Rüşvet traduction Anglais
4,295 traduction parallèle
Bana güzel olduğumu söylemesi için birine rüşvet mi verdin?
You paid a guy to say I'm pretty?
Onlar çok rüşvet yemiyor.
They're not as bribe-friendly.
Dennis Albany Emniyet Müdürlüğü'nden rüşvet aldığı gerekçesiyle 10 yıl önce atılmış.
Listen to this. Dennis got fired from the Albany Police Department ten years ago for taking bribes.
Ne bu, bir memura rüşvet mi teklif ediyorsun?
What is this, are you trying to bribe a civil servant?
Dediklerine göre dava devam ederken ortak yapıldığım için,... olanların hepsinden sorumluymuşum, rüşvet de dahil.
They're saying that since I became a partner while that case was pending, I'm responsible for everything that happened on it, including the bribe.
Lockhart / Gardner'in iddiasına göre, Alicia Florrick,... Kızılderili meclisine verilen rüşvet esnasında yöneticiymiş.
Lockhart / Gardner is contending that Alicia Florrick was the supervisor at the time of this bribe to the Indian council.
Belki de Küçük Ted bunu Darren denen çocuk için bir çeşit rüşvet fonu olarak tutuyordu.
Well, maybe Little Ted kept this as kind of a slush fund for that Darren kid.
Yolsuzluk, düzenbazlık, tehdit, gasp, rüşvet ve... cinayet!
Corruption, fraud, threats, extortion, kickbacks... murder!
Göz korkutucu ve rüşvet gibi gözükmesini istemiyorum ama bu çok ciddi bir sorun ve bununla ilgilenmen lazım.
I mean, I don't want to sound overly earnest or hectoring, but this is a serious issue and... you need to engage with it.
Savcı üzerindeki geniş çaplı incelemede rüşvet almak gibi suçlar işledikleri tespit edilmiştir,...
Due to the recent whole-scale inspection of the prosecutors, the wrongs he had committed have been discovered, such as receiving bribes,
Herhangi bir rüşvet fonu olup olmadığına bakar mısın?
Can you look into it to see if there were any slush fund stashed away?
Sangil Güvenli Bankası'nın listesi ve Han Tae Joon'un rüşvet fonu listesi savcılar tarafından araştırılsın.
The list of Sangil Trust Bank, Han Tae Joon's slush fund list... the prosecutors are going to investigate that themselves directly.
Yanılmıyorsam, az önce bir devlet memuruna rüşvet teklif ettin.
If I'm not mistaken. You just tried to bribe a Federal Officer.
Hayır, teknik açıdan kimseye rüşvet teklif etmedim.
No, technically, I didn't bribe anybody.
Bu FBI ajanına rüşvet falan teklif etmedin, değil mi?
You didn't try to bribe this fuckin'FBI agent, did you?
Hayır, FBI ajanına rüşvet teklif etmedim. Beni o kadar falak mı fanıyorfun?
No, I didn't try to bribe that FBI agent.
"Rüşvet için paran varsa."
"if you've money to bribe."
- Rüşvet vererek yolumu buldum.
I bribed my way in.
Senatöre rüşvet vermek zorunda kalacağız.
We're going to have to pay off a senator.
- Ve rüşvet de geldi.
And bribery.
Tatlım, duygu sömürüsü ve rüşvet asırlardır ebeveynlerle çocuklarını bir arada tutmuştur.
Honey, guilt and bribery are the glue that have held parents and teenagers together for generations.
- Dinle, Santiago ve Miggs rüşvet yiyorlar.
Listen, Santiago and Miggs, they dirty.
Para ödemek.Rüşvet gibi mi?
Pay money. Like a bribe?
Rüşvet değil.
Not a bribe.
Hindistan'ın yarısına rüşvet vermekle meşguldün.
You were too busy bribing half of India.
Bana rüşvet teklif etmiyorsun ya?
You wouldn't be offering a bribe, would you?
Hele rüşvet vermek...
And bribing people...
Onları yalvarırız, gerekirse rüşvet veririz.
We'll beg'em or bribe'em or something.
- Nöbetçiye rüşvet verdim de girdim.
- I bribed a doorman.
Bana rüşvet mi veriyorsun?
Are you bribing me?
- Asla rüşvet kabul etmezler.
They don't take bribes.
Tanrım, maymunlar olmaz. Rüşvet fonu derneğiler.
God, not the rhesus monkeys, they're a slush fund charity.
Tama'nın işi herkese rüşvet vermek.
Tama's job is to bribe everyone.
Kimse öğrenmesin diye polise kendi ofisinde rüşvet veriyor.
And the police are being bribed at his office so no one knows.
Cinayet, haraç, rüşvet gördüm.
Murder, extortion, bribery?
Biletleri bedava dağıtıyor... ve güzel eleştiriler yazmaları için gazetecilere rüşvet veriyormuş!
He's been giving away tickets and bribing journalists to write great reviews!
Demek polise rüşvet teklif edersiniz ha?
Tried to bribe a police officer.
Çocukken de sınav kağıtları için rüşvet verirdi, şimdi de yine aynı şekilde...
When he was a kid, he bribed the school peon.. ... and leaked the exam papers, and today..
Sen benim rüşvet aldığımı ne zaman gördün?
Have you ever seen me taking a bribe?
hanımefendi, rüşvet suçtur.
madam, bribery is a crime.
evet rüşvet suçtur ve bu seepten seni içeri atabilirim.
its a crime that's why i am. i can put you in.
Sydney'e gidip gitmemen, onların seni bırakması veya bırakmaları için senin onlara rüşvet vermen -
I don't care if you get to Sydney and they let you off or you bribe your way out or whatever the fuck they do down there these days.
Çünkü rüşvet vermek için hakime ödemem gerekti.
Because we had to pay the judge to bride him.
Onlara rüşvet vermeye çalışacağım.
I'll try to buy'em off.
Bana rüşvet mi teklif ediyorsun?
Are you trying to bribe me? No.
Bana rüşvet mi teklif ediyorsun?
Are you trying to bribe me?
Rüşvet ha?
- Bribery?
Ben. yalan ve kullanımı rüşvet vermek zorunda aldatma her biçimi oldum.
I have had to bribe, lie and use every form of deception to meet you.
Bu alçaklara rüşvet verdim. - Ne?
You scoundrel.
İşletme sahiplerine yıllardır rüşvet verir.
He's been bribing the Lords Proprietor for years.
Güvenliğimizi sağlamak için yemin etmis erkekler ve kadinlar, yani polis bile rüsvet alabilir.
Even the police, the men and women who swore to keep us safe, they can be bribed.