten başka ne yapılabilirdi?
What to do in a hot wind, smelling of jasmine except wait and sweat and prime the body to sweat more?
İskotalar rüzgarda şişerken gözcü kulesinde lirik şiirler okumak.
Reading lyric poetry up in the crow's-nest with the sheets bellying in the wind.
Rüzgarda sallanan bir çiçeğe.
A flower... swaying in the wind.
Rüzgarda, denizde, ateşte...
The wind, the sea, the fire.
Bak, şuradaki ağacın üst dalları rüzgarda bükülmüyor.
Look! Those treetops there. They do not bend with the wind.
Sert rüzgarda 12 deniz mili hızla gidiyordu.
She was doing 12 knots an hour in a stiff breeze.
Rüzgarda uçan çiçekler gibi kayboldu.
He vanishes as the storm blows the petals away
Sen olmasaydın, Malla, rüzgarda savrulan bir çöp gibi olurdum.
If it weren't for you, Malla, I'd be a reed shaken by the wind.
Bu rüzgarda Aburatsubo'ya gitmiş olamaz.
He couldn't have gotten to Aburatsubo in this wind.
Kaptan, bu rüzgarda daha fazla yelken takamayız!
Captain, we cannot get more canvas up in this wind!
Hayatım boyunca, kağıt fenerlerden süzülen ışığın vurduğu lotus havuzları ve rüzgarda çınlayan bambu zilleri ile bir çay evini görme hayalini kurdum.
All of my life I have dreamed of visiting a teahouse where paper lanterns cast a light in the lotus pond and the bamboo bells hanging in the pines tinkle as the breezes brush them.
Ne tahılları öğüten, Mısır'ın tuğlaları için saman yapan öküzlere ağızlık takmalısın, ne de buğdayı sapından ayırmak için rüzgarda sürekli buğday savuran ağzına kadar dolu Nil teknelerinden durmamacasına sahile buğday taşıyan kölelerin emeklerini karşılıksız bırakmalısın.
Thou shalt not muzzle the ox that treadeth out the com, making straw for the bricks of Egypt, nor spare the arms that endlessly winnow the grain in the wind to separate the wheat from the chaff wheat borne stolidly on the backs of countless slaves from the heavy-laden Nile boats to the teeming shore.
- Rüzgarda kontrolden çıktık.
- We broke loose in the wind.
Kız kardeşimle, erkek kardeşiniz... rüzgarda alabora olan küçük bir yelkenlideydiler.
My sister, your brother... in a little sailboat that turned over in the wind.
Pekala, bana göre yolda,.. ... rayların üstünde kum varsa, rüzgarda tersten esiyorsa, diyebilirim ki,.. ... yarım saat gecikmeyle.
Well, the way I got it figured, with the sand on the tracks and the wind against us, I'd say, half-hour at the outside.
O da her türlü rüzgarda.
In every kind of weather
Rüzgarda biraz sallanıyor, ama hala bizi bekliyor.
It's whipping around a bit, but still waiting for us.
Yüzbaşı, balon bu rüzgarda patlamadan uçar mı dersiniz?
Captain, do you think that balloon will fly in a big wind like this without busting open?
Kalçalarımı oynattığımda, rüzgarda küller!
When I move my hips, convents shake.
Kız da onu rüzgarda sallanırken izlesin.
His girl can't see swing in the wind.
Palmiye ağaçları rüzgarda hafifçe sallanıyor. Ham papayaların kokusu geliyor. Mavi kıyı gölü, beyaz kum ve altın tenli kızlar.
Palm trees swaying in the breeze a smell of ripe papayas a blue lagoon, white sand, golden-skinned girls.
Peronda saçları rüzgarda uçuşan, esrarengiz bir kadın durmaktadır.
Standing windswept and alone on a platform is a mysterious woman in black.
Çöle ne görmeye gittiniz? Rüzgarda sallanan bir kamış mı?
What did you expect to see when you went into the wilderness?
Gördüğüm kadarıyla, vurdumduymaz küçük hayatın rüzgarda mahvolmaya terk edilmiş.
From what I've seen, your funny little, happy-go-lucky life leaves devastation in its wake.
Orada, rüzgarda yürümek ne harikadır, değil mi? Ya da evlerin etrafında, mavi arazileri görmek için koşmak.
You think how great it would be to walk in that wind, or to run around houses to see where the blue patch got to.
Rüzgarda bir kiliseden Uçuşan çan sesi gibi
My heart wants to sigh Like a chime that flies
"Uzun saçlar Rüzgarda dagalanıyor Bir fidan gibi."
"Loose hair blows in the wind like a young tree."
"Uzun saçlar Rüzgarda dalgalanıyor Bir fidan gibi."
"Loose hair blows in the wind like a young tree."
SAM : Onun boynuzlarına asıldım ve o aptal öküz sert bir rüzgarda sallanan çamaşır gibi beni bir mil koşturdu.
I hung onto his horns, and that fool steer ran a mile... me flapping like laundry in a high wind.
Neden tencereleri rüzgarda asmıyorsun, böylece kum temizlesin?
Well, why don't you hang your pan out in the wind and let the sand blast it clean?
Minibüste, kutuda, ağaçlarda, rüzgarda, saçında, her yerde.
He's in the van. He's in the can. He's up the trees.
Onları mahvedeceğiz, tıpkı rüzgarda savrulan yaprak gibi süpüreceğiz!
We will destroy them, blow them away like a leaf in the wind!
İnmek tehlikeliydi ama o rüzgarda havada kalmak da bir o kadar tehlikeliydi.
To land was dangerous... but it was just as dangerous, almost as dangerous... to stay in the air in the grip of that wind.
Bu helikopterin en küçük bir rüzgarda kayalara çarpıp paramparça olması ihtimali karşısında dehşete kapılıyorum ama heyecanlanmayalım!
One gust of wind and the helicopter will crush against the rocks. But let's not get ahead of ourselves.
Geceleyin rüzgarda hışırdayan yaprakların sesine benzer ses verir.
At night it sounds like the rustling of leaves.
Tüy rüzgarda dans eder.
Wh en th e win d bl ows, a f eath er d an ces in i ts wake.
Mesela mesela, bu rüzgarda 10 atıştan 7'sinde.
Say, with this wind, say... say, seven times out of ten.
Kırmızı yanarken, karşıya geçmezsin rüzgarda sönmesin diye kibritini korursun kış sabahları daha sıkı giyinirsin... Kazağını, çorabını, külotunu ve atletini haftada bir falan değiştirirsin.
when the light is red you do not cross the road, you shelter from the wind in order to light a cigarette, you wrap up warmer on winter mornings, you change your sports shirt, your socks, your underpants and your vest about once a week.
# Altın yelem rüzgarda uçuyor. #
My golden mane flies in the wind
Bu rüzgarda oraya kadar bir tel fırlatamayız.
We can't shoot a line that distance, not in this wind.
Çağlayandan indiğimiz zamanki halini hiç unutmayacağım... Baş yukarda, çene önde, saçlar rüzgarda uçuşuyor...
Head up, chin out, hair blowing in the wind.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]