Skin traduction Anglais
14,863 traduction parallèle
Seni kaynayan aside batıracağım sonra da şarapnelleri çıkaracağım.
Uh, I'm going to dip your skin in boiling acid, and then, uh, remove the shrapnel.
Derin tekrar kapanmadan içindekileri çıkarmak için kısa bir süre var. DİKKAT ASİT
Now, look, we're only gonna have a short window to do this, uh, before your skin closes up again.
Derin yağlı kağıt gibi soyulabilir ve seni vurmam için bana yalvarırsın çünkü acıya dayanamazsın.
Well, your... your skin could peel off like wax paper, and, uh, after about ten seconds, you'd beg me to put a bullet in your head because the pain would be so bad.
PH seviyesini yükseltmeliyiz ki, derisi tepki versin.
Uh, we have to raise the pH levels so his skin reacts.
Kurşungeçirmez olsan da olmasan da her gün doğru olan için savaş vermelisin.
You have to fight for what's right every single day, bulletproof skin or not.
Ya kupkuru, çatlayan bir derin olacak, ya da sert bir penisin.
So it's raw, cracking skin or a stiff dick.
Earl ve ben kırdıklarının, çaldıklarının, küstahlıklarının..... ve diğer şeylerin bedelini ceza vererek ödetiyoruz.
Cost of breakin''em, stealing', sassin', or any other thing that Earl and I think worth dealing'with, will be paid for in skin.
Eğer çok yaklaşırsam, yanardım.
If I got too close, my skin stung.
Bunca yıl Bay Church'ü gözlemlemek içime işlemiş sanki.
All those years watching Mr. Church... seemed to have soaked into my skin, my bones.
Chloe'nin vücudunda farkedilebilir bi'leke var mıydı acaba?
I just wondered did Chloe have any noticeable marks on her skin?
Geçen günkü, cildinde izler olan çocuk adresi ne?
The boy the other day with the marks on his skin. What's his address?
Adli tabipin dediğine göre deri solgunlaşması ile ilgili bulgular varmış.
The coroner says there was evidence of skin discolouration.
İki hastada da deri renginin farklılaşması, hemokromatoz olabilme ihtimalini getiriyor aklıma. Fakat emin değilim.
Skin colouring of both patients makes me think haemochromatosis, but I just don't know.
Yılanı deliğinden çıkartırsın sen.
You could charm the skin off a snake.
Yuva, güneşin sıcaklığını teninde hissettiğin yerdir.
Home is a place where you can feel the sun on your skin.
Jane Rizzoli seni kızdırıyor.
Jane Rizzoli got under your skin.
Hayır, ben, cildinde aşınma ya da bağlanma izi görmüyorum.
No, I, uh... don't see any rope burns or abrasions on the skin.
Ne yazık ki, derisinde ya da... tırnaklarında DNA kalıntısı yok.
Unfortunately, there was no foreign DNA on her skin or under her fingernails.
Boyu ya da derisinin rengi gibi şeyler söyleyebilir misiniz?
Do you know how tall he was, skin color, anything?
Ten rengine göre sende çok güzel dururdu, bu yüzden gene de bir düşün.
Well, it would be a great color on your skin tone, so think about it.
Makine kalp hızını, nefes alış verişi ve derinin elektriksel hassaslığını ölçtü.
The polygraph measured heart rate, breathing and electrical sensitivity of his skin.
Leonard'ın tek suçu teninin rengiydi.
Leonard's only crime... the color of his skin.
- Bill derilerin rengine bu kadar bel bağlayamayız.
- Bill, we cannot be so hung up on skin color.
" Kocakurdunun derisi salonumda.
His direwolf's skin is on my floor.
" Canlı canlı derilerini yüzerken sen seyredeceksin.
You will watch as I skin them living.
Bana hançerini ve deri mataranı ver. - Ne?
Give me your dagger and your water skin.
- Teniniz çok soğuk.
- Your skin's too cold.
- Kızarttın her yerimi.
- You've made my skin all red.
- Vücudunuzu kontrol edecekler.
So, they'd like to check your skin.
- Vücuduma mı bakmak istiyorlar?
They want to check our skin?
Beyin hücrelerini yenileyebiliyor, derisinden toksin salgılıyor ve de DNA'sı insan ile uyumlu.
Able to regenerate brain cells, secrete toxins from its skin, and its DNA meshes so well with human.
Derinizdeki psikopotrik kimyasal maddeden dolayı olsa gerek.
Some form of psychotropic chemical agent on your skin, I imagine.
Ne güzel, yumuşak bir ten.
What lovely smooth skin.
Ve bu iş, yani, Christy ile tanıştım şu an bu beden içinde olmak ne kadar rahat.
And this job, I mean, meeting Christy, how comfortable I feel in my own skin right now.
Bu bok derinin içine nüfuz edebiliyor!
This shit gets absorbed through the skin!
Derinin içine nüfuz edebiliyor mu?
It... absorbs through the skin?
Porno dergisinden mi sipariş ettin o karıyı?
Tell me, what skin magazine did you order her from?
Sanırım kendini kurtarmak için onu öldürdün.
You killed him, I suppose. To save your own skin.
Eriyen deri Sarin'in solunum kaslarına hücum etmesini sağladı.
Melted the skin and, um... Which allowed the sarin to attack the breathing muscles.
Ama gerçek anında kendi canlarını kurtarmakla daha endişelidirler.
But in that moment of truth, they're more concerned about saving their own skin.
Birkaç yıl içinde deri ve kemikten ibaretken hareket edemezken, kendime bakamazken belki acıma son vermeyi düşünür.
In a few years, when I'm just skin and bones, can't move, can't care for myself, maybe she'd consider ending my suffering.
Derim soyuldu.
It broke the skin.
Birkaç deri örneği buldular.
They found some skin samples.
Kedinin derisini yüzmenin birden fazla yolu vardır.
There's more than one way to skin a cat.
Daha sapıkça bir şey görmedim. Bu da... Dawg'un kafatasından bir parça.
Sickest thing I ever saw to this day, and this a piece of Dog's skull under the skin, a little piece of him.
Deri iyi kabarcıklarla pembe.
The skin is pink, with good granulation.
Isırgan suyu ciltlerinde kabarcıklara neden olur ve gül kök boyasının da idrarlarında kan üretmesi gerek.
The nettle juice on their skin will cause blistering, and the rose madder should produce blood in the urine.
Derisi de ışık içindeydi.
And the light through her skin as well.
Herhangi bir hayvanın en büyüleyici kısmı ama bu...
The skin of any animal is the most fascinating part,
Cildini yaksın diye haçlı kolyesinin arkasına akü asidi bile koydum.
I even started putting battery acid on the back of his cross necklace to burn through his skin.
En güzel cilde sahip.
With the most beautiful skin.