English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Anglais / [ S ] / Satıcı

Satıcı traduction Anglais

11,001 traduction parallèle
Arthur Miller tarafından yazılan "Satıcının Ölümü".
"Death of a Salesman" by Arthur Miller.
- Satıcılara.
- Retailers.
Bunların hepsi ikinci el bir araba satıcısı olduğunuzu gösteriyor.
All of which means you are second-hand car salesmen.
Emekli uyuşturucu satıcılarının sonu genelde hapishane olur.
Retired dealers always end up in prison.
Siz bilgisayar oyunu şirketleri uyuşturucu satıcılarından farksızsınız.
You video game companies are no better than drug peddlers.
Artık o cupcake tişörtlerinin tek satıcısı biz olduk.
We are now the sole owners of all those cupcake T-shirts.
Mesaj Eras Ilguaskas isimli birine gönderilmiş ve hızlı bir aramayla adamın zengin bir ağır silah üreticisi ve satıcısı olduğu bilgisine ulaşılıyor.
The text was meant for someone named Eras Ilgauskas, and a quick search shows that he's a wealthy manufacturer in artillery production and distribution.
Benim bildiğim satıcılar azar azar satıp iyi para toplar.
Most street dealers I know make their money just selling a little bit at a time.
Ben satıcı değilim, ben bir salağım ve... ve ödenecek çok faturası olan meteliksiz bir gazi.
I'm not a dealer. I'm an idiot, and a... And a broke vet with too many bills.
Orta seviye satıcıları tutuklamaları için yardıma devam ettim.
I keep cooperating helping bust mid-level dealers.
Bakın bayan, satıcıları biliyorum, tamam mı?
Look lady, I know dealers, alright?
Satıcıları biliyorsun.
You know the dealers.
Pis satıcı!
Turncoat!
İyi bir araba satıcısı buna teşebbüs etmez.
A good car salesman wouldn't even attempt it.
Her yıl yaptıkları uyuşturucu satıcılarının "İlk 20" si listesine girermiş.
Every year, he makes their "top 20" list for drug dealers.
Ekipler, 53. ve 1. sokağın köşesinde bir sokak satıcısı bulmuşlar.
Unis - - they found a street vendor
Satıcı, öldürüldüğü gün Henry'nin bir binanın garajında aylak aylak dolaştığını görmüş.
Who works near the corner of 53rd and 1st Who saw henry loitering around a residential parking garage The day of the murder.
Çünkü beyaz yaka suçuydu köşe başındaki uyuşturucu satıcısı değil bu da bunu- -
Because it was a white-collar crime, not some drug dealer on a corner, which makes it the kind of case- -
Karaborsa galyum nitrür satıcısı mı?
Black market Gallium Nitride dealer?
Uyuşturucu satıcıları için.
Drug deals.
Satıcı.
Telemarketer.
O halde deneyeceğiz. Hurdacılar, klasik araba satıcıları, yedek parçacılar...
So we try... scrap merchants, classic car dealers, spare parts dealers...
İki gün önce Newark'da öldürülen bir uyuşturucu satıcısı.
Drug dealer murdered in Newark two days ago.
Satıcıların seçimi.
Dealer's choice.
Sokaklar serttir, satıcıları da öyle.
Why'd you want to know?
Silah satıcısı geldi.
The gun seller has arrived.
Ölümünden dört gün önce Leslie bir satıcı hakkında sert yorum yazmış. Cheryl McMichael.
Four days before her death, Leslie posted a bunch of blistering reviews about another seller, Cheryl McMichael.
Blog'unda, haber sitelerinde, satıcı sitelerinde.
Her blog, newsletters, the seller's Web site.
Ve tanıdığımtüm uyuşturucu satıcıları tonlarca paraya sahipti.
And every dealer I knew had a ton of it.
Başlangıç için ufak bir avans veriyorlar. Ama sonra satılan her üründen bir dolar alacağım. Başlangıç için 20 milyon ürün öngörüyorlar.
They're only offering a small advance up front, but I will get one dollar for every unit sold, and they are projecting to ship 20 million units to start.
- Biletler 9'a kadar satışa çıkmayacak.
Tickets don't go on sale till 9 : 00.
O komisyona güveniyordum ve şimdi malikânenin sahipleri onu satışa çıkarmaktan vazgeçtiler.
And I was counting on that commission, and now the homeowners are taking the house off the market.
Yine de satışa çıkmıyor.
Still though.
Ben sanatçı değilim. Ölüm satıcısıyım.
I am not an artist.
Numarası çıktı. Onunla aynı masaya oturur oturmaz.
Her number came up at the moment I sat down with her.
Serbest Piyasaya çıkarılıp satılmak istemesine rağmen uluslararası suç topluluğu işin peşini bırakmış gibi görünüyor.
She may have been put out on the open market, but the international crime community seems to have moved on.
İş yerimizi satılığa çıkarıyoruz.
Well, we're selling the business.
Zavallıcık rızası olmadan Çin'e satılıyor.
Living in the country like this. She is sold to the Qing Dynasty at a very young age.
Sadece ön camda "satılık" yazılı olduğunu düşündüren bir çıkartma izi var.
Just a hint of adhesive on the windshield to suggest a recently-removed "for sale" sticker.
Tesadüfe bak ki Kovan da satışa çıktı.
It just so happens that the Hive is available for purchase.
- Petrolün çıkarılma haklarını satın aldık.
- We've obtained the mining rights to the oil.
Henderson vergi kaçakçılığından tutuklandığı için bar satılığa çıktı ve sabahtan beri potansiyel alıcılar geliyor.
Since Henderson got sent away for tax evasion, the bar's up for sale, and a couple of potential buyers are coming by this morning.
Kendimi topladım ve oradan çıkmak istedim.
I just sat straight up and I wanted to leave.
Bu olduğu sırada C-4 satışı yapılmış ve adamları tutuklamışlardı.
They had just completed a sale of C-4 and arrested the men when this happened.
Yıllarca satılığa çıkmamış. Ama sonunda satışa çıktı ve ben aldım.
It was caught in some ownership muddle for years... but it finally hit the market and I leapt.
Holst, kimliği bilinmeyen bir taşıyıcı anneden bir çocuk satın aldı.
Holst bought a child from an unknown surrogate mother.
Satır aralarını okursam polisi papazın oğluna götüren şeyin somut delilden ziyade ırka karşı önyargı olduğu sonucunu çıkarıyorum.
Reading between the lines, I infer that race prejudice rather than hard evidence is what drove the police to the vicar's son.
Galiba patronumuzun tanımadan çıkabileceği başka bir lezbiyen gördüm az önce.
I think I just sat another one of those lesbian blind-dates for our boss.
Maktul neden koleksiyonunu satışa çıkardı diye merak ediyordum.
Well, I may have something. I've been wondering why the victim listed her entire collection for sale online.
Yani o evde yokken biri evdeki bilgisayarından koleksiyonunu satılığa mı çıkardı?
So you think someone else used her home computer while she was out of town to sell her collection?
Uyuşturucu satışıcı olmak aslında zor bir iş.
Being a drug dealer is actually hard work.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]