Sinner traduction Anglais
916 traduction parallèle
Günah çıkartmak isteyen bu kişi çarşamba sabahı saat 9'da Mans yolu üzerindeki küçük kilisede olmanız için size yalvarıyor.
A sinner wishing to receive absolution wants to meet you tomorrow at 9 AM in a small chapel on the route to Le Mans.
Ben zavallı ve sefil bir günahkarım.
" l'm a poor, miserable sinner,
Bir günahkâr doğruca kazanlardan birinin altında yanmakta olan ateşe atılıyor.
A sinner is thrown straight into the fire burning under one of the cauldrons.
Tanrı seni huzuruna kabul etsin, tövbekar günahkar!
May God... accept you, repentant sinner!
Ama doğru, sizin aranızda kardeşim diyemeyeceğim hiçbir günahkar yok.
But, yea, verily, there's no sinner among you what I can't call "brudder."
İngiltere'nin en büyük günahkarı, George Gordon Lord Byron'un eğilmemiş başına.
The unbowed head of George Gordon, Lord Byron, England's greatest sinner.
Günahkâr ve azize.
The sinner and the saint.
Ve sen de günahkâr değilsin.
And you're not a sinner.
Bir günahkâra.
A sinner.
Her ne olursa olsun, bir günah işlendiyse ise günahkar damgasının bana vurulması gerekirdi.
And yet, by any standard, if there has been a sin... I am the one who should be branded the sinner.
Tanrı eskiden nasıl azılı bir günahkâr olduğumu biliyor.
The Lord knows what a powerful sinner I was.
Dude gibi bir günahkâr için o dua çok kısa geldi.
That seems to me like a darn short prayer for a sinner like Dude.
Bilirsin, iflah olmaz günahkârın tekiydim.
You know what a powerful sinner I've been.
Bilirsin, buradan Savannah'ya kadar benden büyük günahkâr yoktu.
You know there ain't been no bigger sinner than me between here and Savannah.
Roy, seni haylaz seni!
Roy, you old sinner!
Yüce Tanrım, bu zavallı günahkarını gör... ve dermansızlığının onun inancını kuvvetlendirip... tövbelerinin kabulüne vesile olmasını nasip eyle.
Almighty God, look down upon this miserable sinner... and grant that the sense of her weakness... may give strength to her faith and seriousness to her repentance.
Hikâyesi hepimizi derinden yaralamalı çünkü bir günahkâr olarak hatalarına rağmen onu Tanrı yargılayacak.
Her story should hurt us deeply, because in spite of her faults, being a sinner and what not, she has been judged by God.
Günahkarların yolu basit taşlardan yapılır.
The way of the sinner is made plain with stones.
Tanrım, benim gibi bir günahkara merhamet et!
Oh Lord, be merciful to me, a sinner!
Ulu Tanrım, bu günahkârı... bağışla sen.
Lord be merciful to him, a sinner.
Ne? Seni yaşlı günahkar!
What, you old sinner?
Bir azize, bir günahkâr, bir yılan ve bir ceylan.
Saint, sinner, snake and gazelle.
Çünkü tanrı, tüm erdemin, iyi şeylerin bizden değil ondan geldiğini göstermek için dünya üzerinde benden daha kötü bir yaratık ve günahkar bulamazdı.
Because God could find no lower creature on earth nor a sinner worse than I, in order to show that all virtue and good comes from Him, not us.
Bir günahkar.
A sinner.
- Çok büyük bir günahkarım.
- I'm a very great sinner.
Çok büyük bir günahkarım.
I'm a very great sinner.
Yaşlı bir günahkarın buruşmuş, bozulmuş, açgözlü yüzü.
A face of a wrenching, grasping, scraping, covetous old sinner.
Ben de günahkârım.
I'm a sinner myself.
14 yıldır oturup kalkıp günah işleyen Cleary kardeş artık ıstırabını dindirecek.
Brother Cleary, a sinner of 14 years standing, - Sitting or lying down, will let out the misery.
Ruhunu günahlardan arındır, ey günahkâr!
Purify your soul, sinner.
Ben günahkarım, hiç bir şey beni şok etmez.
I'm an old sinner, nothing shocks me.
- Günahtan nefret et, günahkarı sev.
- Right. Hate the sin, love the sinner.
O büyük hataya tekrar düşmem.
I decline the return of the remorseful sinner.
Hem günahı, hem de günahkarı bilmeliyim.
I have to know both the sin and the sinner.
- Ama ne hakla? Tövbekâr hakkı ile.. Yaptığı kötülüğü onarmak istiyor.
The right of a repentant sinner to repair his mistakes.
Zizi, bağışlanmak isteyen bir günahkar getirdim.
Zizi, I bring a sinner eager to repent.
Zavallı bir günahkâr, ölüm anında bize korkunç bir sırrını ifşa etti.
On the point of death, a poor sinner wished to disclose a dreadful secret to us.
Bu tatsız yolu seçmektense memnuniyetle geri dönüp... mutlu bir günahkâr olarak yaşardım.
I'd do much better to turn back and be a cheerful sinner than go on in this dreary way.
Başarılı bir günahkârın günah yüzünden mutsuz olması pek alışılmadık bir şey de.
It's just so unusual for a successful sinner to be unhappy about sin.
Günahkâr olduğuma inanmıyor musun?
You don't believe I'm a sinner.
Hayatımda gördüğüm en büyük günahkâr olduğunuza inanmaya hazırım.
I'm prepared to believe you're the biggest sinner I've ever met in my life.
- Dedim ya, ben mutsuz bir günahkârım.
- I told you, I'm an unhappy sinner.
Buradan çıktığında üzgün olmanın nedenini kötü yürekli bir günahkârın, saf ve temiz bir genç hanıma...
I don't want you to walk out of this room thinking you're upset because some black-hearted sinner made advances...
- Kardeş Sky Masterson, eski bir günahkâr.
- Brother Sky Masterson. Former sinner.
Bir günahkâr bir iki saatlik yardımla nasıl kurtulabilir ki?
How can a sinner hope to be saved by an hour of help when for the rest of the 24
Sen de tam zamanlı bir günahkârsın.
Well, you're a full-time sinner.
Benim gibi sefil bir günahkarın burada durması ve aranızda şehadet getirmesi mucize değil mi? Bunlar hayret verici değil mi?
Is it not a wonder that I, miserable sinner, stand here and bear witness amongst you?
Günahkarlar, artık kulaklarınızı kapatmayın kuzuların sesi için açın
Sinner, close your ears no more Open for the voice of the lamb
Zavallı bilinçsiz günahkar, tam da size anlatırken ortaya çıktı.
Our poor, benighted sinner is the very sort I've been telling you about.
Bu koca savaşın içindeki en masum ve en güzel günahkar sensindir.
You're probably the most innocent and most beautiful sinner in the whole wide war.
İşte bir günahkâr.
Look, a sinner!